Albüm Kritik 1131 (Ghost / Skeletá)

 


Bu, uzun bir yazı olacak. 

O yüzden kendinizi hazırlayın. 

Rahatınızı sağlayın.

"Opus Eponymous” 2010 yılında çıktığında albümü hemen dinlememiştim. Sanırım 2 yıl sonra falan bu albümden haberim olmuştu. Ya da daha öncesinde de olabilir. Aradan uzun zaman geçti. Haliyle hatıralarım çok net değil. Fakat “Ghost”u Opus Eponymous ile, yani grubun ilk albümü ile, keşfetmiştim. Bu keşifte YouTube’un büyük katkısı olmuştu. Henüz bu site açık bile değildi. Kafayı “Metallica” ile bozmuş, klasik bir Türk Metalci gençtim. Sonrasında işin biraz daha derinine indim elbette. “Black Sabbath, Iron Maiden, Iced Earth, Slayer, Motörhead” gibi baba grupları da yoğun bir şekilde dinliyordum. Diğer taraftan da modern Metal camiasında da neler olup bittiğini merak ediyordum elbette. Şans yüzüme gülmüş ve “Trivium”u keşfetmiştim. Sonrasında Metalcore’un hayranı olmuş ve “As I Lay Dying”i de Metalcore dinleme dahil etmiştim. Fakat Ghost’a denk geldikten sonra müzik dinleme alışkanlığım büyük bir değişime uğradı. Opus Eponymous ile yatıyor Opus Eponymous ile kalkıyordum. Yolda, evde, yürüyüşte, uzun yolculuklarda bu albümü evirip çevirip dinliyordum. Üniversite zamanıma denk gelen bir albüm olduğu için şanslıydım. Çünkü bolca zamanım vardı ve ben bu bolca zamanda bu albümü dinliyor, Ghost hakkında bulabildiğim her şeyi okuyup, izliyordum. O zamanlar ne ortada “Tobias Forge” ismi vardı ne de grubun kurulmasında rol oynayan diğer “Nameless Ghoul”ların kim olduklarına dair bir bilgi vardı. Bu yüzden de Ghost, maskeli görünüşünün altında kimlerin olduğunu ciddi anlamda gizliyordu. “Papa Emeritus I” ile ilk Papa’yı tanımıştık. İlk defa bir grupta böyle bir karakter görmüştüm. “King Diamond”ı andırdığını söyleyen çok olsa da Papa Emeritus ile King Diamond arasında ciddi farklılıklar vardı. Bana göre Papa Emeritus I King Diamond’dan biraz daha etkileyici bir karakterdi. Nameless Ghoul’lar ise ciddi anlamda karanlık ve tehditkâr görünüyorlardı. Görünüş olarak bir Black Metal grubunu andıran fakat müzikal olarak Doom Metal ve Heavy Metal icra eden bir gruptu Ghost. Bu yüzden de daha geniş kitlelere hitap edebilmişti. Herkes ekstrem bir şeyler duyacağını düşünüyordu görüntülerinden dolayı. Fakat gelin görün ki müzikal olarak ortada yeni bir Black Sabbath veya King Diamond vardı. Opus Eponymous ile beklemediği bir ilgiyi üzerine çekti grup. Birçok Metal ilahı bu gruptan söz ediyordu. “Pantera, Exodus, Trivium, Slayer, Metallica, Amon Amarth” gibi devasa grupların dillerinde Ghost vardı. Anlayacağınız Ghost adının hakkını vermiş ve gerçek anlamda herkeste bir hayalet etkisi yaratıp, şaşırtmıştı.


Opus Eponymous ile Ghost bizlere şeytanın yüceliğinden bahsedip, onun için tapınmanın ne derece güzide bir ibadet şekli olacağını söylemişti. Papa Emeirtus I şeytanın sözcüsü idi. Ghost’un hem müzikal dinamiği hem de tematik atmosferi belli olmuştu. Şeytanı övüyor ve sevgi sözcükleri ile yüceltiyordu. Bunu da oldukça güzel ve tatlı bir müzik ile yapıyordu. İşte bu yüzden herkesi ağzında bir anda “Here our Satan Prayer (Satan Prayer)”, “Lucifer we are here, For your praise, Evil one (Con Clavi Con Dio)” gibi sözleri duyuyorduk. Ghost, gelecek vadediyordu. Bunun kıvılcımını Opus Eponymous ile yakmıştı.


2013 2013 yılında gelen “Infestissumam” ile de kıvılcım aleve dönüşmüştü artık. Herkes Ghost’un Opus Eponymous rotasında devam edeceğini düşünürken, Ghost deccali farklı bir şekilde dünyamıza çağırmıştı. Tam anlamıyla bir Black Sabbath etkisi vardı Infestissumam’da. Fakat bu etki bir kopyala-yapıştır ile olmamıştı. Ghost, gerilim yaratmayı seviyordu ve bunu da Infestissumam’da yoğun klavye kullanımı ile yapmıştı. Her bir şarkıda atmosferi belirleyen de korku atmosferini bizlere hissettiren de klavye partisyonları idi. “Year Zero”yu şöyle bir hatırlayalım. O meşhur introsundaki şeytan isimleri bitince gelen klavye bestesi ile etkilenmemek mümkün mü? Yazımı basit şarkılardan oluşan bir albümdü Infestissumam. Bir kez daha hem de! Fakat yine bir kez daha etkileyiciliği çok yüksek bir albümdü. Hem de Opus Eponymous’tan da yüksek. Ghost, kendini tekrarlamamış ve güçlü bir Rock & Doom Metal albümü sunarak herkesin gönlünü fethetmişti. Evet, bu defa Heavy Metal etkisini albümde göremiyorduk. Fakat bu bir sorun değildi. Çünkü Ghost iyi bir müzik icra ediyordu. Diğer taraftan da bir şekilde Metal’in sınırları içinde kalıyordu. Bir de Papa Emeritus II gelmişti. Bu değişim bir de teatral bir şekilde Infestissumam lansman konserinde gerçekleşmişti. Bu demek oluyordu ki Ghost, Papa Emeritus ile bir hanedanlık yaratmıştı ve bu hanedanlık da doğal bir değişim sürecinde olacaktı. Papa değiştiği zaman insanların kafasında şarkıları söyleyen kişinin de değişip, değişmediği sorusu oluştu. Bir kısım değiştiğini söylese de büyük bir kısım değişmediğini, sadece görünüş olarak bir değişim olduğunu söylüyordu. Elbette ki sadece görünümde bir değişim vardı. Sonuçta ses aynı sesti. Nameless Ghoul’larda çok bir değişim yoktu ama daha sert ve korkutucu bir görünümleri vardı. Her bir Ghoul’un giydiği cüppede element simgeleri vardı. Baş gitarist ateşi, bas gitarist suyu, klavyeci havayı, davulcu toprağı ve son olarak sahnedeki hareketleri ile diğer Ghoul’lara nazaran biraz daha ön planda olan ritim gitarist ise eteri temsil ediyordu. Infestissumam zamanındaki Nameless Ghoul’lar benim için her zaman en iyileri oldu. Sembolize ettiği elementler ve görünümleri çok iyiydi. Infestissumam ile büyük bir konser takvimini gerçekleştirdi Ghost. Büyük festivallerde çaldı. Hatta 2014 yazında İstanbul’da da Trivium ile ortak “Headliner” konser verdiler ve ben de bu şahane grubu o zaman, en önde dinleme fırsatı bulmuştum. Şahane bir deneyimdi benim için. 2014’ten bu yana da ülkemize gelmedi Ghost. Ne yazık ki! …




Infestissumam'dan sonra Ghost’un daha neler verebileceğini herkes düşünüyordu. Onlardan biri de bendim. Infestissumam sonrası grup beklenmedik bir EP yayınladı. Yine Infestissumam’ın çıktığı yıl olan 2013’te “If You Have Ghost” EP’sini dinleyenlerin huzuruna sundu. Bir cover EP idi bu. İçinde 4 cover şarkının yanı sıra (If You Have Ghosts, I’m A Marionette, Crucified, Waiting For The Night) “Secular Haze”in canlı performans kaydı vardı. Aslında Ghost bu cover şarkı işini Opus Eponymous’un Japonya versiyonunda da yapmıştı. “The Beatles”ın “Here Comes the Sun” şarkısını çok iyi bir şekilde coverlamıştı. If You Have Ghost EP’si de çok beğenilmişti. Ghost, bir anda ne yapsa beğenilir gruplarından biri olmaya dönüşüyordu sanki. Infestissumam ve If You Have Ghost ile Metal’i biraz geri planda tutan Ghost, 2015 yılında “Meliora” ile bu defa Metal’in en kaslı hallerinden bir formu bizlere sunmuş oldu. Meliora, Ghost’un istediği zaman ne derece sert ve sapına kadar bir Heavy Metal grubu olabileceğini kanıtladığı bir albüm olmuştu. Benim için de Meliora’nın yeri bambaşkadır. Hatta bu yazının sonunda benim Ghost albümleri sıralamamı göreceksiniz. O yüzden yazıyı okumaya sabredin. Meliora, “Cirice” single’ı ile gelmişti. Cirice inanılmaz bir şarkı gerçekten. Hem riff yazımları hem klavye kullanımı hem de atmosferi ile tam bir başyapıt niteliği taşıyor. Bunu milyonlarca insan düşünüyor. Öyle ki Ghost, kariyerinin sadece 3. albümünde, Cirice ile “Grammy Music Awards”a aday gösterilmişti. Aday gösterilmekte de kalmadı, En İyi Rock/ Metal Performans ödülünü de aldı. Artık bu noktadan sonra Ghost’un popülerliğinin önüne hiçbir şey geçemezdi. Öyle alelade cılız bir rüzgârı arkasına almamıştı, resmen kasırga vardı arkasında. Meliora tepeden tırnağa muhteşem bir albümdü. Bir kez daha Ghost kendini tekrarlamamış, bir kez daha ne denli yetenekli adamlardan oluşan bir grup olduğunu göstermişti. Elbette Papa Emeritus II de yerini daha genç bir Papa olan, Papa Emeritus III’e bırakmıştı. Nameless Ghoul’lar ise tamamen değişmişlerdi. Artık kafalarında gümüş renkte, şeytani maskeleri vardı ve her birini sembolize eden element simgeleri de yok olup gitmişti. Yine element simgeleri vardı ama ana görsel bu defa sülfürü sembolize eden simgeydi. Diğer simgeler siyahtı ve görünmüyordu. 

Ghost’un arkasına aldığı kasırga hiç beklenmedik bir anda Ghost’un kendisini içine çekiverdi. Ghost, dağılmıştı! Evet, bir anda grup üyelerinin Papa Emeritus’a yani artık kim olduğu belli olan “Tobias Forge”a dava açması ile gündeme bomba gibi düşmüştü grup. Grup üyelerinin kimlikleri belli olmuş ve Ghost’un nasıl bir anda böyle bir noktaya geldiği merak ediliyordu. Olayın detayları ortaya çıktığında gerçekten çok şaşırmıştım. Tobias, Ghost’un aslında kendisinin bireysel bir projesi olduğunu ve müzisyenlerin sadece albüm kayıtlarında yer alan, dönemsel müzisyenler olduğunu söylüyordu. Opus Eponymous’tan Meliora’ya kadar olan şarkı yazımlarına bakıldığında “A Ghoul Writer” mahlaslı birini görürüz hep. Bu mahlasın sahibi de meğer Tobias Forge imiş. Birkaç şarkının, birkaç partisyonu hariç bütün besteleri yazan adam meğer sadece Tobias Forge’muş. Bu davanın patlak vermesi ise Forge’un yeni albüm sürecine farklı müzisyenler, farklı dinamiklerle girmek istemesiymiş. Bir anda Ghost’ûn dağıldığı ve devam etmeyeceği falan konuşulurken Tobias Forge, yeni albüm kaydı için stüdyoya girdiğini söyledi. Ghost, tamamen Tobias’ın bireysel projesiydi artık. İşte bundan sonraki albüm büyük merak konusu olacaktı. Çünkü ne “Martin Persner (Aether-gitar)” ne “Mauro Alan Rubino (Air-klavye)”, ne de “Simon Söderberg (Fire-gitar)” artık Ghost’un kemik kadrosunda olmayacaktı. Ghost Meliora’ya kadar zaten hep bas ve davulcuyu değiştirmiş. Bundan haberimiz yoktu. Hepsi maskeli, kostümlü çıktığı için haberimizin olmaması da normal. Yeni Ghost, yeni Ghost albümü nasıl olacaktı? Bunu öğrenmemize bir EP daha vardı. Ghost, her albüm sonrası bir cover EP’si çıkarmayı adet haline getirecekti. Bu defa 2016 yılında “Popestar” EP’si ile bizlere selam verdi grup. Bu EP’de de yine 4 cover şarkısı vardı. Fakat bu defa Ghost en büyük hit şarkılarından birini de bu EP’ye dahil etmişti. “Square Hammer” öylesine çok beğenildi ki, Ghost’u yeni dinlemeye başlayan herkesin ilk dinlediği Ghost şarkısı oluyordu. Her konserde istisnasız bu şarkı vardı ve kapanış şarkısı oluyordu hatta. Popestar’daki cover şarkılar bence çok zayıf şarkılardı. Fakat tek başına Square Hammer bu EP’ye değer katmayı başarıyordu.



2018 yılına geldiğimizde “Rats” adlı bir single dinliyorduk. Ghost, yeni albümünün haberini bu şarkı ile veriyordu. Sadece yeni albümünün değil; yeni görünümünün, yeni vizyonunun, yeni Papa’nın, yeni Nameless Ghoul’ların… Rats, bir kliple gelmişti. Klipte Papa yoktu. Çünkü Ghost’un “Prequelle” çağında bir Papa yoktu. Papa Emeritus II tahtını “Cardinal Copia” denilen çirkin bir arkadaşa bırakmıştı. Papa Emeritus ile devam etmeye ara vermek istemişti Tobias. İyi halt etmişti! Cardinal Copia öylesine dandik bir görünüme sahipti ki hiçbir zaman benimsemedim. Sadece ben de değil birçok Ghost dinleyen kişi bu karakteri sevemedi. Fakat bundan daha önemlisi Ghost’un 2018 yılında çıkardığı “Prequelle” albümü oldu. Ghost, büyük çalkantılar sonunda öylesine vasat bir albüm ile gelmişti ki şahsen şok olmuştum. Meliora gibi “taşaklı” bir albümden sonra (bu sözcüğü demezsem olmazdı) karşımızda bir anda 70’ler, 80’ler Pop-Rock albümü vardı. En sert şarkısının Rats olduğu bir albümden bahsediyoruz. Ghost, Prequelle ile fena çuvallamıştı. Fakat az önce bir şey demiştim, Ghost ne yapsa dinlenir, sevilir bir gruba dönüşüyordu sanki diye. İşte burada o sözümü destekliyorum. Çünkü Prequelle her ne kadar benim gibi Ghost’u Opus Eponymous’tan beri dinleyen biri için üzücü bir albüm olsa da Ghost’un kitlesi öylesine büyüyordu ki Opus Eponymous’u hiç dinlemeyen Ghost severler vardı artık. Hatta Meliora’dan da sadece Cirice ve He Is ile Ghost dinleyen insanlar vardı. Prequelle bu arkadaşlar için bütünüyle tatmin edici bir albümdü. “Dance Macabre” bile tek başına Prequelle’i sevme nedenleri olmuştu. Albüm kend içinde fena olmayan bir albüm olsa da Ghost’un artık Metal çizgisini terk ettiğinin ve Pop-Rock ile yola devam edeceğinin bir kanıtı olmuştu. Her ne kadar Prequelle’in kritik yazısında “Miasma”yı sevmediğimi söylesem de sonrasında bu albümdeki en tatmin edici şarkı olduğunu anladım. Prequelle’i sadece klavye partisyonları için seviyordum aslında. “Pro Memoria”daki iki üç notalık klavye partisyonu mesela! Prequelle, en az dinlediğim Ghost albümü olmuştu ve olmaya da devam ediyor.



Prequelle sonrası elbette bir cover EP’si daha bekliyorduk. Fakat Ghost bu defa öyle yapmadı. 2 şarkılık, 70’ler hippi dünyasından fırlamış gibi duran bir EP yayınladı. EP'nin adı ise "Seven Inches of Satanic Panic" Bu iki şarkı da Ghost’a aitti. Bu iki şarkı da kısa süre içinde en çok dinlenen Ghost şarkılarından oldu. “Kiss the Go-Goat” ve “Mary On A Cross” çok sevildi. Özellikle Mary On A Cross öyle çok sevildi ki sosyal medya platformlarında kaç milyon kere dinlendi bilmiyorum bile. Ghost, bir şeyleri berbat etmiyordu. Zayıf bir albüm olan Prequelle dahi milyonlarda karşılık buluyordu. 2010 sonrası Rock Star kim derseniz Tobias Forge ve grubu Ghost derim. Artık Ghost’a çamur atsak dahi izi kalmıyordu.


2022 yılı oldu. Ghost, bir kez daha imaj değiştirmişti. Bu defa Papa Emeritus IV gelmişti. Cardinal Copia öylesine madara bir karakter olmuştu ki, Ghost’un kısa filmlerinde madara olmaya devam ediyordu artık. Papa Emeritus IV görünüş olarak III’ü biraz andırıyor olsa da farklılar göze çarpıyordu. Nameless Ghoul’lar ise gelmiş geçmiş en kötü kostümleri ile sahnelerde boy gösterecekti. “Impera”, Prequelle’in aksine bambaşka bir boyuttaydı. Ghost, bir kez daha şov yapmak için kolları sıvamıştı. Artık Metal grubu değildi Ghost. Bunu kabul etmiştim. Yine de kendi normlarında sertlik dozajını ayarlayabiliyordu. Impera da Ghost’un sert albümlerinden biri olmuştu. Aynı zamanda melodik açıdan da yüksek kalitede bir iş vardı. Dahası Ghost’un bu zamana kadar yayınladığı bütün albümler arasında en iyi prodüksiyona sahip albümüydü. Impera’yı dinlemek benim için büyük bir keyifti. Elbette albümün içindeki her şarkı muazzam değildi. Fakat Ghost, Prequelle sonrası gerçekten ortaya çok iyi bir iş koymuştu. Ayrıca grup giderek daha da kalabalık bir hale gelmişti. 2 klavyeci, 1 erkek geri vokal ve bu 2 klavyeci kadın da aynı zamanda geri vokaldi de. Bu yüzden Ghost’un müziği çok daha geniş bir sounda sahipti artık. Sahnede devleşen bir Ghost vardı. Bu devleşen grup içinse devasa sahneler inşa ediliyordu. Her konseri neredeyse “Sold-Out” oluyordu. Ghost, inanılmaz bir büyüklüğe sahipti artık. Impera, gerçekten de Ghost’un imparatorluğunu ilan ettiği bir albüm olmuştu. Artık büyük konser salonlarını ve hatta stadyumları doldurabilecek bir grup olmuştu. Tobias Forge, üstün bir zekaya sahip olduğunu çok net bir şekilde göstermişti. Impera ile çok fazla turladı grup. Bu turlamalar devam ederken elbette araya bir EP daha sıkıştırdı Ghost. “Phantomime” ile bir kez daha cover EP’si yayınladı grup. Bana göre Popestar’dan sonraki en vasat EP işi olmuştu bu. “Genesis” coverı “Jesus He Knows Me” hariç diğer cover şarkıları zerre beğenmedim. Hele “Iron Maiden”ın “Phantom of the Opera” şarkısı berbat bir şekilde kaydedilmişti. Bu şarkıyı modernize etme fikri hiç de iyi bir fikir değilmiş. Zaten Tobias’ın sesi de bu şarkıya yetmemiş. Zaten “Bruce Dickinson” gibi tanrısal bir sesin söylemiş olduğu şarkıyı söylemek de büyük cesaret! Şimdi ise bu yazının esas konuğu olan Ghost’un yeni albümüne geliyoruz. Demiştim uzun bir yazı olacak diye!




İsveçli grup, Ghost, bugün “Skeletá” adlı yeni albümünü dinleyenlerin huzuruna sundu. Bu albüm çıkmadan önce bizlere “Satanized” şarkısını verdi grup. Satanized’ı ilk dinlediğimde oldukça zayıf bulsam da sonraki dinlemelerimde sevdim. Ghost’un biraz daha Infestissumam dönemine ait bir şarkı havası veriyordu. Özellikle Latince seslendirilen İncil’deki pasaj kısmı gerçekten de Infestissumam hissi veriyor. Bu şarkıyı bir klip ile bizlere sunmuştu Ghost. Klip, klasik bir Ghost klibiydi aslında. İçinde dini motifler olan, şeytani bir güç tarafından ele geçirilen bir kişiyi gösteriyordu. Klibin sonuna gelince esas büyük şoku yaşadık hep beraber. Papa Emeritus V, diğer adı ile Perpetua’nın görünümünü görmüştük. Oldukça etkileyici bir kostüm vardı bu defa Papa’da. Özellikle gümüş ve metalik dokunuşlar etkileyici bir hava katmıştı. Diğer taraftan Nameless Ghoul’lar da kendilerini göstermişlerdi. Muhtemelen Prequelle’den sonra gördüğüm en dandik Ghoul kostümleri bunlar oldu. İlk bakışta etkileyici gibi görünse de fotoğrafa birkaç kez bakınca çok ucuz bir hava veriyor. Bu dandikliği Satanized sonrası çıkan ve benim çok daha beğendiğim “Lachryma” şarkısının klibinde daha iyi görüyoruz. Ben hiç beğenmedim. Fakat beğenenlere de nasıl beğenirsiniz ya diyecek halim yok. 

Bugün, albümü tam 7 kez dinledim. Abartmıyorum, şaka yapmıyorum, yalan söylemiyorum! Bu albümü 7 kez baştan sona kadar dinledim. Ghost’un büyük merak uyandıran Skeletá’sı benim için büyük bir hayal kırıklığı oldu. İnanamadım. Gerçekten böyle bir albüm dinleyeceğimi hiç beklemiyordum. Aslında Ghost sinyalleri daha öncesinde vermiş de ben anlamamışım. O sinyal nedir derseniz de albümün kapak resmi derim. Gelmiş geçmiş en kötü Ghost albüm kapak resmi oldu Skeletá’nınki. Bu zamana kadar bütün işlerine bayıldığım “Zbigniew M. Bielak”ın bu tasarımını hiç ama hiç beğenmedim. İnanılmaz karman çorman her şey. Ön planda yine bir Papa figürü var. O Papa figürünün içinde de küçük boyutta Papa figürleri var. Hepsi siyah, beyaz bir karalama işi olduğu için detayları ayırt etmek çok güç. Her şeyi geçtim o penceredeki renkli resimler nedir arkadaş öyle! Albüm kapak resminin tam olarak neyi temsil ettiğini bilmiyorum. Zaman içinde üzerine çokça şey söylenecektir ve belki de Toibas açıklayacaktır. Öyle ya da böyle kapak resmi cidden kötü olmuş. 

O pencerelerde gördüğümüz manzara resimlerinin ötesine geçtiğimizde ise albümün içindeki şarkıların da kapak resmi kadar üzücü olduğunu söylemek isterim. Skeletá’yı dinlerken Ghost’un neden böyle bir şey yaptığını çözmeye çalıştım. Sanki hiçbir anlamı olmayan, bütünlüğü olmayan bir albüm dinliyordum. Bolca duygusallığın yer aldığı bir albüm dinliyordum. Güya bu albümde karanlık ve gotik temalar yoğun olacaktı. Kardeşim bu tema yayınlanan iki şarkıda vardı demek ki sadece. Geri kalan şarkılarda hiçbir tat tuz yok. Karanlık temadan kasıt neydi onu da anlayamadım. Örneğin albümün en tehditkâr isimli şarkısı “Marks of the Evil One”a bakalım. Şarkının sadece klavye partisyonlarının devreye girdiği yerde karanlık atmosfer oluşuyor. Eee? Geri kalan kısımlarda neden bu yok? Mesela Lachryma’da introdan sona kadar, bütünsel olarak o gotik havayı alıyorsunuz. Bu yüzden zaten Ghost bu şarkıyı bir klip ile taçlandırmış. Diğer taraftan duyduğum en cılız gitar riffleri ile bezeli bir Ghost albümü oldu bu albüm. Prequelle de dahil buna! “Peacefield, Lachryma, De Profundis Borealis, Marks of the Evil One” şarkılarının riff konusunda iyi olduklarını söyleyebilirim. En iyisi Lachryma zaten. Diğerlerinin de bütününde sağlam riff yazımları yok zaten. Bir başka şey ise Ghost’un introlarını ilk defa bu kadar zayıf buldum. Önceden bir şarkıyı daha introsunda etkileyici bulurdum. Örneğin “Satan Prayer, Secular Haze, Mummy Dust, Dance Macabre, Watcher In The Sky” (her albümden 1 şarkı örnek vermek istedim, yoksa çok fazla var). Skeletá, tıpkı Impera gibi safkan bir Tobias Forge albümü değil. Bu yüzden de beste yazımlarında farklı yönelimler görüyoruz. Fakat Impera’da bu çok iyi yönde idi. Skeletá’da ise genelde zayıf besteler olarak karşımıza çıkıyor. Impera’dan sonra çok daha etkileyici bir şey bekliyordum. Belki de bu yüzden hayal kırıklığına uğradım. Bu yazıyı buraya kadar okuyan herkesin anladığı üzere Ghost’un hayatımdaki yeri ne kadar büyük. İşte bu yüzden Skeletá benim için çok üzücü bir albümden öteye gidemiyor. Beğenimi kazanan şeyler de var elbette. Örneğin gitar tonları çok iyi. Prodüksiyon bir kez daha çok iyi düzeyde. Davul partisyonları, gitar soloları gayet tatmin edici. Klavyenin de şarkılarda yer yer gücü eline alması da yine beni mutlu eden şeylerden. Fakat diğer taraftan da klavye ile yazılan melodik partisyonları en az beğendiğim albüm de Skeletá oldu. Bir kez daha Pop-Rock ve Hard Rock arası bir albüm sunmuş oldu Ghost bize. Impera’nın aksine bu sunu benim gözümde alt seviye bir sunu oldu.


Ghost, Opus Eponymous zamanından beri büyük bir bağlılıkla takip ettiğim bir grup. Her albümünü kaç kez dinlediğimi unuttuğum grup. Ne kadar büyüdüğüne bizzat tanıklık ettiğim grup. Her türlü övgüyü sonuna kadar hak eden grup. Tobias’ın her türlü saygıyı da sonuna kadar hak ettiğini düşünüyorum. Fakat Skeletá’da tıpkı Prequelle’de olduğu gibi bir düşüşü sembolize ediyor benim için. Bu albüm de milyon satış rakamına ulaşacaktır. Bu albüm de 10 milyonu aşkın kez dinlenecektir. Bu albümden de bir şarkı Grammy’e aday gösterilecek ve belki de kazanacaktır. Çünkü Ghost sadece Rock ve Metal severlerin sevdiği bir grup değil. Her çeşitten müzik dinleyen insanların da zevkle dinlediği ve konserlerine bilet aldığı bir grup. Bu yüzden de Skeletá da bir başka başarı öyküsü olarak konuşulacaktır. Fakat ben o konuşanlardan değilim. Buraya kadar sabredip, okuyan herkese teşekkürler. Bir başka yazıda görüşmek üzere, hoşça kalın!


Bana göre Ghost albümlerinin en iyiden en az iyiye doğru sıralaması şu şekildedir:

1) Infestissumam

2) Meliora

3) Opus Eponymous

4) Impera

5) Prequelle

6) Skeletá

Albüm Puanı: 6,5/10






Yorumlar