Black Metal’in günümüzde kaç tane alt türü var bilemiyorum. Bildiklerimi buraya yazarsam muhtemelen 20 tane falan olur. Fakat benim bilmediğim belki de çok daha fazlası var. Bu kadar fazla alt türü olan bir üst tür daha var mıdır onu da bilemiyorum. Black Metal’in bu denli dallanıp budaklanmasının elbette birkaç nedeni var. Bunlardan ilk aklıma geleni bu türün ciddi anlamda esnek bir tür olmasıdır. Bu esneklik hem Black Metal’in kendi dinamikleri içinde oluyor hem de farklı türlerin Black Metal ile olan birleşiminden kaynaklı oluyor. Bir diğeri de atmosfer yaratmaya çok uygun bir tür olmasıdır. Böylece yakalanan ambiyans ile aslında sadece bir müzik dinlemiyor aynı zamanda kendimizi bir masalsı (artık bu masal türü ambiyansa göre değişir) yolculuğun içinde buluyoruz. Son olarak ise Black Metal’in kendisi her ne kadar satanizm fenomeni üzerine kurulmuş olsa da alt türleri daha felsefi düzlemdedir. Bundan dolayı da her bir albüm adeta birer manifesto niteliğindedir. Bunlar benim aklıma gelenler. Elbette daha birçok farklı şey vardır. Bütün bunların iyi bir şekilde işlendiği alt türlerde çıkan albümler ise görkemli birer sanat eserine dönüşüyor. Bizler de o sanat eserine denk geldiğimiz zaman iyi ki bu müziği dinliyoruz diyoruz. İşte, sizlere bugün iyi ki bu müziği dinliyorum dediğim ve muhtemelen bu yılın en iyi albümünden söz edeceğim. Muhtemelen diyerek kesinlik derecesini düşürüyorum. Çünkü ileride hangi albümlere denk gelirim bilmiyorum. Fakat Finlandiyalı “Havukruunu”nun inanılmaz bir iş yaptığı çok açık. Bu yıl çıkardığı “Tavastland” albümü ile Pagan Black Metal’in ne demek olduğunu ve sadece bu alt tür içinde değil, genel olarak Black Metal camiasında muazzam bir albüm nasıl olurun bir başka örneğini bizlere sunmuş Fin grup.
Tavastland'in çıktığı zamanı biliyorum. Listeme ekleme işinde biraz geç kaldım sadece. Fakat çok da geç kaldığımı düşünmüyorum. Şubat sonunda çıkmış olan albümü yaklaşık 2 ay sonra siteye yazıyorum. Bence gayet makul. Tavastland’i dinlemeye başlamadan önce Havukruunu’yu uzun süredir dinlemediğimi fark ettim. Aslında grubu keşfetmem de çok eskilere dayanmıyor. 2021 yılında “Kuu erkylän yllä” EP’si ile ilk defa bu grubu dinlemiş ve resmen dibim düşmüştü. Gel zaman git zaman Havukruunu aklımdan çıkıverdi. Bunu hep açıklıyorum aslında. Siteye o kadar fazla albüm kritiği yazıyor ve o kadar fazla grup keşfediyorum ki bazı grupların haliyle aklımda kalması imkânsız. Fakat Havukruunu’nun kalması gerekiyormuş. Zira Tavastland ile öylesine sert bir tokat yedim ki böyle bir grubu nasıl ıskarta etmiş olduğumu anlamadım. Tavastland’in daha ilk şarkısında büyülenmiş gibiydim. Ağzım açık bir şekilde kalakaldım. İşte beni bu tür heyecanlara sürükleyecek bir albüme denk geldiğim zaman ruhumu teslim edesim geliyor. Albümdeki şarkılar birer birer geçtikçe içimdeki heyecan volkanı patladı ve gözlerimde vurdu. Resmen gözlerim dolu dolu bu albümü dinledim. Her dinlememde de bunu yaşadım. Çünkü dinlediğim şey alelade bir müzik albümü değildir. Son zamanlarda duyduğum en büyük Black Metal albümlerinden biriydi. 2019’da “Mgła”nın “Age of Excuse”unda, 2022 yılında çıkan “Misþyrming” “Með hamri”sinde, yine 2022 yılında çıkan “Deathspell Omega”nın “Long Defeat”in de en son böylesine yoğun duygular yaşamıştım. Elbette daha adını sayamadığım birçok albüm var. Fakat ilk başta aklıma gelenler bunlar. Tavastland’i de ileride bu şekilde hatırlayacağım ve bu yüzden de kendimi çok şanslı hissediyorum. Albümün teknik detaylarını falan geçmek istiyorum. Zaten orada bir problem olsaydı albüm için böylesine duygusal sözler söylemezdim. İşin daha derinlikli kısmından bahsetmek istiyorum. Pagan Black Metal denince aslında benim aklıma öyle çok fazla bir grup gelmiyor. İlk aklıma gelen sadece “Falkenbach”ın ilk zamanları diyebilirim. Fakat orada da daha çok ortaya çıkan şey Black Metal ve Folk Metal birleşimiydi. Bir de Viking Metal’in temelleri atılmıştı. Havukruunu ise Pagan Black Metal’in bir anda kalesi durumuna gelmiş bir grup. Sadece Tavastland ile de değil. Bunu 2005 yılından bu yana sağlam bir şekilde gösteriyorlar. Tavastland’i bu derece görkemli kılan şey Havukruunu’nun yıllardır devam ettirdiği muazzam müzik yazma ve harikulade atmosfer oluşturma geleneğidir. Fakat Tavastland’de bunun dozajı çok daha yukarıya çıkmış durumda. Öylesine muazzam besteler var ki albümde, bir an durup yahu hiç mi kötü bir şey olmayacak acaba diye bekliyorsunuz. Fakat yok. Albümde tek bir şarkıda, herhangi bir partisyonunda hiçbir şekilde kötü tek bir nokta yok. Melodik riff yazımları, gitar soloları, vokalin kalbimize işleyen haykırış ve bağırışları, atmosferik öğeler ve atmosferik vokal partisyonları, davulun her şarkıda olağanüstü atakları ve muhtemelen bu zamana kadar bir Black Metal albümünde duyduğum en iyi bas kayıtlarından bir başkası da yine bu albümün içinde yer alıyor. Eh, böylesi bir albümde kötü bir sekansın olma ihtimali elbette imkânsız oluyor. Bas gitar kısmına ek bir parantez açmak istiyorum. Böylesine güçlü bir sondu oluşturan ve her şarkıda bas gitarıyla şov yapan “Humö” bana göre Black Metal camiasındaki en iyi bas gitaristlerden biri konumunda. Daha önce de bu arkadaşın Havukruunu’da çok iyi işlerine şahit olmuştum. Fakat Tavastland’de her şey arşa çıkmış.
Havukruunu'nun Tavastland ile sadece bir müzik albümü sunmadığı ortada. Hem edebi hem felsefi hem de sanatsal olarak büyük bir iş var. Bu albümü dinlerken kendimi bir müzik albümü değil de şahane bir filmin şarkılarını dinliyormuşum gibi hissettim. Öylesine ihtişamlı ve öylesine kudretli bir eser Tavastland. Bu albümü dinlememk gibi bir nedeniniz, bahaneniz olamaz. Mutlaka dinleyin. Çünkü kendinize yapacağınız en büyük güzelliklerden biri olacaktır. Bir başka yazıda görüşmek üzere, hoşça kalın!
Albüm Puanı: 10/10
Yorumlar
Yorum Gönder