Herkese selamlar! Bugün bir kez daha sıcak Akdeniz sularına iniyoruz. Bir kez daha İspanyol bir grubu siteye davet etmiş oluyoruz. Geçen hafta “Adrift”in “Dry Soil” albümünü yazarak İspanyol bir gruptan bahsetmiştim. Aradan çok zaman geçmeden bu defa da “Délirant” adlı İspanyol Black Metal grubunu huzurunuza sunuyorum. Délirant da yeni keşiflerimden birisi. Grubu yine Spotify’da gezerken keşfettim. Ne tür bir müzik yaptığına dair herhangi bir fikrim yoktu. Grup hakkında kısa bir araştırma yaptığımda Black Metal icra ettiğini gördüm. Zaten grup için de yeni bir oluşum diyebiliriz. İlk albümünü 2018 yılında çıkarmış. Bugün benim sizlere söz edeceğim “Thoughteater” albümünü ise bu yıl çıkarmış. Diskografisinde sadece bu iki albüm var. İlk albümü grubun ismini taşıyor. O albümü dinlemedim henüz. Fakat dinleyeceğim. Zira Délirant’ın icra ettiği Black Metal benim dinlemekten büyük keyif aldığım bir Black Metal. İçinde atonal riff yazımları olan, deneysel partisyonlar içeren, avangart beste yazımlarını da barındıran çok güzel bir müzik icra ediyor. Bu yüzden de Délirant’ın Thoughteater albümünü keyifle dinledim. Grup, yine tek kişilik bir proje aslında. Délirant’ın her şeyini “Daniel B.” üstleniyor. Şimdi gelelim albüm hakkındaki duygu ve düşüncelerimi sizlerle paylaşmaya.
Bu tür niş müzik yazımlarını çok seviyorum. Dinlemesi belki de herkes için kolay olmayan ve hatta bazıları için anlamı olmayan bu tür alt Black Metal türlerini dinlemek benim için her zaman heyecan verici oluyor. Çünkü içinde keşfedilecek çok farklı şeyler var. Belirli kalıpların dışına çıkıp, yaratıcılık seviyesini yükseklere taşıyan bu tür oluşumların Black Metal’i daha güçlü kıldığını her zaman söylemişimdir. Bundan dolayı da Délirant’ın içinde “Deathspell Omega” tarzında atonal riff yazımları olan Avant-Garde Black Metal’i, kaotik atmosferi ve mistki formu kalıpların dışında beste yazımları ile veren “Blut Aus Nord” tarzındaki deneysel yaklaşımını çok değerli buluyorum. Daniel’in bu türleri Thoughteater’da çok iyi bir şekilde sentezlediği de aşikâr. Daha ilk şarkıda çok güzide bir albüm dinleyeceğinizi hissediyorsunuz. En azından ben hissettim ve albümün son şarkısına kadar bu hislerimin doğruluğuna şahit oldum. Bu tür besteleri yazmanın ne kadar zor olduğunu biliyorum. Birçok farklı grup dinledim. Bu tarzda işler yapan grupların vizyonlarının çok geniş olduğu çok belli. Black Metal zaten eğilip, bükülebilen bir Metal türü. Gruplar da bu müzik türünü ya güvenli bir şekilde, kırılıp parçalanmayacak şekilde eğiyorlar. Ya da tıpkı Délirant gibi limitleri zorlayarak, olabildiğince güç uygulayarak daha keskin bir forma sokuyorlar. Ben her iki seçeneği de kabul ediyorum. Fakat eğer işin daha niş kısmını ve biraz da görkemli tarafını arıyorsak elbette Délirant’ın icra ettiği müzik gönlümüzü fethedecektir. Albümün prodüksiyon açısından da herhangi bir zaafı yok. Her şey olması gerektiği gibi. Her şarkıyı çok beğendim ve albümü bütünüyle çok değerli olarak görüyorum. İyi ki Délirant’ı keşfetmişim dedim günün sonunda.
Eğer sizler de Black Metal’in daha marjinal ve elitist kısmını dinlemeyi seviyorsanız mutlaka Délirant’a kulak verin derim. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, hoşça kalın!
Albüm Puanı: 9/10
Yorumlar
Yorum Gönder