Albüm Kritik 1096 (Sargeist / Let The Devil In)

Black Metal gruplarının etkileyicilikleri gerçekten çok ilginç. Elbette bunu Black Metal dinleyen insanlar düşünmüştür, fark etmiştir. Ne yönden ilginçler peki? Bunun için birçok farklı şey söylenebilir. Herkes farklı şekilde yorumlayabilir. Ben de birkaç şey söylemek istiyorum bu konu ile alakalı. Örneğin; diğer, popüler Metal gruplarının tarzları, sahne duruşları dünya genelinde sadece Metal dinleyenleri değil, birçok farklı tür müzik dinleyenleri kendisine çekmeyi başarıyor. Fakat Black Metal gruplarının çoğu bu kaderi paylaşamıyor. Yine de sınırlı kitleye hitap etmelerine rağmen, sahnede görkemli olmayı başarıyorlar ve etkileyici performans sergilemekten ödün vermiyorlar. Giyim, kuşam konusunda çok daha radikal olmaları ve işledikleri temalara göre sahnelerini dekore etmeleri de yine benim için ilginç olan etkenlerden bir başkasıdır. Çünkü sonuç olarak bir “underground” müziği icra ediliyor ve böylesi detayların düşünülüp, sahne şovu ile izleyenlere sunulmasını büyük bir özveri olarak görüyorum. Bütün bunlara ek olarak da son 10 yılda Black Metal gruplarındaki artış ve bu artışın gerçekten de çoğunlukla harikulade grupların peyda olmasına vesile olması da benim nezdimde etkileyici bir şeydir. Günümüzde Black Metal’e gönül veren insanların sayısındaki yükselişin en büyük nedenlerinden biri de hiç şüphesiz bu müziği uzun yıllardır bıkmadan, usanmadan, vazgeçmeden, demotive olmadan ve tam aksine her albümde daha da görkemli olmayı hedefleyen gruplardır. Bugün, bu yazının konusu olan Finlandiyalı “Sargesit” de işte tam olarak böyle bir grup. 1999 yılından bu yana Black Metal’in en güzel hallerinden birini icra ediyor bu grup. Süper adamlardan oluşan, bir süper grup Sargeist. Benim için Black Metal’deki tiran gruplardan birisidir. Bu grubun canlı performansına geçen yıl şahit olmuş biri olarak söylüyorum ki Sargesit’in Black Metal’in büyümesinde ve bu müziği icra etmek isteyen insanların şevklenmesinde büyük bir payı vardır. Ben de bu grubun hakkını daha da fazla vermek için elimden gelenin en iyisini yapmak istiyorum. Elimden gelenler ise; Sargeist’in bütün albümlerini dinlemek ve bu siteye bir şekilde o albümlerin hepsini yazmış olmak. Şimdi 2010 yılına geri dönüyoruz ve Finlandiyalı tiran grubun bana göre en iyi albümü olan “Let The Devil In”e yakından bakıyoruz.

Giriş kısmını uzun tutmak istedim. Çünkü inceleyeceğim albüme giriş yapmak için biraz nefes egzersizi yapmam gerekiyordu. Sargeist’in kadrosundaki kişiler tek başına birer üstinsan bana göre. En azından Black Metal adına birer üstinsanlar. Bu müziği çok iyi bilen, uzun yıllardır birçok farklı grupta şahane işler yapmış olan ve yapmaya da devam eden, sadece müzisyenlikleri ile değil aynı zamanda tematik ve edebi yönüyle de kendilerini kanıtlamış saf yetenekler. Bundan mütevellit Sargesit’in diskografisinde hiçbir şekilde kötü bir albüme, EP’ye denk gelmezsiniz. Ya çok iyi albümler ya da iyi albümler yapmışlardır. Orta veya vasat bir albüm ile hiçbir zaman Black Metal adına bir iş yapmamıştır bu grup. 2010 yılında çıkan Let The Devil In’e kadar Sargeist’in bizlere Black Metal adına ne sunmak istediğini genel olarak anlamıştık. Hem çiğ bir müzik hem de bu çiğ müziği melodik rifflerle bezeyerek daha akılda kalıcı ve duyduğumuzda “aha bu Sargeist” dedirtecek bir orijinallik yaratmayı başarmıştır grup. Hiçbir zaman işin mükemmellik kısmına odaklanmamış olan Sargeist, bunu prodüksiyon seçimi ile fazlaca göstermiştir. İlk albüm ve EP’lerinde genelde vasat bir prodüksiyon ile kaydedilmiş olan albümler, bu vasatlığa rağmen kendisini dinlettiriyordu. Çünkü müzikal olarak Black Metal’in en güzel hallerinden birini üretiyordu grup. Finlandiya Black Metal sahnesinin genel DNA’sını oluşturmaları şöyle dursun, global çapta da bu etkiyi yaymayı başarmıştır. Let The Devil In’e geldiğimizde ise bu defa Sargeist’in cesur bir karar alarak prodüksiyon işine de el attığını görüyoruz. Artık o çiğ ve sanki hiçbir prodüksiyon mühendisliğinden geçmeyen albüm soundu yoktu. Elbette öyle modern bir sound da albümün sesi değildi ama Sargeist bu defa daha dolgun ve dinlemesi daha zevkli bir albüme imza atmıştı. İşin ses alt yapısı şöyle dursun, neden bu ses alt yapısına geçildiğini anlamak çok da zor olmuyor. Çünkü Sargeist 2010 yılında hem önceki albümler hem de sonraki albümler dahil olmak üzere, en iyi riff yazımlarını, en iyi vokal performansını, en iyi davul performansını ve bütünsel olarak her şeyin en iyisini bu albümde ortaya koyuyor. İlk şarkıdan son şarkıya kadar hep en yüksek seviyede, en yüksek kalitede şarkılar dinliyorsunuz. Let The Devil In’i ilk defa dinlediğimde bu albümün gerçek olamayacak kadar niş ve başka bir dünyadan olduğunu düşündüm. Aslında temelde her şey basit riffler ve basit melodik riffler üzerine yazılmış şarkılardan oluşuyordu. Fakat Sargeist’i özel kılan da bu zaten. Basit olanı en görkemli forma sokabilme…


Albümü uzun zamandır dinliyorum. Kaç kere baştan sona kadar dinledim bilmiyorum. Fakat bu albüm tıpkı sevdiğiniz bir yemek veya içecek gibi. Her an tüketebileceğiniz ve tüketirken de kendinizi çok mutlu hissedeceğiniz bir albüm. Sargeist’in Black Metal adına yapmış olduğu en büyük “hayırlardan” biri de Let The Devil In’dir. Klasikleşmiş Black Metal fenomeni olan satanizmi hem sert hem de melodik yoğunluğu çok iyi olan bir albümle sunmak ve bunu kusursuz yapmak gerçekten de taktire şayan bir şey. Albümdeki her şarkıyı çok seviyorum. Albümü her dinlediğimde bir başka şarkı benim favorim oluyor. Günün sonunda da kalbimi albümün bütünü fethetmiş oluyor zaten. Geçen yılki o kısacık konserlerinde bu albümden sadece bir şarkı (yanlış hatırlamıyorsam) çalmış olmaları benim en çok üzüldüğüm ikinci şey olmuştu. İlki zaten hepimizi üzen o sahnede kaldıkları 50 dakikalık, kısacık süre oldu. Bir başka yazıda görüşmek üzere, hoşça kalın!

Albüm Puanı: 10/10



Yorumlar