Herkese selamlar! Bugün de yine 2025 yılında çıkan bir albümü yazmak için klavyenin başına oturdum. Hem de sitede ilk defa yer vereceğim bir gruptan ve albümünden bahsedeceğim. Başlıkta gördüğünüz üzere “Dream Theater” bugünün konuğu. Hayatımın hiçbir döneminde Dream Theater benim için önem arz eden bir grup olmadı. Hem de grubun birkaç şarkısını dinlememe rağmen bu böyle oldu. Yani öyle baştan bir ön yargı ile yaklaşımımdan kaynaklı değil. Ön yargım elbette vardı fakat bu ön yargıyı uzun süre devam ettirmemek için günün sonunda gruptan birkaç şarkı dinledim ve bu grubun benim için çok da bir şey ifade etmeyeceğine karar verdim. Herkesin Metal ve türlerinden beklentileri farklıdır. Progressive Metal icra ediyor Dream Theater. Bu müziği de 1988 yılından bu yana kuvvetli bir şekilde yapıyor ve oldukça üretken bir tavırla dinleyenlerini mutlu, mesut ediyor. Progressive Metal’in tiran gruplarından birisi olarak gösteriliyor Dream Theater ve ben de bunun altına imzamı atarım. Hele ki ABD’nin 1980’lerde Thrash Metal ile Metal’in en gaz halini dinleyip, coştuğu dönemlerde Dream Theater çok daha sofistike ve kompleks bir müzik ile Metal camiasına giriş yapıyor. Grubun virtüöz elemanlardan oluşması ve beste yazımlarının yanı sıra, atmosferik ve melodik gücü de bünyesinde barındırması Dream Theater’ın çok kısa sürede sivrilmesini sağlamıştır. “John Petrucci” gibi bir gitar virtüözü, “Mike Portnoy” gibi bir davul virtüözü, “Jordan Rudess” gibi bir klavye virtüözü ve “John Myung” gibi bir bas gitar virtüözü ile yıllardır bu müziğin en kuvvetli halini icra etmeye devam ediyorlar. Saymadığım tek bir isim var ve ona da virtüöz demek doğru değil bana göre. Şarkıları söyleyen “James LaBrie” Dream Theater’ın kadrosundaki vasat bir elemandan fazlası değil. Bu eleştirimin nedenine de geleceğiz. Böylesine güçlü bir kadroya sahip bir grubun benim nezdimde bir şey ifade etmemesinin tek sebebi, tamamen aldığım tat ile alakalı. Birçok Progressive Metal grubu dinledim ve arada hala da dinliyorum. Hemen hemen hepsinde aynı durumu yaşıyorum. Evet, çok güçlü ve kompleks bir müzik icra ediyor bu gruplar ama günün sonunda hepsinin birbirine benzediği benim görüşümdür. Lafı giriş bölümünde bu kadar uzattıktan sonra gelelim Dream Theater’ın daha birkaç gün önce çıkardığı “Parasomnia” albümünün bana neler hissettirdiğine.
Parasomnia'yı dinlerken bir yandan da Dream Theater’ın neden bu kadar büyük bir grup olduğu üzerine düşünmeye başladım. Vardığım birkaç sonuç var elbette. Bunlardan ilki, grubun uzun yıllar önce bu müziğe girişmesi ve zaman içinde kendisine gerçekten de çok sağlam bir hayran kitlesi oluşturması oldu. İnternetin ve dolayısıyla sosyal medyanın olmadığı (en azından yaygın bir internet hizmetinin olmadığı) bir zamanda kurulan ve o zamanın gerektirdiği dinamikleri çok iyi bir şekilde kullanan bir grup Dream Theater. Analog dönem denen o dönemde insanlar kasetlerle, plaklarla müziğini dinliyor ve grupları keşfediyordu. Dream Theater’ın en büyük şansı bence budur. Zaman içinde dijitalleşen dünya ile daha fazla insana ulaşma şansı da yakaladı. Ek olarak o zamanın gençleri, şimdinin anne ve babaları oldular. Onlar da çocuklarına Dream Theater dinlettiler ve bir hanedanlık gibi grubun yeri sağlamlaştı. Diğer taraftan yine o dönemlerde pek de sık rastlanmayan Progressive Metal öğeleri ile adeta bir virtüözlük dersi vermeye başlamış olan grup elbette merak konusu oldu. Metal’in daha kompleks ve melodik tarafını, fantastik bir atmosfer ile birleştirmesi Dream Theater’ı büyük bir grup yapan bir başka unsurdur. Fakat günümüze geldiğimizde, Dream Theater’ı büyük kılan ve farklı kılan az önce saydığım şeyler, geçerliliğini bana göre yitirmiştir. Çünkü günümüzde Progressive Metal de alt dallara ayrılmış ve hem ana türde hem de alt türlerde birçok yetenekli ve sağlam grup çıkmıştır. Parasomnia’yı dinlediğim zaman bana farklı gelen herhangi bir tat veya doku olmadı. Dream Theater değil de başka bir Progressive Metal grubu bu albümü yapmış olsaydı da şaşırmazdım. Elbette sağlam bir müzisyenlik var. Elbette Petrucci yine gitarı ile şov yapıyor. Fakat bunlar artık çok şaşırılacak şeyler değiller. Çokça denk geldiğimiz ve dinlemeye alışık olduğumuz şeyler. Dream Theater da tıpkı birçok eski grup gibi aynı şey ile yüzleşiyor. Grubun ilk yıllarında neredeyse tek başına bu türde estiriyor olması onları orijinal kılarken, şimdi yüzlerce benzerinin olması onları da sıradanlaştırıyor. Dream Theater hayranları belki kızacaklar bu söylediklerime ama doğruya doğru demek gerek. Elbette Dream Theater hayranları için her bir Dream Theater albümünün büyük bir önemi var. Fakat genel bir Progressive Metal dinleyicisi için ayırt edici hiçbir unsur yok bu albümde.
Parasomnia, 1 saati geçkin süreye sahip bir albüm. Albümü iki defa baştan sona kadar dinledim. Her ne kadar son şarkı beni bezdirmiş olsa da yine de dinledim. Neredeyse 20 dakikalık bir kapanış şarkısından bahsediyorum. Bence yazılan riffler ortalamanın biraz üzerinde. Fakat diğer taraftan bas ve davul soloları albümde en beğendiğim unsurlar oldu. Öte yandan Petrucci’nin soloları da şarkıların seviyesini arttıran hoşluklar olmuş. Şimdi gelelim giriş kısmında da söz ettiğim üzere, bana göre grubun en zayıf halkası olan vokal James’e. Bu adamın sesini hiçbir zaman sevmemiştim. Hiçbir zaman da yeterli görmemiştim. Aradan onca zaman geçmiş olmasına rağmen Parasomnia’yı dinlerken vokal sesini duyduğum anda yine yüzüm ekşidi. Albümdeki güçlü şarkıların üstüne böyle zayıf ve karaktersiz bir ses olması beni hiç mutlu etmiyor. Çok daha güçlü bir ses ile albümdeki şarkılar çok daha güçlü bir forma bürünebilirmiş. Fakat Dream Theater yıllardır James ile yollarına devam ediyorlar. Hem diğer grup elemanları hem de grubun hayranları bu adamı dinlemekten bir rahatsızlık duymuyorlarsa ona da tamam derim.
Dream Theater’ın ilk defa bir albümünü baştan sona kadar dinledim. Parasomnia kendi janrı içinde de bence orta ve iyi seviyede bir albümden öteye gitmiyor. Muazzam ve görkemli demek için gerçekten abartı bir sevgi hissediyor olmak lazım. Bu yaz ülkemize de gelecek olan grubun canlı performansını her ne kadar merak ediyor olsam da gidip dinlemeyeceğim. Kendimi daha mutlu olacağım konserlere saklamayı tercih ediyorum. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, hoşça kalın!
Albüm Puanı: 7/10
Yorumlar
Yorum Gönder