Herkese selamlar! Yeni bir haftaya başladık. Hem de Aralık ayına da dün itibariyle girmiştik ve bu hafta da artık resmi olarak Aralık ayının ilk haftasındayız. 2024 yılı öylesine kötü bir yıl oldu ki bir kez daha ülkemiz için gerçekten artık diyecek bir şeyler bulmak çok zor. 2023 yılının son yazılarını yazarken 2024’ten de pek ümidim yoktu zaten. Fakat bu kadar rezil rüsva bir yıl olabileceğini de hiç düşünmemiştim. Evet, ekonomik zorluklar zaten Atlas’ın yükü gibi sırtımızda her geçen gün daha da ağırlaşıyor ama bir de sosyolojik açıdan yaşadığımız bozulma ve yozlaşma gerçekten ürkütücü bir seviyede. Elbette oturup bunlardan sayfalarca söz edebilirim sizlere. Fakat onun yeri bu yazı değil. Aslında bu sitenin kendisi değil. Zaten benim yerime ahkam kesen de birçok insan var ve ben de ancak bu kadar bir serzeniş ile içimi dökmüş olayım. Bugünün konuğu ise bizim ülkemizden hem mesafe olarak çok uzakta olan hem de refah seviyesi ve insanlık seviyesi açısından da bir hayli uzakta olan Kanada’dan bizlere seslenen bir grup ve albümünden sizlere söz edeceğim. Bu yıl çıkardıkları “Songs of Blood and Mire” ile keşfettiğim “Spectral Wound”, 2015 yılından bu yana Metal camiasında estiriyormuş. Black Metal’in çiğ ve sert halini icra ediyor grubumuz. Özellikle Songs of Blood and Mire’ın adeta bir Norveç, Finlandiya veya İzlanda Black Metali esintileri taşıyor olması beni gerçekten şaşırttı. Grubun bu derece köklerine sadık kalması ve bunu da gerçekten sağlam bir şekilde icra etmesi mutlu etti. Özellikle bu tür geleneksel Black Metal icra etme gayretindeki grupların işlerini hep zor bulmuşumdur. Çünkü farklılaşmaları adına gerçekten sağlam rifflerle bezeli şarkılar yazıyor olmaları gerekiyor. Ne güzel ki Spectral Wound bunu başarmış.
Black Metal’in bu denli çiğ halini elbette çok seviyorum. Son zamanlarda daha çok işin özellikle melodik, deneysel ve avangart tarafını dinlemeyi tercih etsem de Black Metal’in o geleneksel yapısını koruyan ve o minvalde üretimlerde bulan gruplar her zaman başımın tacı olmuştur. Kıstasım ise geçmişe çok öykünmeden kendi yollarını yaratabilmeleri ve etkileyici şarkılarla dolu albümler ortaya koymalarıdır. Bu, birçok kişinin zaten kriteridir. Spectral Wound’un etkileyici şarkı yazma konusunda bu denli iyi olacağını tahmin etmiyordum. Albümü baştan sona 3 kere dinledim ve her dinlediğimde de “ulan ne albüm yapmışlar” dedim. Black Metal’in o sertliğini ve karanlığını çok iyi üzerinde barındıran riffler nihayetinde de şahane şarkıların oluşmasını sağlamış. Zaten grubun tematik olarak dayandığı konular da klasik bir old-school Black Metal grubunun da faydalandığı okültizm, ölüm, satanizm ve panteizm gibi konulardan oluşuyor. Bu yüzden de şarkıların da karanlık seviyesi haliyle bu doğrultuda yüksek bir seviyede oluyor. Albümdeki her enstrümanın sesinin çok iyi bir şekilde duyulması ve aynı zamanda da prodüksiyonun old-school bir hava veriyor olması da dinleme etkinliğini yücelten unsurlardır. Elbette her old-school Black Metal soundu ile kaydedilmiş albümün etkileyicilik düzeyi aynı derecede olmuyor. Bu sitede çokça o girişimlerde bulunan ve işi bombok bir hale getirmeyi başaran grupların albümlerinden de bahsettim. Bas gitarın bile bu derece kendini belli etmesi ve o çelik tellerin yer yer de distorsiyon ile aşk yaşaması kulaklarda adeta bir orgazm yaratıyor. Şarkıları söyleyen “Jonah”ın da o çiğ sesine bayıldım. Gerçekten de her şeyi ile şahane bir albüm olmuş. Tek bir kusur bile bulamadım. Dinlemekten inanılmaz keyif aldım. Bu senenin sonuna doğru çok güzel albümlerden sizlere bahsediyor olmak da ayrı bir güzellik oldu.
Kanadalı Spectral Wound’un bu yıl çıkarmış olduğu Songs of Blood and Mire benim için herhangi bir eksiği bulunmayan, sapına kadar Black Metal’in o çiğ ve tekinsiz havasını barındıran bir albüm oldu. Muhtemelen bu albümü çokça kez dinleyeceğim. Yılın en iyi 15 albümü listesine girer mi bilmiyorum ama bu yılın en iyi işlerinden biri olduğunu biliyorum. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, hoşça kalın!
Albüm Puanı: 10/10
Yorumlar
Yorum Gönder