Bu siteyi uzun yıllar takip edenler benim albüm incelemelerini bir liste dahilinde yazdıklarımı bilirler. Her yıl, o yıl çıkan albümleri listeler ve sonra da genelde sırayla yazarım. Birçok yeni grup keşfeder ve o keşfettiğim grupların birçoğunu siteye de yazarım. Fakat bazen öyle albümlere denk geliyorum ki siteye yazmanın büyük bir zaman kaybı olacağını düşünüyorum. Zaten dinlemekten de zerre zevk almıyorum ve sizlere bu albümü dinlemeyin demek de istemiyorum. Yine de madalyonun diğer tarafından baktığımızda ise siteye her daim yüksek puan vereceğim albümleri yazmak da bana pek iyi hissettirmiyor. Ne de olsa iyisini de kötüsünü de buraya yazmak gerekiyor. Bazen benim yerden yere vurduğum bir albümü bazılarınız çok sevmiş olabiliyor ve benim eleştirilerime karşı argümanlar sunabiliyorsunuz. Ya da tam tersi oluyor. Bunun olması da gayet normal. Çünkü bu site kurulduğundan beri hep aynı şeyi diyorum. Bir albüm incelemesi hiçbir zaman genel geçer doğrulara sahip olamaz. Ya da sadece işin teknik kısmını verip, geri kalan soyut alanı yok sayamaz. Bu yüzden de albüm kritik yazılarım her daim subjektiftir. Elbette içinde grup ile ilgili, icra ettikleri türle ilgili bilgiler yer alır. Fakat bir yazar olarak benim asıl amacım bana hissettirilen şeyleri size yazılı bir şekilde sunmaktır. İşte bu minvalde az önce de dediğim gibi bazen öylesi kötü albümlere denk geliyorum ki yazıp yazmama konusunda kararsız kalıyorum. Bugün sizlere bahsedeceğim Brezilyalı Black & Death Metal oluşumu “Infernal Abomination”ın bu yıl çıkarmış olduğu “Canto a Baphomet” de işte öyle bir albüm.
Infernal Abomination’ı geçen ay keşfetmiş ve listeme dahil etmiştim. Grup hem benim yeni keşfimdi hem de Metal camiasına yeni giriş yapmıştı. 2023 yılında kurulduğu ibaresi var. Zaten ilk albümlerini de 2023 yılında çıkarıyorlar. Aradan çok zaman geçmeden de ikinci albümleri olan Canto a Baphomet’i dinleyenlerin huzurlarına sunuyorlar. Bu yıl dinlemekte en çok zorlandığım ve gerçekten de suratımın ekşidiği bir albüm oldu. İlk sıraya hemen yerleşti bu konuda. Bunun birkaç nedeni var. İlk olarak büyük bir şevkle dinlemeye odaklandığım albümün ilk şarkısını dinlemeye başladığımda berbat bir prodüksiyon seçimi ile resmen kulaklarım kanayacaktı. Öyle kötü bir sounda sahip ki albüm genel olarak nasıl böyle bir şeyi insanlara dinletmeye karar vermişler diye düşünmeden edemedim. İlk şarkının ilk bir dakikalık kısmı zaten patlayan distorsiyonlu seslerden ibaret. Bunu elbette bilerek tercih etmiş grup. Nedense yaratıcı beste yazma konusunda hiçbir şey veremeyen gruplar hemen marjinal bir adım olarak albümün prodüksiyonuna yükleniyorlar. Orada da old-school bir hava vermeyi tercih ediyorlar. Bunun da nedeni boktan olan şarkı yazımlarını daha da boktan bir sound ile kapatmak oluyor. Böylece bizler de safi gürültü kirliliğine maruz kalıyoruz. Bir diğer saçmalık ise albümün her şarkısı sanki farklı bir yerde kaydedilmiş gibi. Bazı şarkılar daha tiz bir gitar sesine sahipken ve davul sesi biraz daha iyileştirilmişken, bazı şarkılar akor edilmemiş gitar riffleri ve Doom Metal’den (ama en kötü Doom Metal örneklerini aklınıza getirin) duymaya alışık olduğumuz tok bir sese sahipler. Yazılan riffler öylesine kötü ki ne dinlediğinizin hiçbir önemi kalmıyor bir noktadan sonra. Bakın, ben böylesi kötü bir albümü baştan sona iki kere dinledim. Kendimi bu yüzden tebrik ediyorum. Bir diğer unsur şarkıları söyleyen “Behemoth” lakaplı arkadaşın gerçekten de İspanyolca ile şarkıların anasını ağlatması oldu. Bakın, bu kadar yerden yere vuruyorsam gerçekten de bu albümün bedbaht bir forma sahip olmasındandır. Sizler de dinlediğinizde ne demek istediğimi anlayacaksınız. Ya da hiç dinlemeyerek kulaklarınıza bir iyilik de yapmak isteyebilirsiniz.
Bir daha bu grubun herhangi bir albümünü dinleyeceğimi sanmıyorum. Bu da böyle bir tecrübe oldu bana. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, hoşça kalın!
Albüm Puanı: 4/10
Yorumlar
Yorum Gönder