Metal camiasının ikon haline gelmiş birçok ismi var. Bu isimler aynı zamanda icra ettikleri Metal türlerinin tanrısı konumuna da bürünüyorlar. Öyle ya da böyle bu bir gerçek. Bugün Thrash Metal dediğimiz zaman “Metallica”dan “James Hetfield” hemen gözümüzün önüne gelir. Hatta benim gözümün önüne hep o meşhur 1989 Seattle konserleri olan “Live Shit Binge & Purge”deki uzun saçlı ve vahşi görünümlü hali gelir. Heavy Metal dediğimiz zaman “Black Sabbath”tan “Tony Iommi” orada büst gibi belirir. Death Metal dediğimiz zaman “Death”ten “Chuck Schuldiner” hemen aklımıza gelir. Birçok tür için daha bu noktada olan isimler vardır. Hepsini buraya yazmam imkânsız tabi. İşte “Iron Maiden”dan bildiğimiz “Bruce Dickinson” da New Wave Of British Heavy Metal denen, Heavy Metal’in çok daha virtüözlük gerektiren ve müzikal açıdan çok daha geniş bir yelpazeye sahip türünün tanrısıdır. Aslında sadece bu tür ile de sınırlayamayız Bruce’u. Genel olarak Metal ikonlarını bir listede toparlarsak en başlarda yine bu isim yer alacaktır. Bruce’un ülkemizde de yayınlanan “Bu Düğme Ne İşe Yarıyor” kitabını büyük bir zevkle okudum. O kitap sayesinde de Bruce’un sadece bir Metal ikonu olmadığını anladım. Adam tepeden tırnağa büyük yeteneklerle bezenmiş bir ilah. Bu sözler sizin için belki abartı gelecektir ama gerçekten de öyle. Eğer okumayanlarınız varsa o kitabı mutlaka okumanızı öneririm. Evet, herkese selamlar diyorum ve sizlere bugün Bruce Dickinson’ın insanlığa sunmuş olduğu güzide bir sanat eseri olan “The Mandrake Project”ten bahsedeceğimi bildirmek istiyorum.
Iron Maiden’ın ne zaman canlı izleyeceğim bilmiyorum. Ülkemize gelmelerini çok istediğim grupların başında bu eski tüfekler geliyor. Biliyorum çok yaşlandılar. Fakat adamlar virtüözlüklerinden ve sahne enerjilerinden sanki hiçbir şey kaybetmemiş gibiler. YouTube’taki konser videolarını izledikçe kahroluyorum ve artık ben de bu ağır abileri görmek istiyorum. Bu sene Iron Maiden ülkemize gelmeyecek olsa da sürpriz bir şekilde Bruce Dickinson solo projesi ile geliyor. 19 Temmuz 2024 tarihinde İstanbul’da, The Mandrake Project turnesi kapsamında bu entelektüel şahsiyet konser verecek. Ne yazık ki tarihin çok ters gelmesi nedeniyle ben İstanbul’a, konseri izlemeye gidemeyeceğim. Zaten bu yılki Metal konserleri yüzünden İstanbul’da yaşamadığım her güne lanet ettim. Gerçi konser sonrası İstanbul’da kalma isteği de içimden sönüp gidiyor ama olsun. Konserin sahne önü ve vip biletleri tükendi bildiğim kadarıyla. Eğer imkânınız varsa, genel giriş olsa dahi, konsere gidin. Zira Bruce gibi bir ilahı sahnede şarkı söylerken görmek büyük bir ayrıcalık olacaktır. Evet, her ne kadar sesinin eskisi gibi olmadığını biliyor olsam da yine de çoğu vokalden kat ve kat iyi bir şekilde şarkı söylüyor. Bir de bu karizmayı sahnede seyretmek de yeterli bir sebep olacaktır. Peki, The Mandrake Project’teki şarkılar sahnede dinlemeye değer mi?
Öncelikle şunu belirtmem gerekiyor; Bruce Dickinson The Mandrake Project ile ilk solo albümünü yapmış bir adam değil. Iron Maiden öncesinde de bu adam solo demolar, EP’ler kaydeden biriydi. Iron Maiden’a katıldıktan sonra da bir yandan kendi solo kariyerine de devam etti. Öyle ki The Mandrake Project ağır abimizin 7. stüdyo albümüdür. Bundan önce çıkan “Tyranny of Souls” albümünden birkaç şarkı dinlemiştim. Fakat Bruce’un solo kariyerine bizzat eğildiğimi söyleyemem. Fakat bu yıl çıkan The Mandrake Project’i birçok kişiden övgü ile duyunca ben de bir kulak vermek istedim. Bu albümü geçen ay ilk olarak dinlemeye başladım ve ara ara da baştan sona dinliyordum. Sadece siteye ne zaman yazacağımın kesinliği yoktu. Albümü ilk dinlediğimde Iron Maiden virtüözlüğünden pek bir şey göremedim. Bu da iyi bir şey aslında. Sonuçta aynı şeyleri dinlemek istemeyiz. Bu albümü koyacağım tür için kafamda birçok farklı şey belirdi. Heavy Metal, Ambient Heavy Metal, Progressive Metal, Hard Rock gibi birçok farklı türün bir araya gelmesini ifade ediyor bana. O yüzden de tek bir çerçeve içine alamıyorum. Bu, o kadar da önemli değil zaten. Dinlerken beni mutlu ettikten sonra gerisi çok da önemli olmuyor. Albümün kayıt kalitesi çok üst düzey bir yerde yer alıyor. Zaten Bruce’un teknik noktalarda dahi parmağının olduğunu biliyoruz. Bu da albümün neden bu kadar iyi bir ses kalitesine sahip olduğunu gösteriyor. Kulaklarınızda şahane bir müzikal şölen yankılanıyor. Albümü dinlediğim her defasında bunu hissettim. Bu albümdeki şarkı yazımlarının hepsi Bruce tarafından yapılıyor. Fakat albüme katkıda bulunan “Roy Ramirez” de bazı şarkı yazımlarında Bruce’a eşlik etmiş. Bu iki adam davul hariç bütün enstrümanların başına geçmiş. Ek olarak Bruce bir de perküsyon çalmış. Deli adam. Diyorum ya elinden her iş gelebilir mi bir insanın? Geliyor işte. Uçak kaldırıp, indiren adam için bunlar herhalde çocuk oyuncağıdır.
Müzikal olarak albüm beni gayet mutlu etti. Bu albümü bir Iron Maiden albümü dinleme beklentisiyle dinlerseniz üzülürsünüz. Gerçi Bruce bu beklenti ile dinleyecekler için içine Iron Maiden’ın “Book of Souls”u için yazdığı “Eternity Has Failed”ı da koymuş. Daha ağır tempolu ve daha otantik tınılarla bezenmiş hali ama olsun. Bu albümde en çok dikkatimi çeken şey zaten Bruce’ın atmosfer olarak hep bir şark tınılarını şarkılara yedirmiş olması oldu. Ağır abimizin bu tür etnik ve coğrafik fenomenlerle oldukça ilgili olduğunu biliyorum. Bunu Iron Maiden’ın son iki albümünde de yoğun bir şekilde görmüştük zaten. Vokal kısmı sanırım buradaki en can alıcı kısım olacaktır. Albümdeki şarkıları dinlerken Bruce’ın genel olarak iyi bir şekilde şarkıları söylediğini duydum. Fakat albümü birkaç kez dinlediğimde çok fazla müdahalenin de olduğunu fark ettim. Muhtemelen yüksek perdelere çıkmaya çalıştığı kısımlarda çok fazla düzeltme var. Bunu da kabul edilebilir olarak görüyorum. Zira gırtlak kanserini atlatmış biri Bruce ve her şeye rağmen yine başarılı bir performans sergiliyor. Elbette Iron Maiden’ın en muhteşem zamanlarındaki gibi bir vokal performansı duyamayız. Fakat ben yine de yeterli seviyesinden de bir tık üstte olduğunu düşünüyorum.
The Mandrake Project, dinlemesi çok güzel bir albüm olmuş. Hangi türde değerlendireceğiniz size kalmış. Genel olarak bir Metal albümü olarak ben çok beğendim. Hiçbir zaman sıkılmadım. Öte yandan Bruce’un yeteneklerinin hala bu derece diri olmasına da hayran kaldım. Yine de albüme tam puan vermeyeceğim. Çünkü efsanevi bir iş olmadığı da açık. Bruce’un uzun yıllar sağlıklı bir şekilde yaşamasını ve çok fazla zaman geçmeden Iron Maiden ile kendisini ülkemizde görmeyi umuyorum. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, hoşça kalın!
Albüm Puanı: 8,5/10
Yorumlar
Yorum Gönder