Herkese selamlar! Pazar günü klavyenin başına oturma hevesini kendimde bulduğum için öncelikle kendimi tebrik ederek bu yazıya başlıyorum. Bu albüm değerlendirmesi biraz da dramatik olacak benim için. Hollandalı Death Metal grubu “Bodyfarm”ı 2014 yılında keşfetmiştim. Bir yıl önce çıkardıkları “The Coming Scourge”ı dinlediğimde o zamanlar bu albümü şimdiki gibi benimseyeceğimi, içselleştireceğimi ve dinlemekten büyük zevk alacağımı düşünmemiştim. Zaten albümün değerlendirmesi de oldukça kötü. Sitenin ilk zamanları diyebiliriz aslında o zamanlar için. 29 numaralı albüm değerlendirmesi haliyle benim oldukça amatör ve ne yaptığını bilmeden yazdığım bir albüm kritiği idi. Sonrasında albümü dinledikçe çok sevdim. Bu albümün sonrasında gelen “Battle Breed”i yazmakta oldukça geç kaldım. 2018 yılında da bu albümün değerlendirmesini yazdım siteye. Artık Bodyfarm’a alışmıştım ve Death Metal konusunda da gittikçe tecrübeleniyordum. Bundan mütevellit de Death Metal albümlerini dinlemek bana keyif veriyor ve Bodyfarm da bu keyif zincirinin önemli bir halkasıdır. Yıl 2019’u gösterdiğinde ise artık Bodyfarm’ı yakından takip eden biri olarak aynı yıl içinde çıkardıkları “Dreadlord” albümünü dinlemiş ve siteye yazmıştım. İşte işin dramatik kısmı da bu albüm ile başlıyor. Vokal performansını çok sevdiğim ve Bodyfarm’ın gerçekten de o sert ve kaya gibi duruşuna büyük katkısı olan “Thomas Wouters” albüm kayıtları sürecinde kanserle mücadele ediyormuş ve vokal kaydı bittikten bir süre sonra, albüm çıkmadan önce, ne yazık ki 31 yaşında hayatını kaybetti. Bu yüzden de Dreadlord’da son kez Thomas’ın sesini duyuyoruz. Huzur içinde yatsın.
Geçen yıl Bodyfarm “Ultimate Abomination” albümünü dinleyenlere sunmuştu. Bu albümün çıkacağından haberdar olmama rağmen ne yazık ki siteye değerlendirmesini yazmayı unuttum. Geçen yıl bu albümü ilk başlarda yazmam gerekiyordu. Fakat o sıralar ne oldu da bu albümü atladım o konu hakkında hiçbir fikrim yok. Artık bu konuda yapacak bir şeyim yok. Yine de sitede en son çıkan Bodyfarm albümünün değerlendirmesinin olmasını istediğim için klavyenin başına oturdum. Ultimate Abomination’ı dünden beri yoğun bir şekilde dinliyorum. Dinledikçe bu grubun ne denli büyük gelişimler gösterdiğini anlıyor olmak ve her bir şarkıda Bodyfarm’ın kendi çizgisini kalın bir şekilde çizdiğini görmek beni mutlu ediyor. Aynı zamanda da grubun yeni vokalisti ve basçısı “Ralph de Boer”in de hem sesini hem de bas gitarda yaptıklarını duyma fırsatını da yakalamış oldum. Death Metal’in yükselen gruplarından biri olmaya devam ediyor Bodyfarm. Avrupa’da ve dünyanın diğer birçok ülkelerinde de artık adı bilinen bir grup oldular. Hollanda’dan Death Metal ateşini dünyanın geri kalanına ağır ağır ama güçlü bir şekilde yaymayı başardılar. Bu yüzden de gruba gerçekten büyük saygım var. Modern Death Metal’in melodik halini icra etmek gibi kolay ve daha fazla dinleyici kitlesine ulaşmak gibi seçenekleri varken, Bodyfarm sert ve dur durak bilmeden yüksek tempoda şarkılar üretmeyi tercih etti. Bu yüzden de Bodyfarm albümlerini dinlemek aynı zamanda enerjinizi yükselten bir etkinlik oluyor.
Dreadlord, Bodyfarm’ın en dehşet verici ve sağlam işi oldu bana göre. Gerçi ben grubun her albümünü çok seviyorum ama Dreadlord özelinde grubun kendilerini ciddi anlamda kanıtladıkları da bir gerçek. Keşke Thomas yaşasaydı ve Bodyfarm’ın gelmiş olduğu bu muazzam noktayı görebilseydi. Grubun böyle trajik bir olaydan sonra toparlanıp, albüm işine girişmeleri pek kolay bir iş olmamıştır. Fakat Bodyfarm’ın içinde yer alan müzisyenlerin Death Metal bilgisi ve vizyonları öylesine geniş ki, Dreadlord’un üstüne birkaç basamak daha çıkabilecek bir albüm çıkarmayı başarmışlar. Ultimate Abomination’ı dinlediğim her anda inanılmaz mutlu oldum. Bir yandan Bodyfarm’ın bu enerjisini çok özlediğimi fark ederken, bir yandan da yazılan şarkıların ne denli üst seviye olduklarını duyuyor ve mutluluktan dört köşe oluyordum. Albüm baştan sona kusursuz bir başyapıt olmuş. Yazılan riffler, davul çeşitlemeleri, prodüksiyon kalitesi ve Boer’in Thomas’ı hiç aratmayacak vokal performansı ile Bodyfarm bir kez daha ne kadar tehditkâr bir grup olduğunu göstermiş oldu. Nam yapmış birçok bilinen Death Metal gruplarının yanında artık bu Hollandalı grubun da isminin olması gerekiyor. Bodyfarm’ın herhangi bir büyük festivalde Headliner olması beni şaşırtmaz. Fakat buna daha zaman olduğunu da biliyorum. O gün geldiğinde binlerce insan boyunları fıtık olana kadar kafalarını sallayacaklar ve Bodyfarm’ın yazdıkları şarkıların ne denli dehşetengiz olduğunun farkına varacaklar. Ultimate Abomination, her şeyi ile günlerce, haftalarca, aylarca ve yıllarca dinlenebilecek bir sanat eseri olmuş. Modern Death Metal’in en sağlam örneklerinden birine Bodyfarm imza atmış. Dreadlord’dan sonra nasıl bir albüm gelecek diye merak ediyordum. Thomas’ın kaybından sonra grubun ne denli bir geri dönüş yapacağını merak ediyordum. Bu meraklarım son buldu ve hem Dreadlord’dan çok üstün bir albüme imza attılar hem de Death Metal tiranlarından bir başka grup olmaya aday olduklarını çok ciddi bir şekilde gösterdiler.
Bodyfarm, Ultimate Abomination ile 2023 senesinin en büyük işlerinden birine imza atmış. Bu albümü geçen yıl yazmadığım için kendime çok kızıyorum. Zira 2023 yılının en iyi albümleri listesine girecek bir albüm olmuş. Dinlemekten büyük keyif aldım. Eğer henüz bu albümü dinlemediyseniz ya da herhangi bir Bodyfarm albümü dinlemediyseniz mutlaka dinleyin. Çünkü neler kaybettiğinizi bilmiyorsunuz! Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, hoşça kalın!
Albüm Puanı: 10/10
Yorumlar
Yorum Gönder