Albüm Kritik 931 (At The Plates / Omnivore)

Bu zamana kadar birçok farklı konu işleyen Metal gruplarını gördüm. Elbette bu durum hangi Metal türünü icra ettiklerine göre de değişiyor. Bazı gruplar çok ekstrem şeylerden söz ederken bazı gruplar da daha duygusal konulara değiniyorlar. Bazıları ölümü överken bazıları yaşamın güzelliklerinden bahsediyor. Bütün bunların Metal’de toplanması kadar da doğal bir şey göremiyorum zaten. Birçok alt Metal türlerindeki farklı yönelimler bu müziği daha da zenginleştiriyor. Fakat ilk defa bir parodi grubuna denk gelmenin şaşkınlığını yaşıyorum. Bu grup Death Metal başlığı altında bildiğiniz şaka yapıyor. Şakalarını ise yeme içme üzerinden gerçekleştiriyor. Bildiğiniz üzere Death Metal’in tiran gruplarından biri olan “At The Gates” uzun yıllardır bu müziğin en üst seviyesini icra ediyor. İsveçli bu grubun bir de parodi grubu oldu şimdi. “At The Plates” adı bile işin ne kadar tuhaf ve biraz da yüz güldürdüğünü gösteriyor. Grup, adından da anlaşılacağı üzere, yeme, içme zevki üzerine şarkılar yazıp, bunları Death Metal ile birleştiriyorlar. Vegan grup “Cattle Decapitation”ın manifestosu sebze yiyin üzerine değildi. Fakat bu grubun manifestosu ise tam olarak “allah ne verdiyse yiyin” üzerine gibi duruyor. Şans eseri karşılaştığım At The Plates, 2018 yılından bu yana müziğini icra ediyor. İngiliz grubun bütün amacı Metal icra ederken eğlenmek gibi duruyor. Eh, bunu da anlayabiliyorum. İllaki kaotik bir hava olması gerekmiyor. Yine de grubumuz icra ettiği müziği Death Metal olarak seçince insanda elbette bir ölüm teması da işlenmiştir düşüncesi oluşuyor. Hoş, son yemek gibi konuların işlendiğini görüyorum. Bu da bir nevi ölümü çağrıştırıyor sonuçta.

Albümü iki gündür dinliyorum. Öncelikle albümün açılışı çok itici. Bir şeyleri kızgın yağa atılma sesi ile başlayan, yağlı bir albüm dinleyeceğinizi düşünmek pek de iç açıcı bir deneyim olmadı benim için. Bir süre cızırdayan yağ sesini duyduktan sonra şarkılara geçiş yapıyorsunuz. Albümdeki şarkıları birer, ikişer geçtikçe albümü hakkındaki duygu ve düşüncelerim de netleşti. Evet, parodi bir albüm dinlemek benim için pek de hoş bir deneyim olmadı açıkçası. Nitekim şakalı müzik dinlemek isteseydim tercihimi Metal’den yana kullanmazdım. Yine de grubun Death Metal’in DNA’sında olan riff yazımlarını benimsediklerini söyleyebilirim. Albüm, bir Death Metal albümü olduğunu gayet net bir şekilde belli ediyor. Bu arada albümün adını da geçirelim yazıda yahu. Grubun bu yıl çıkardığı albümün adı “Omnivore”. Dilimizdeki karşılığı da “Hepçil” oluyor. Riff yazımları Death Metal genomunu taşısa da çok kaliteli rifflerden oluşan şarkılar dinlemedim. Genel olarak vasat ve orta seviyelerde şarkılarla bezeli bir albüm olmuş. Zaten parodi iş yapan bir gruptan ne kadar iyi şeyler beklemek gerekiyor orası da ayrı. Yanlış bir yolda ilerledikleri aşikâr ve ben bir gün bundan vazgeçeceklerini ve dağılıp, başka bir grup adıyla daha iyi işler yapacaklarını düşünüyorum. Zira bu şekilde uzun bir kariyerleri olduğunu düşünmüyorum. Prodüksiyon açısından da çok doyurucu bir soundu yok albümün. Özellikle bas gitarın sadece uğultudan ibaret olması pek hoş değil. Albümde öne çıkan herhangi bir şarkı veya herhangi bir enstrüman yok. Hepsi aynı düzeydeler ve bu da zaten heyecan yaratmayan bir albüm olduğunun işaretidir.


İngiliz At The Plates, eğlenmek için Death Metal yapmayı seçmiş. Death Metal’i de bir sofra gibi görüp yemeyi, içmeyi sevdikleri ne varsa üstüne koymuşlar. Beni çok etkileyen bir iş olmadı açıkçası. Parodi bir grup dinleme gibi bir isteğim yok ve olmazmış da. Omnivore’u dinledikten sonra bunu daha iyi anladım. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, hoşça kalın!

Albüm Puanı: 6/10



Yorumlar