Albüm Kritik 926 (The Last Ten Seconds of Life / No Name Graves)

Herkese selamlar! Bu hafta artık yeni yayın dönemine resmen geçmiş oluyorum. Haftanın 5 veya 4 günü (daha azı olmaması için çaba göstereceğim) 2024 yılında çıkan albümleri siteye yazacağım. Hafta sonları ise geçmiş tarihli albümleri veya önceden kaleme aldığım albümlerin yenilenmiş halini sizlere sunacağım. Bu yüzden de Metal Müzik Ansiklopedisi artık normal rutinine dönmüş olacak. Bugün sizlere bahsedeceğim grup bir Deathcore grubu olacak. Deathcore gruplarına sitede çok fazla yer vermemiş olsam da bu bir tercih değil, sadece karşıma pek fazla Deathcore icra eden grubun çıkmamasından dolayıdır. Yeni yayın dönemini ise Deathcore grubu ile açmak site için oldukça sert ve kafa sallamaktan bitap düşmüş bir açılış olacaktır. 2010 yılında Metal camiasına giriş yapıyor “The Last Ten Seconds of Life”. Grubu ben de yeni keşfettim. Ne yazık ki Metal Archives’ta yer almıyor bu grup. Bunun nedenini bilmiyorum ama Metal Archives’ın bazen böyle tercihlerde bulunduğunu görüyorum. Neyse ki benim tek kişilik projem olan “NoumenoN”u külliyatına ekledi. Grubun ismi biraz bizdeki marjinal Rock grup isimlerini andırdığı için bir süre güldüm. Fakat neyse ki müzikleri bizdekiler gibi sofistike değil. Tam tersine dolu d.zgin giden, sert ve kafa sallamaktan sizleri bitap düşürecek bir müzik icra ediyorlar! ABD’li bir grup The Last Ten Seconds of Life ve ben onları bu yıl çıkardıkları “No Name Graves” adlı albümleri ile keşfettim. İşte, bu yazıda bu albümün değerlendirmesini okuyorsunuz.

Deathcore gibi türleri dinlemek genel olarak insanı gaza getiren ve dinlemekten çoğunlukla zevk alacağınız türlerdir. Metal Müzik içerisindeki popülaritesi genellikle Metal’in daha derinlikli kısmını sevmeyen insanlar tarafından belirlenir. Yani dinleyici kitlesi çoğunlukla “yüzeysel” olarak Metal dinlemeyi seven kişilerdir. Bunu bir hakaret olarak almayın. Herkes bu müziği derinlemesine irdeleyerek veya ruhunda yaşayarak dinlemek zorunda değil. Tam tersine eğlenmek ve biraz da kafa sallamak için Metal dinleyen bir kitle de var. Diğer taraftan benim gibi Metal’in daha çok sanatsal, soyut ve felsefi tarafını da sindirerek dinlemek isteyen insanların bu tür grupları da dinlemesi de var. Bu tür gruplar özellikle benim gibi Metal’i içselleştiren insanlar için kısa esler anlamına geliyor. Sadece kafa dağıtmak ve bir noktada da kafayı toplamak için gerekli dozlar olarak görüyorum. The Last Ten Seconds of Life’ın yaptığı da bu aslında. Riff yazımı konusunda öyle aman aman şeyler sunmayan fakat diğer taraftan bizlerin iyi zaman geçirmesini sağlayacak müzik icra etmeyi başaran bir grup. No Name Graves’i dinlediğim süre boyunca genellikle şikâyet ettiğim bir şey olmadı. Teknik açıdan bas gitarın geride kalmış olması belki bu tür için pek kabul edilemeyen bir şey olarak gösterilebilir. Daha tok ve gümbür gümbür sesli baslı şarkılar dinlemeyi tercih ederdim. Elbette bu söylediğim şey bu tür ve bu albüm nezdindedir. Diğer taraftan böylesi bir türde kompleks riffler veya görkemli atmosferler beklemek anlamsızdır. Bu dediğim şeyler bu albümde de yok elbette ve bu gayet doğal bir şey. Albümü sadece kafa sallamak için dinlemek en güzel dinleme tercihi olacaktır. Şarkı sözlerinde de öyle büyük büyük şeylerden bahsedildiği yok. Aslında bahsediliyormuş havası veriliyor ama şarkı sözlerini okuduğunuzda pek de öyle olmadığını görüyorsunuz. Diğer taraftan grubun aynı zamanda “Suffocation” gibi Death Metal’in en iyi gruplarından biriyle de birlikte şarkı yaptığını da görüyoruz.


Bu albümü dinlemekten genel olarak keyif aldım ve albümün zaten birincil amacı da bu aslında. Metal’in keyif verici tarafını bizlere sunmak ve eğlenceli vakit geçirmemizi sağlamak. The Last Ten Seconds of Life’ın No Name Graves albümünü bu yıl arada sırada baştan sona dinlemeye devam edeceğim. Zira kafa sallamayı istediğim anlar oluyor. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, hoşça kalın!

Albüm Puanı: 7/10



Yorumlar