Albüm Kritik 906 (Dyssebeia / Garden of Stillborn Idols)

Herkese selamlar! Bugün yönümüzü Avrupa’nın refah düzeyi açısından en iyi ülkesi olan İsviçre’ye çeviriyoruz. Gerçi bu ülkeye de ciddi anlamda göç oldu son yıllarda. Artık refah seviyesinde nasıl düşüşler olur onu zaman içinde göreceğiz. Fakat bizim konumuz ülkenin sosyopolitik konumu değil elbette. Bu ülkeden çıkan bir Progressive Death ve Melodic Death Metal grubu “Dyssebeia”dan ve bu grubun bu yıl çıkardığı albümü “Garden of Stillborn Idols”tan sizlere söz edeceğim. Aslında bu albüm grubun aynı zamanda Metal camiasına giriş albümüdür. 2020 yılında temelleri atılmış Dyssebeia’nın ve ilk albümlerini yazmak, prodüksiyonu düzenlemek ve diğer yayınlama işleri için 3 yıl kadar zaman ihtiyaçları olmuş. Bir grubun ilk albümünü yayınlama sürecinin hiç de kolay bir iş olmadığını biliyorum. Zira yaratıcılık konusunda herhangi bir sorun yaşamasanız bile genel olarak bu albümü çıkarma konusunda birçok sorun ile karşı karşıya kalabiliyorsunuz. Dyssebeia’nın herhangi bir sorun yaşayıp yaşamadığını bilmiyorum ama 2023 yılında çıkan bu albümlerinin nihai durumu gerçekten de hayranlık uyandırıcı. Doğru zamanda çıkan bir albüm olmuş gibi duruyor Garden of Stillborn Idols.

Albümü dinlemeye başladığımda herhangi bir beklentim yoktu. Zaten grubun ilk albümüydü ve benim gibi bu grubu ilk defa dinleyecek herkesin de bir fikri yoktur. Albüm daha ilk şarkısı ile benim ilgimi çekmeyi başardı. Grubun ne tür icra ettiğini bilmeden dinlemeye başlamıştım. Progressive Death Metal’in cepte olduğunu zaten daha ilk şarkıda anladım. Diğer taraftan Progressive Death Metal’in çok da uzak akrabası olmayan Melodic Death Metal unsurları da yine bu albümün içinde yer alıyor. Bu iki türün birleşmesi gayet normal ve olağan bir şey olarak geliyor bana. Öyle olmasa Garden of Stillborn Idols’ı dinlemek pek de zevkli bir iş olmazdı. Progressive Death Metal albümü olduğu için yazılan rifflerin kompleks olması ve sizleri her bir partisyonda farklı heyecanlara götürmesi de olağan bir şey oluyor. Diğer taraftan melodik riff yazımlarını da genel olarak beğendim. Garip bir şekilde bu grup bana “Gaerea” hissiyatı verdi. Gaerea ile birebir örtüşen bir müzik icra etmiyorlar belki ama gerek vokal performansı olsun gerekse de şarkılardaki duygu yoğunluğu olsun bana Gaerea’yı anımsattı. Elbette Dyssebeia işin biraz daha teknik kısmında yer alıyor. Benim gibi virtüözlük işlerini dinlemeyi seviyorsanız (her an değil tabi ki) bu albümü dinlemek sizlerin de hoşuna gidecektir. Albümün prodüksiyonu çok başaralı olmuş. Albümü dinlerken herhangi bir enstrümanın sesini duymama veya gürültü arasında kaybolan riffler duymama gibi bir şey yaşamıyorsunuz. Zaten böylesi teknik bir albümü dinlerken karşılaşmak isteyeceğimiz en son şeylerdir bu gibi durumlar. Diğer taraftan gitar tonları da yine benim çok hoşuma gitti. Bas gitarın da her şarkıda ve her geçişte kendini çok iyi bir şekilde göstermesi şarkıların derinliği açısından çok iyi olmuş. Bazı şarkılardaki clean riff yazımları şarkıların dinamiğini bozmamış ve çok uzun süreli olmamaları sayesinde de Metal dinleme zevkinize bir halel getirmiyor.


Dyssebeia daha ilk albümünde çok sağlam bir giriş yapmış Metal camiasına. Böylesine sağlam ve teknik yönden çok başarılı şarkılarla bezeli bir albümü dinlediğim için kendimi mutlu hissettim. Garden of Stillborn Idols, dinlenmesi gereken çok güzel bir albüm olmuş. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, hoşça kalın!

Albüm Puanı: 8/10



Yorumlar