Albüm Kritik 895 (Suffocation / Hymns from the Apocrypha)

Zamanında “Death Metal Günlüğü” diye birkaç yazıdan oluşan bir yazı dizisine başlamış ve çok çabuk bitirmiştim. Zira o yazı dizisini başlatmamın en büyük nedenlerinden birisi Death Metal’e alışma sürecimdi. Ben de bu süreci kendi lehime daha hızlı bir şekilde yaşamak için böylesi yollara başvuruyordum. Özellikle “Behemoth”un “The Satanist” albümünden sonra Death Metal ile daha içli dışlı olmak istedim. Her ne kadar Behemoth tam anlamıyla bir Death Metal grubu olmasa da o albüm “Bloodbath”in “Breeding Death” EP’sinden sonra beni Death Metal tarafına yönlendiren bir diğer albüm olmuştu. O zamanlar türlerin bir araya gelip de oluşturduğu sentezlerle de pek uğraşmıyordum. Türün genel ismi ne ise o şekilde grupları etiketliyordum. O zamanlardan bu zamanlara geldiğim için gerçekten kendimle gurur duyuyorum. Metal için sürekli bir bilgi açlığımın olması ve her türün aynı zamanda alt türlerini tam anlamıyla bilme isteğim sayesinde bugün Metal dinleme yelpazemi oldukça genişletmiş oldum. Bugün de bu yelpazenin en ağır taraflarından birini oluşturan tür olan Death Metal’den devam ediyoruz. Dün yazdığım “Autopsy” albümü “Ashes, Organs, Blood and Crypts”ten sonra bugün de bir başka dev Death Metal grubu “Suffocation”dan ve bu yıl çıkardığı “Hymns from the Apocrypha” albümünden sizlere söz edeceğim.

Tıpkı Autopsy’de olduğu gibi Suffocation ismini de uzun zamandır bilmeme rağmen bu zamana kadar dinleme eyleminde bulunmadım. Grubun Death Metal yaptığını da biliyordum ama bir türlü dinlemek için bir zaman yaratmamıştım. Eh, artık o zamanı yarattım ve en azından bu yıl çıkardıkları albümleri Hymns from the Apocrypha üzerinden birkaç yorumda bulunabilirim. Suffocation da 1988 yılından bu yana Death Metal sahnesinde var olan bir grup. Tıpkı Autopsy gibi Suffocation da Death Metal’in o safkan ve old-school halini icra ediyor. Fakat Suffocation’ın Brutal yönünün de olduğunu söylemeden edemeyeceğim. Her ne kadar Autopsy’de de bu taraf olsa da Suffocation kadar yoğun gelmedi bana. Hymns from the Apocrypha albümünü baştan sona birkaç kez dinledim. Zaten bir yandan bu albümü dinlerken, diğer yandan da Autopsy’nin albümünü dinliyordum. Bu yüzden de değerlendirmemi yaparken iyi bir kıyaslama şansı buldum. İkisi de aynı yolun yolcusu olunca aralarındaki müzikal üstünlükleri veya zayıflıkları daha iyi ölçüp tartabiliyorsunuz. Hymns from the Apocrypha’nın çok sağlam bir Death Metal albümü olduğu gün gibi ortada. Daha ilk şarkıda sertliği ve kaosu çok iyi bir şekilde hissediyorsunuz. Fakat şarkı yazımları bana çok iç açıcı gelmedi. Sürekli aynı şeyleri dinliyormuş gibi hissettim kendimi. Her şarkı neredeyse aynı riff yazımı düzleminde ve aynı geçişlerle bizlere sunulmuş. Hal böyle olunca da birkaç şarkıdan sonra albümün o ilk şarkıda sizlere verdiği yoğun kaos kayboluyor ve sürekli aynı şeyin farklı versiyonlarını dinliyormuşsunuz gibi oluyor. Müzikal açıdan elde çok bir şey olmadığı için de kafa sallayacak “bam bam bam bam bam” şeklinde ağır aksak bir şekilde kafa sallamanızı sağlayacak rifflerle eğleniyorsunuz. Bu albümde benim en çok beğendiğim şey davulun gerçekten şarkılara büyük katkı sağlaması oldu. Bu derece şahane davul çeşitlemeleri olmasa albüm hepten tek düze bir hava verecekmiş. Albümün kötü olduğunu söylemiyorum ama beni pek de heyecanlandıran bir albüm olmadı. Autopsy’nin Ashes, Organs, Blood and Crypts albümünde icra ettiği müzisyenlik çok daha hoşuma gitti ve dinlemesi çok daha keyifli bir albüm oldu benim için.


Suffocation, Hymns from the Apocrypha ile elbette sağlam bir Death Metal albümüne imza atmış. Fakat bana çok etkileyici gelmedi. Belki sizler için mükemmel bir albüm olmuş olabilir. Fakat bu yıl dinlediğim diğer Death Metal albümlerine de baktığımda onların bir tık altında kaldığını da söylemekten geri durmayacağım. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, hoşça kalın!

Albüm Puanı: 7/10



Yorumlar