Herkese selamlar! Bugün sizlere Birleşik Krallık’tan “Sylosis”in bu yıl çıkardığı “A Sign of Things to Come” adlı albümlerinden söz edeceğim. Sylosis ismine uzak biri değilim. Belki öyle sürekli açıp dinlemiyorum ama yine de grubun birkaç albümünü dinlemiş, 2020 yılında çıkardıkları “Cycle of Suffering”in kritiğini buraya yazmış biriyim. Sylosis’in yaptığı müziği dinlemek pek zor bir şey değil. Günümüz popüler Metal’ini icra ediyorlar. İçinde Thrash, Metalcore ve yer yer de Death Metal öğelerinin bulunduğu albümler yaratıyorlar. Grubu dinlerken genelde sıkılmıyorum. Şarkıları genelde ilgi çekici ve kolay dinlenebilir şeyler. Bu yüzden de Sylosis dinleyen herhangi birinin bu ne biçim grup ya, hiç sevmedim deme durumu da bir hayli düşük oluyor. Fakat grubu içselleştirme ve albümlerinin birer sanat eseri durumunda olduğunu söylemeye iş gelince orada aynı güzel şeyleri söyleyemem. En azından bireysel olarak grubun hiç de öyle ruhumuzu okşayacak veya herhangi bir duygumuzu uyandıracak bir müzik icra etmediğini söyleyebilirim. Dediğim gibi bunlar yazıyı yazan kişi olarak benim düşüncelerim. Sizlerin hayatını derinden etkileyen bir grup olabilir ve bu da normaldir. Tıpkı benim duygu ve düşüncelerim gibi.
Sylosis'in bu yıl çıkardığı A Sign of Things to Come albümü dinlemeden önce aslında birazcık heyecan hissettim. Çünkü bu albümü dinlemeden önce bir önceki albümleri Cycle of Sufferin’den birkaç şarkı dinlemiştim. O albümü genel olarak beğenmiştim ve bugün dinlediğimde de hala beğeni oranımın aynı düzeylerde olduğunu anladım. Bu heyecan ve merakla A Sign of Things to Come’ı dinlemeye koyuldum. Albüm gerçekten de sağlam bir şarkı ile açılıyor. “Deadwood” gerçekten de çok iyi bir açılış şarkısı olmuş. Albümden beklentilerinizi yükseltecek bir şarkıyı seçmek ve girişe koymak elbette en mantıklı olandır. Fakat sonrasında devam eden şarkılar için aynı derecede etkileyici olduklarını söyleyemeyeceğim. Albümü dinlediğim süre boyunca Metalcore ve Thrash Metal etkileri ile bezeli şarkılar dinlediğimi fark ediyordum. Death Metal öğeleri bu albümde biraz daha aza indirgenmiş. Bundan dolayı albümü eleştirecek değilim. Zaten Sylosis’in önceliği de hiçbir zaman sağlam bir Death Metal albümü yapmak değildi. Fakat Metalcore etkisinin çok fazla “Trivium” etkisinde olduğunu dinliyorsunuz. Trivium’un bu türün belki de en iyisi olması diğer grupları etkileyebilir. Fakat Sylosis’in önceki albümlerinde bu denli bir etkileşim duyduğumu hatırlamıyorum. Öte yandan vokal kısımlarında da “As I Lay Dying” öykünmesi de iyice almış başını gitmiş. Bence bu kadar gözle görülür, kulakla duyulur esinlenmelerin Sylosis gibi gruplarda pek iyi durmayacağını düşünüyorum. Nihayetinde bu grup da 2000’lerin başında kurulmuş bir grup. Albüm bütünsel olarak iyi bir albüm olmuş. Fakat öyle çok heyecan verici bir işin ortaya konduğunu söyleyemem. Büyük ve iyi prodüksiyona sahip her albüm bir noktada etkileyici oluyorlar. Fakat eğer yazılan şarkılar cılız işler ise o büyük prodüksiyon işlerinde bile sırıtabiliyor. Sylosis’in de işte burada yaptığı şey tam olarak bu. Vasat bestelerden oluşan şarkıları görkemliymiş gibi göstermek için prodüksiyona ve atmosferik öğeleri abanmasıdır. Trivium’dan keşke şarkı yazımları konusunda çok daha iyi esinlenebilselermiş. O zaman daha iyi bir albümden sizlere söz edebiliyor olurdum. Fakat albümü birkaç kez dinlememe rağmen hep aynı kekremsi tadı bıraktı damağımda. Eh, bu yılki Sylosis’ten memnun kalmayacakmışım. Fakat bence bu albümü dinleyen veya dinleyecek birçok kişi de aynı vasatlığı görecek ve hissedecektir.
Albümü dinlemeden önce her ne kadar bir önceki Sylosis albümünden dolayı biraz merak etsem de günün sonunda dinlemekten hiç keyif almadığım ve birçok kez dinlediğim için de zaman kaybı olarak gördüğüm bir albüm dinlemiş oldum. Evet, albümün soundu çok iyi. Evet, albümün prodüksiyon kalitesi çok iyi. Fakat geri kalan müzisyenlik işleri ve vokaller için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, hoşça kalın!
Albüm Puanı: 6/10
Yorumlar
Yorum Gönder