Burzum ismini görünce Metal dinleyenlerin aklında beliren birkaç şey oluyor. Bunlardan ilki ne yazık ki kötü bir ün olsa da Metal camiasında oldukça hevesle ve şevkle anlatılan “Varg Vikernes”in Norveç’te bir kilise yakma olayıdır. Bir diğeri ise yine Varg’ın psikopatlığının bir örneği olan “Mayhem” gitaristi “Euronymous”u bıçaklayıp, öldürmesidir. En son olarak da Black Metal’in çiğ ve emekleme dönemindeki en göze çarpan gruplardan biri olmasıdır. Gördüğünüz üzere Burzum ismin hiç de öyle ilk duyulduğunda veya görüldüğünde akla direkt olarak müzikal bir başarıyı getirmiyor. Varg’ın tek başına başlatmış olduğu bir solo-grup projesi olan Burzum’dan bugün sizlere bahsedeceğim. “Hepsini Dinledim” yazı dizisinde 10 Black Metal grubunu ele alıyorum bildiğiniz üzere. Bu zamana kadar 4 Black Metal grubunu yazdım ve bunlardan birisi de Türk grup olan “Zifir”dir. Şimdi geldik 5. grubumuz olan Burzum’a. Burzum’un bütün albümlerini dinlememiştim. Fakat şöyle dönüp bir baktığımda çoğu albümünü dinlediğimi sadece birkaç albümü ıskarta ettiğimi gördüm. Normal hayat akışımın içinde de pek fazla Burzum dinlemiyorum açıkçası. Black Metal dinlemeye başladığım yıllarda daha çok dinliyordum. Özellikle Varg’ın bu denli psikopat bir adam olması beni bu gruba çekmişti. Her Black Metal’e yeni yeni ısınmaya çalışan bir Türk genci olarak bu tür kaotik şeylerin etkileyici gelmesi de olağan bir şey sanırım. Bugün, klavyenin başına oturduğumda da üzerime Burzum tişörtü giyerek iyice havaya girmek istedim. Zira müzikal olarak aslında çok da etkileyiciliği bulunan bir oluşum değil Norveçli oluşum. Evet, Black Metal’in çehresini değiştirecek birkaç albüme imza atmış ama bu birkaç albümdeki bütün şarkılar çok iyi diyemeyiz. Belki bu noktada “Filosofem” albümlerini bir kenarı koyabiliriz. Zira bu albüm bana göre ve muhtemelen geri kalan binlerce kişiye göre de grubun en iyi albümüdür. En azından müzikal olarak ve Black Metal’in o gerçek çiğliğini ve kaosunu yansıtması ile Filosofem’in diğer Burzum albümlerinden ayrı tutulması gerektiği aşikâr. Fakat bir “Belus” gerçeği de var ki ona yazının sonlarına doğru değineceğim. Özellikle bu yazıyı yazmak için grubun diskografisini baştan sona dinlemem gerektiği için Filosofem harici albümlerin ve genel olarak Burzum diskografisinin abartıldığını daha da çok düşünmeye başladım. Elbette ki günümüzdeki dehşetengiz gruplar ile kıyaslamıyorum. Fakat Varg’ın müzikal yeteneğinin çok üst düzey olmadığını da kabul etmek lazım.
Varg Vikernes’in yaptıklarına anlam vermek gerçekten mümkün değil. Önceden olsa kilise yakma eylemi bana çok renkli ve heyecan verici bir eylem olarak görünürdü. 20li yaşlarımda öyle de göründü. Bir Black Metal grubunda yer alan ve Pagan inancını yaşamaya ve yaşatmaya meyilli bir adamın kilise yakmasını ciddi bir başkaldırı olarak görüyordum. Özellikle Saksonların İskandinav Yarımadası’ndaki Viking halkını barbar olarak görmesi ve onlardan bir hayli çekmesi ve daha sonrasında da onları ciddi anlamda asimile etmesi ile yaşanan tarihsel süreci az çok biliyorsunuzdur. Varg da işte bu asimilasyon ve Viking kültürü ve insanlarının yok edilmesine karşı olan tepkisini 90lı yılların başında bir veya birden fazla (kimi kaynaklarda birden fazla olduğu söyleniyor) kilise yakarak göstermiştir. Bu olayı günümüz modern bakış açısı, hümanizm, sosyalizm, dini ve felsefi bakış açısı ile ele aldığımızda bunun saçmalığın daniskası olarak görmek daha mantıklı bir bakış açısı oluyor. Evet, ben de dini temsil eden, sembolize eden veya misyonerliğini yapan her şeye tepkiliyimdir fakat bunu göstermek için ideal yolun yakıp, yıkmak olduğunu düşünmüyorum. İşin bir de tarihi ve mimari tarafından bakarsak kiliselerin ciddi anlamda görkemli ve mimari açıdan büyük özverili çalışmaların ürünü olduğunu görüyoruz. Kabul edelim Hıristiyan dünyasındaki en küçük kilise ile Müslüman dünyasındaki en küçük camiyi mimari olarak kıyasladığınızda göze en görkemli görünen her daim kilise olmuştur. Bunu dinlerle hiçbir alakası ve sempatisi olmayan biri olarak söylüyorum.
Bütün bu bağlamda Varg’ın kilise yakma eylemi abuk ve saçmadır. Elbette kilise yakma eyleminden daha beter olan bir durum daha var. Onu da giriş kısmında söylemiştim. Varg’ın eski grubu Mayhem’de gitarist olarak görev yapan Euronymous’u öldürmesidir. Bu suçundan ve kundakçılıktan dolayı 15 yıl hapis yattı bu adam. Bu noktadan sonra zaten artık akıl sağlığı yerinde olmayan ve uçlarda yaşayan bir adam olduğu düşünülmeye başlandı. Euronymous olayını birçok kaynaktan okuyan biriyim. Oradaki durumu tek taraflı eleştirmek pek doğru gibi gelmiyor. Varg’ın yaptığı elbette kendisini her daim suçlu kılacaktır. Ondan yana herhangi bir soru işareti yok. Fakat olay gününde Euronymuous’un da Varg’ın canına kastettiği söyleniyor. Zaten Vikernes de verdiği ifadelerde kendisini korumak için onu öldürmek zorunda kaldığını, aksi taktirde ölen kişinin kendisi olacağını söylemiş. Bu yüzden de bu cinayetin bir nefsi müdafaa olabileceği de düşünülüyor. Öyle ya da böyle Varg Vikernes ölene kadar hep böyle kötü ve saçma olaylarla anılacak. Bu yazıda elbette Burzum’un bütün albümlerini dinleyip genel olarak bana neler hissettirdiğinden söz etmem gerekiyor. Fakat Varg bu grubun tek adamı olduğu için ve burnu boktan kurtulmadığı için haliyle bunlardan da söz etmem gerekiyordu. Bu adamın irili ufaklı daha birçok vukuatı ve abuk sabuk demeçleri var ama bunların hepsine burada yer vermem mümkün değil. Sizler hayat hikayesini merak ediyorsanız internette okuyabilirsiniz.
Burzum'un Black Metal’i yorumlayış şekli çok değişken gibi görünse de salt anlamda aslında belli ve tek bir rotadan ilerlediği çok açık bence. Atmosfere yoğunlaşan bir müzik icra ediyor Varg. Ne yazılan gitar rifflerinin önemi var ne de Black Metal icra eden diğer grupların ürettikleriyle alakası var. Kendi zamanında Black Metal icra etmeyen gruplardan farklı bir yolda yürümek istediği çok açık ve bunu da yaptı. Bu yüzden elimizde müzikal olarak çok bir şey yok bence. Sadece atmosferi yoğun, uzun ve şiirsel şarkılar dinliyoruz. Zaten Varg’ın müziği biraz da yazdığı şiirleri okuması için arka plan müziği olarak kullandığını düşünebiliriz. Komik ve alakasız gelecek belki ama bizde şiir kaseti dolduran veya albümü yapan şair ve yazarlarla aynı noktada yer alıyor aslında. Sadece tarz olarak Black Metal şablonunu kullanıyor. Hatta Burzum varlığının sonlarında Black Metal’den de kopuş yaşamıştır. Bu yüzden de Varg’ın kafasındaki şeyin bizdeki şair ve yazarlarla aynı düzlemde yer aldığını epeyce süreden beri düşünmekteyim. Neyse ki bu adam kendi müziğini kendisi yapıyor da farklılaşmayı görüyoruz. Bu yeteneği olduğu için de şiir yazmadığı zamanlarda da albümler çıkarıyor ve enstrümantal atmosferik albümlerle diskografisine eklemeler yapıyordu. Burzum’un bana göre en iyi albümü Filosofem demiştim. Bu albümün içinde bulunan 3 şarkı aslında herkeste olduğu gibi beni etkisi altına almış olsa da albümün genel atmosferini de çok seviyorum. Bu albümden sonra en çok dinlediğim Burzum albümü ise “Det som engang var”dır. Bu albüm 1993 yılında çıkmış bir albüm. İçindeki “Lost Wisdom” şarkısı bugün kült Black Metal şarkıları arasında yer alıyor ve gerçekten de yer alması gerekiyor. Varg Vikernes’in Black Metal adına ürettiği en iyi şarkılardan birisi de bu şarkıdır. Zaten bilindik Norveç Black Metal düzlemi içinde yer alan çok az Burzum şarkısı vardır. Onlardan biri de Lost Wisdom’dır. Bu şarkıya ek olarak diğer albümlerdeki “Dunkelheit, Jesus' Tod, Hvis Lyset Tar Oss, Inn I Slottet Fra Droemmen, Steminen Fra Taarnet, Belus (albümün hepsi)” sayabiliriz. Böyle baktığımızda epeyce iyi işler yaptığını görüyoruz ama Varg’ın kariyerinin ortalarında ve sonlarına doğru ciddi anlamda Black Metal’den uzaklaştığı albümlere imza attığı da açık. Bu uzaklaşma esnasındaki bütün albümler için de kötü diyemem aslında. Özellikle “2012” yılında çıkan “Umskiptar”ı gerçekten bir ara çok fazla dinliyordum. Albümü başa sarıp sarıp dinliyordum. Black Metal’in Norveç ayağında Burzum dünya çapında ün kazanan grupların başında gelmeyi başarmıştır.
Giriş kısmında Burzum’un 2010 yılında çıkardığı “Belus” albümüne yazının sonunda ayrı değineceğimi belirmiştim. Tutarlı olduğumu gösteriyor ve bu albüme ayrı bir parantez açıyorum. Filosofem benim için en iyi Burzum albümü iken bu albümü takip eden bir diğer iyi albüm ise Det som engang var demiştim. Evet, bu iki albüm Varg’ın genel atmosferini çok iyi şekilde yansıtan ve gerek edebi yönünü gerek atmosfer sevdasını gerekse de müzikal perspektifini iyi şekilde yansıtan albümlerdir. Fakat Belus, ilk defa Burzum’dan sapına kadar Black Metal’in safkan tarafını duyduğum bir albüm oldu. Bu albümü ilk dinlediğim zamanı hatırlıyorum da kulaklarıma inanamamıştım. Çünkü öncesinde teşebbüs ettiği atmosfer yoğunluklu albümleri göz önüne aldığımda böyle bir albüm dinlemeyi hiç beklemiyordum. Varg, oturmuş ve sonunda özüne dönmeyi kafaya koymuş. Bunu düşünceden çıkarıp, pratiğe döktüğü albümün adı işte Belus’tur. Bu albüm için en iyi Burzum albümü hala diyemem belki ama Burzum’un safkan, Norveç Black Metal’i adına sunmuş olduğu en Black Metal, en sağlam albüm diyebilirim. Bu yüzden de bu albüme ayrı bir parantez açılması gerektiğini düşündüm. Hapishaneden çıktığındaki ilk albümünün böyle dehşetengiz olduğunu düşünürsek içeride ciddi anlamda bilendiğini de hesaba katmamız gerek. Bu albüm sonrasında gelen “Fallen” ve “Umskiptar” da yine benim dinlemekten bir hayli keyif aldığım Burzum albümleri olmuştur. Sonrasında ise işler bir garip hal alıyor ve Varg Vikernes ermiş havalarına giriyor. Ciddi anlamda böyle ama. Garip garip hayat demeçleri veren, kır sakallı bir dedeye dönüşüyor. Kariyerin sonlarında gördüğümüz atmosfere yüklenen ve Black Metal ile zerre alakası olmayan albümler bunun kanıtı oluyor işte.
Burzum, Black Metal tarihinde tuhaf bir kariyere sahip olan, Varg Vikernes önderliğinde bu zamana kadar tek tabanca olarak gelen bir oluşum oldu. Saf Black Metal için belki çok bir katkı sağlamadı ama az ve öz olarak gördüğümüz Norveç Black Metal DNA’sını taşıyan şarkılar ile ve Belus’un bütünüyle kendisinin bu türe katkıları da inkâr edilemez. Bugün Varg Burzum olayını noktalamıştır. Belki bir gün tekrar bu büyük ekolü hayata geçirmek ister, bilemeyiz. Fakat her daim Black Metal sahnesinde adını geçiren ve yarattığı sansasyonel olaylarla da hep konuşacağımız bir grup olacaktır. Burzum’un diskografisini baştan sona dinlemek pek kolay bir iş olmasa da bunu nihayete erdirdiğim için mutluyum. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, hoşça kalın!
Yorumlar
Yorum Gönder