Bugün, neredeyse hafta sonu yazılarımdan biri olan geçmiş tarihli bir albüm kritiğini yazma görevini gerçekleştiremeyecektim. Fakat geç de olsa klavyenin başına oturdum ve bu pazar gününü de boş geçmiyorum. Bugün öyle çok eskiye gitmiyoruz. Benim hemen hemen hiç dinlemediğim bir grup olan “Megadeth”in geçen yıl çıkarmış olduğu “The Sick, the Dying... and the Dead!” albümünden sizlere söz edeceğim. Bu albümü inceleme kararını vermem ise biraz garip oldu. Youtube’ta sevdiğim bir kanalda bu albüm ile “Metallica”nın “72 Seasons” albümünün rifflerini kıyaslama videosuna denk gelmiştim. Ben de The Sick, the Dying... and the Dead!’in rifflerini genel olarak beğendiğim için (tabi şarkıların hepsini dinlemeden kısım kısım dinledim) bu albümden bugün sizlere bahsetmek istedim. Bu pazar günü o yüzden çok geriye gitmiyoruz. Metal tarihinin hem popüler hem de nefret edilme yüzdesi bir hayli yüksek grubunun albümünden bahsediyor olmak da ilginç bir deneyim. “Dave Mustaine”in Metallica ile olan olaylı ayrılışından sonra bir hayli fazla düşmanı oldu. Bunu da pek anlamıyorum ama bu düşmanlık hala günümüzde bile devam ediyor. Fakat artık her iki grup da aldı başını gitti. Hatta iki grubun da Thrash Metal kategorisinde gösterildiğini hesaba katarsak Megadeth’in hala bir Thrash Metal grubu olarak kariyerlerine devam ettiğini söyleyebilirim. Metallica çok daha farklı bir yoldan ilerliyor ve bunu artık hepimiz biliyoruz.
Megadeth'in oldukça üretken bir grup olduğunu biliyorum. Her ne kadar bu grubu dinlemekten pek hoşlanmasam da her çıkan albümlerine şöyle bir kulak veriyorum. Çok fazla zamanımı ayırmasam da birkaç şarkı dinleyerek neler yaptıklarına bakıyorum. Fakat geçen yıl çıkardıkları The Sick, the Dying... and the Dead!’i hiç dinlememiştim. Bu albümü dinlemem için bir neden gerekiyormuş ve ben o nedeni YouTube’ta buldum. Albümü dünden beri ciddi anlamdan dinliyorum. Başa sarıp sarıp dinliyorum. Muhtemelen bu yazıya kadar 5 kere dinlemiş olacağım. Albümü çok sevdiğimden mi bu kadar dinledim yoksa bu albümün içinde bolca denk geldiğim bazı gruplardan esintilerden dolayı tam olarak nereye koyacağımı netleştirmek için mi dinledim bilemiyorum. Albümü dinlerken keyif aldım. Fakat bir yandan da Megadeth’in bu derece esintiler taşıyan bir albüme imza atmasına da şaşırdım açıkçası. Riff yazma konusunda Dave’in de James’ten aşağı kalır bir yanı olduğunu düşünmüyorum. Hatta günümüzde Dave’in çok daha iyi riffler yazdığını söyleyebilirim. Belki bu söylemimden dolayı James fanları sövecektir bana ama gerçeğe gerçek demek gerekir. Fakat bu albüm nezdinde bu defa Dave’in eski Metallica albümlerinden izler taşıyan riff yazımları ve özellikle “Motörhead”den duymaya alışık olduğumuz besteleri andıran bolca şarkı yazımları olduğuna şahit oldum. Bu yüzden de biraz şaşırdım. Bu riff yazımları başarılı olsa da benzerlikleri nedeniyle biraz yüzümde ekşime yaratmadı değil. Nihayetinde bir Thrash Metal albümü dinlediğimi bu Megadeth albümünde de hissettim. En azından Megadeth’in hala Thrash Metal’in kalesini savunduğunu görmek güzel. Albümde 14 şarkı var ve hepsinin gayet mutlu edici şarkılar olduğunu söyleyebilirim. Peki, madem bu albümü genel olarak beğendim ve Megadeth’in iyi Thrash Metal albümlerine imza attığını düşünüyorsam neden bu grubu dinlemekten pek hazzetmiyorum? Cevabı çok basit; Dave Mustaine’in sesi! Gerçekten bu adamın sesine tahammülüm çok az. Çok iyi bir gitarist ve çok iyi bir lead gitarist olduğu konusunda tartışmam kimseyle. Fakat vokal konusunda bu kadar dandik bir sese sahip olması ve ısrarla şarkıları kendisinin söylemesi kulaklara acı verici gerçekten. Yıllardır kabızlık çeken ve sıçmaya hasret kalmış bir Dave Mustaine dinliyoruz. Bu kadar çileye gerek yok bence. Faka grup adamın grubu o yüzden de hep kendisi söyleyecek orası belli.
2022 yılında çıkan The Sick, the Dying... and the Dead! albümünü genel olarak dinlemekten memnun kaldım. Gerçekten keyif verici şarkılar dinliyorsunuz. Şarkı sözlerine gelince en az Metallica kadar saçma, sıkıcı ve dandik şarkı sözleri yazan bir grup Megadeth de. O yüzden şarkı sözlerine çok bakmadan müziğin akışına kendimizi bırakmak en iyisi. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, hoşça kalın!
Albüm Puanı: 7,5/10
Yorumlar
Yorum Gönder