Albüm Kritik 846 (Metallica / Load)

Instagram'dan da duyurusunu yaptığım üzere artık hafta sonları eski tarihli albümleri yazıyorum. Hafta içi yazabildiğim kadar içinde bulunduğumuz yılın albümlerini yazarken, hafta sonları da hem siteye yazmadığım eski tarihli albümleri yazacağım hem de sitenin ilk zamanlarında üstün körü yazdığım ve adına inceleme bile denemeyecek albüm kritik yazılarını elden geçireceğim. Bu, artık siteden de yaptığım son anonstur. Zaten site ile ilgili önemli güncellemeleri takip etmek istiyorsanız Instagram sayfasından Metal Müzik Ansiklopedisi’ni takip edebilirsiniz (bence dedin). Bu açıklamadan sonra gelelim bugünkü albümümüze. Sitede “Metallica” albümlerini artık tamamlama kararı aldım. Yani kısa bir süre içinde bütün Metallica albümlerinin kritiklerini siteye yazmış olacağım (Black Sabbath olayını söylemeyin onu da tamamlayacağım). Bugün ise sitede “Load” albümü var mı yahu diye şöyle bir baktım. “ReLoad”un dandik albüm değerlendirmesi olmasına rağmen -ki onu da elden geçireceğim- Load’unki yok imiş. Ben de fırsat bu fırsat diyerek Load’dan sizlere bahsetmek üzere klavyenin başına oturdum.

Metallica'nın her daim büyük hayranı oldum. Her daim da büyük eleştireni oldum. Zaten Metallica bunu zorunlu kılan bir grup olarak kariyerini devam ettiriyor. Thrash Metal ile Metal sayfasında yeni bir sayfa açmaları nasıl bir devrim yarattıysa, bu devrimi sadece 4 albüm sürdürmeleri aynı devrimi yerle yeksan etti. Bir süre ben de bu yapılana büyük öfke duysam da Metallica’nın felsefesinde dinleyenlere istediklerini verme gibi bir tutumun olmadığını öğrendiğimde düşüncelerim de değişti elbette. Metallica, yenilik yapmayı seven ve bu yenilikleri belli form faktörleri ile sınırlamayan (sadece Metal içinde kalma şartları var) bir grup olmayı tercih etti. Kendilerinin sıkıldığı hiçbir işe kalkışmayacakları çok açık. Bu tavır belki Metallica’nın Thrash albümleriyle mest olmuş kitleyi hüsrana uğratsa da benim büyük destekçisi olduğum “Sanat, sanat içindir” fenomenine gönül vermiş olmaları benim bu gruba olan bağımı tekrar kuvvetlendirdi ve bugün hala Metallica canlı performanslarını izleyip gözlerimin ışımasını sürdürdü. Her ne kadar çoğunluk Metallica’daki bu makas değişikliğinin albümü olarak Load’u gösterse de ben her zaman grubun kendi adını taşıyan veya daha çok bilinen ismiyle “Black Album” olduğunu söylüyorum. Çünkü Black Album ile Metallica artık safkan Thrash yapan bir grup formunu tamamen bırakmıştı. Load gibi marjinal bir değişim albümü değildi belki ama Black Album Load’un ayak sesleriydi. Bunu de 1996 yılında çıkan bu süper şaşırtıcı albüm ile gördük.


Metallica albüm incelemelerimi okuduysanız benim Metallica ile tanışma hikayemin baya garip olduğunu da artık biliyorsunuzdur. Fakat kısaca söylemek gerekirse; bugün eğer Metallica ile ilgili oturup sayfalarca yazı yazabilecek bilgiye sahip olmamın, grup üyelerinin her birinin özel hayatlarında ne bok yediklerini arkadaş ortamında anlatacak kadar biliyor olmamın başlangıç noktası yaklaşık 20 yıl önce Dream TV’de Metallica’nın “Mama Said” şarkısıyla karşılaşmam ve dinler dinlemez büyülenmemdir. İşte o “Mama Said” şarkısı da Load’un içinde yer alan bir şarkıdır. Yani ben Metallica ile ne “Kill’Em All” ne “Ride the Lightning” ne “Master of Puppets” (bu albümün de kritiğini yakında yazacağım) ne de “…And Justice For All” ile tanıştım. 1996 yılında çıkan ve herkesin Metallica’yı yerle yeksan ettiği, o marjinal albüm Load ile tanıştım. Load’u anlamak hiç de kolay değil. Bir albümü anlamak için veya müziğini benimsemek için onların içinde bulunduğu psikolojik durumu bilmek gerekir mi? Sanmıyorum. Fakat şunu bilmek gerekir; Metallica’nın Load ile hem görünüş olarak hem de müzik olarak değişmesinin en büyük nedenlerinden biri de Metal dünyasında yaşanan oldukça büyük değişkenlerdir. Metallica artık Metal dünyasının büyük Rockstar grubu olduğunu göstermişti. Fakat o zamanın yeni jenerasyonunu da tavlamak gerekiyordu. Bu yüzden de Metallica hem müziğinde hem de görünüşünde reforma giderek hırçınlığı bir kenara bırakarak seksi Rockstarlardan oluşan adamların çaldığı bir grup olmuştu (Jason hariç onun seksiliği uzun saçındaymış). İşte bu çerçeveden baktığımızda milenyumu yaklaşırken Metallica da milenyum müziği yapıyordu daha o zamanlar.


Load, dinlemeyi çok sevdiğim Metallica albümlerinden birisi artık. Bunun nedeni ise çok basit aslında; bu adamların, özellikle Lars ve James’in, müzikal vizyonları gerçekten tartışmaya kapalı bir şekilde çok iyi olmalarıdır. Bir şarkıyı yazarken illa Metal olsun diye yazmıyorlar. O şarkı riffleri birleştikçe Metal bir şarkıya dönüşüyor. Biliyorum, biraz karışık ve garip bir tabir oldu ama gerçekten başka şekilde açıklayamam bunu. Bugün Load dinleyen herhangi bir Rock & Metal seven birinin bu albümden hoşnut kalmayacağını düşünmüyorum. Çünkü bu albüm Kill’Em All’dan daha çok güncelliğini koruyan ve çok daha virtüözlük işlerinin olduğu bir Metallica albümü. Albümde 14 şarkı var ve bu 14 şarkıdan hangisini daha az seviyorum acaba diye kendi kendime sorarken doğru düzgün bir yanıt veremiyorum. Bir diğer güzelliği ise Load’u baştan sona dinleyip de sıkıldığım tek bir sefer olmadı. Bu albümü 60 kere falan baştan sona dinlediğimi düşünürsek bence bu çok önemli bir unsur. Çok zorlarsam belki “Cure” adlı şarkılarına olmasa da olurmuş diyebilirim. O kadar. Prodüksiyon olarak da en iyi Metallica albümü Load olabilir diye düşünüyorum. Hatta günümüzde bile hala en iyisinin Load olduğunu düşünüyorum (ReLoad da fena değil ama Load çok daha iyi). “Bob Rock”ın güzel işlerinden birisi. Çünkü daha sonra aynı adam “St. Anger”ı da kaydedecek.


Metallica hiçbir zaman süper şarkı sözleri yazan bir grup olmadı. Yine bu noktada Load’ın daha derli toplu olduğunu söyleyebilirim. En iyi şarkı sözü yazımının Justice albümünde olduğunu düşünüyorum ve hemen sonrasına Load’u koyarım. Load’un yeni Metallica’nın temel taşı olduğu açık. Bu albümden sonra çıkan her albümde Load etkisini gördük. Her ne kadar “Death Magnetic”te ilk 4 albümün öykünmesini dinlemiş olsak da o albümün başarısı da ortada. Load ile alakası olmayan yeni bir Metallica albümünün başarı şansı çok düşük artık. Ever, belki bir veya iki Thrash Metal şarkısı ile albüm renklendirmek işleyen bir formül olabilir ki bunu “Hardwired…To Self-Destruct”ta gördük. Bu yüzden de Load eşittir Metallica’dır artık. Ne kadar çok Justice, Ride the Lightning, Master of Puppets seversek sevelim Load Metallica’nın en sağlam dayanağı olmuştur. Tek bir saçma nokta var; bu albümden bu kadar esinti taşıyan albümler yapmalarına rağmen canlı performanslarında bu albümden ya 1 şarkı çalınıyor ya da hiç. Bunu anlamak mümkün değil. Artık ilk 5 albümün ekmeğini yediğiniz yeter be kardeşim. Şu albümden hangi şarkıyı çalarsalar çalsınlar seyirciyi heyecanlandırırlar. Ya bugün St. Anger’dan “Dirty Window” çalındığı zaman bile ortamın havası değişiyor. Metallica gibi devasa bir grupsun ve onlarca şarkın varken aynı çalma listesine sıkışıp kalmak bana manasız geliyor.

Bu hafta sonu 1996 yılına geri dönerek Metallica’nın bugünkü Metallica olmasını sağlayan ve milyonlarca kopya satan Load’dan sizlere söz ettim. Dinlemekten hiçbir zaman bıkmayacağım bir Metallica albümü olduğunu göğsümü gere gere söylerim. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, hoşça kalın!

Albüm Puanı: 9/10



Yorumlar