Albüm Kritik 835 (Blackbraid / Blackbraid II)

Sgah'gahsowáh’ın sonraki işlerini çok ama çok merak ediyorum. Umarım bu muazzamlığı korur ve ben de kendisine gün geçtikçe çok daha büyük hayranlık beslerim.” Geçen yılın kasım ayında “Blackbraid”in ilk albümü olan “Blackbraid I” albüm incelemesinin son kısmında bu cümleleri yazmışım. Gerçekten de Blackbraid I’ı öylesine yoğun bir şekilde dinledim ki albümdeki her şarkıyı artık ezbere biliyorum, o noktaya geldim. Albümü baştan sona kaç defa dinlediğimi ise saymayı unuttum. Zaten geçen yılın en büyük olaylarından biriydi bir Amerikan Yerlisi Black Metal’i diye bir türle Sgah'gahsowáh’ın çıkagelmesi. Sadece benim tarafımdan değil, birçok dünya basını da bu adam ve grubuyla ciddi anlamda ilgilendi. Bu ilgilenmelerin büyük bir bölümü ise övgülerle sonuçlanıyordu. Kesinlikle haksız değillerdi. Öyle ki ben de geçen yılın “En İyi 15 Albümü” listesinde 5. sıradan koymuştum Blackbraid I’I. Böyle bir albümü dinlemek gerçekten büyük bir şanstı. Hem Black Metal’i çok iyi anlamış biri Sgah'gahsowáh hem de köklerini müziğine yansıtmaktan da geri durmamış ve bunu Black Metal’e yenilikçi bir sayfa olarak eklemiştir. Bu yüzden de Metal camiasının büyük bir bölümü hem Blackbraid çatısı altından şahane işler yapan Sgah'gahsowáh’ı hem de Blackbraid I’ı ciddi anlamda göklere çıkardılar. Ben de dahil olmak üzere. Native American atmosferi tutmuştu ve bunu şahane şarkı yazımlarıyla bizlere çok iyi hissettirmişti. Fakat Sgah'gahsowáh bundan sonraki albümünde daha büyük oynamak zorundaydı artık. Zira eli çok büyükten açmıştı ve bu albümün üstüne çıkacak bir albüm sunmalıydı. Blackbraid I’dan sonra şimdi geldik “Blackbraid II”ya.

Aynı derede iki kere yıkanılmaz diye çok sevdiğim bir söz vardır. Sevme nedenim ise hayatın hemen hemen her yerinde, her durumunda bu sözü kullanabiliyor oluşumuzdur. Ben de bu sözü Blackbraid II için kullanmayı tercih ettim. Zira ilk albümde yaşadığımız o şahane heyecanı ve muazzam hisleri ikinci albümde de yaşayacağımızı düşünmüş Sgah'gahsowáh. Ne yazık ki büyük bir yanılgı içine girmiş ve belki de ikinci albümle birlikte ilk albümün de havasını söndürmüş ve arkadan esen rüzgârı bu defa karşısına almış. Blackbraid I’ın bütün matematiksel formülünü alıp aynı şekilde, sounduna kadar yeni albümüne uygulaması büyük bir yanlışın ilk adımları olmuş. Bu albüm bir devam albümü ise bile hiçbir şekilde mutlu edici bir tarafı yok. Sounduna kadar aynı olması bir devam albümü olması hissini verecek diye düşünmüş Sgah'gahsowáh. Fakat ortaya aynı sounda sahip ama sıkıcı şarkılardan oluşan bir albüm çıkmış. Bu yüzden de Blackbraid I gibi güçlü bir albümün devamı olma niteliği taşıyacak derecede bir albüm olduğunu hiç düşünmüyorum. Albümü dinlemeye başladığımda aynı soundu duymak daha ilk başta benim yüzümü ekşitti. Evet, Blackbraid I’ın prodüksiyon kalitesini gerçekten çok beğenmiştim. Albümün soundu beni çok mutlu etmişti. Bu soundu kullanmaya devam etmesi elbette garantici bir yöntem ve yanlış olduğunu da düşünmüyorum. Fakat sorun şu ki aynı prodüksiyonu kullanıp daha iyi şarkılar yazamıyorsanız ve albümünüz bir önceki albümden daha aşağıda bir kalitedeyse ne yazık ki prodüksiyon da kurtarmıyor. Sgah'gahsowáh’ın bu garantici tutumu şarkılarında da görülüyor. Önceki albümdeki formülü birebir uygulamış. Fakat bu formül uygulamada bile sorunlar var. Çünkü riff yazımları ciddi anlamda gerilemiş, çok fazla akustik esler var ve albümün bütününde kopukluk yaşıyorsunuz. Akustik esleri bir birleştirici öğe olarak kullanmak istemiş Sgah'gahsowáh. Fakat bunu da başaramamış ne yazık ki. Esler biraz daha kısa olsa makul olabilrmiş ama 2 dakikayı geçkin ara vermeler bence çok gereksiz olmuş. Böyle 3 tane enstrümantal aranın olması albümün dinleme zevkini çok düşürüyor. Belki şarkılar belli bir seviyenin üstünde olsaydı tıpkı Blackbraid I’daki gibi o zaman daha farklı şeylerden konuşuyor olurdum. İşin daha kötüsü ise daha şimdiden kendini belli etmeye başlamış. Seçmiş olduğu bu Amerikan Yerlileri ve Kültürü teması nereye kadar devam edecek? Bir süre sonra sürekli aynı şeylerden bahsetmeye başlayacağını daha ikinci albümde bizlere gösterdi Sgah'gahsowáh. Buna ben artık “Amon Amarth” efekti diyorum. Onlar da yıllardır Viking anlatmaktan ve bizlere dinletmekten bu hikayeleri içimizi sömürdüler. Blackbraid’ın da bu çıkmaza gireceğini şimdiden görüyorum. Bu albümde ne oldu bilmiyorum ama riff yazımları öylesine düşmüş ki şaşmamak elde değil. Sadece albümün ikinci şarkısı olan (aslında ilk şarkısı diyebiliriz) “The Spirit Returns” diğer şarkılara göre daha heyecanlı bir atmosfere sahip. Diğer şarkıların hepsi ne yazık ki ortalamanın altı işler olmuş. Bunu böyle sert söylüyorum çünkü Sgah'gahsowáh ilk albümünde çok üst düzey işler yapmıştı. Bu yüzden de bu albümdeki sıradanlık can sıkıcı olmuş. O da yetmiyormuş gibi 5 numaralı “Moss Covered Bones on the Altar of the Moon” (13:30) ve 6 numaralı “A Song of Death on Winds of Dawn” (11:04) şarkıların toplam 24 dakikayı geçkin süresi ile iç baymaları bitirdi beni. Gerçekten o kadar uzun ve bayık şarkılar ki ne zaman bitecek bu çile diye bekledim albümü dinlerken. Sgah'gahsowáh, bu albümünde ciddi anlamda dinleyeni yoruyor ve yorarken de gruptan uzaklaştırıyor.


Büyük umutlar beslediğim Blackbraid projesinin ikinci albümü ne yazık ki beklentilerimin çok altında kaldı. Sgah'gahsowáh’ın çok iyi bir müzisyen olduğunu biliyorum ve bu albümün kötü olması demek bu adamı dinlemeyi bırakacağım demek değil. Bir de şunu söylemeden edemeyeceğim vokalin bu kadar geride kalması bence artık çok işleyen bir şey değil. Özellikle bu tarz atmosferik ve melodik işlerde. Biraz daha sesini ön plana çıkarmalı Sgah'gahsowáh. Bir diğer şey ise bu kadar yapay davul soundu da artık hoş olmuyor. Daha Black Metal’e yakışan, akustik bir sound duyulmalı bence davulda da. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, hoşça kalın!

Albüm Puanı: 6/10



Yorumlar