Albüm Kritik 801 (Cattle Decapitation / Terrasite)

 


Cattle Decapitation ve Metal’e etkisi tahmin ettiğimizden çok daha büyüktür. Aslında bunu sadece Death Metal olarak bir alt türe indirgemek de doğru değil. Cattle Decapitation Metal’in bizzat kendisine de yeni bir soluk getirmiştir. Elbette bu yeni soluk getirme sözü topyekûn bir devrim demek değil. Cattle Decapitation sonrası Death Metal’in hali vakti daha görkemli ve daha gaddar bir yapıya büründü. Bu grubu kendilerine idol seçen birçok grup oldu, birçok grup da yaptıkları müziğe hayranlıklarını çoğu zaman dile getirdi. Fakat tarihte bir başka Cattle Decapitation’ı daha göremedik. Her ne kadar bu grubun yolunda gitmeye çalışanlar olsa da Vegan Metalci dostlarımızın hırçınlığına ve müzikal dehalarına ne yazık ki pek de yaklaşamadılar. Cattle Decapitation ürettiği müzik sıradan bir Death Metal değil. En başından beri çok net mesajı olan ve bu mesajı en sert bir şekilde vermeye çalışan bir gruptan bahsediyoruz. Bu yüzden de bu grubu dinlemek için ciddi anlamda dayanıklılık gerekiyor. Son seste dinlediğinizde kulaklarınızda hiç durmayan devasa endüstri makinelerinin dehşet seslerine benzer bir atmosferde hissediyorsunuz kendinizi. Bu kadar sert olan bir grubun bahsettiği konular ise hiç de öyle savaş, satanizm, nefret söylemleri gibi şeyler değil. Vegan bir Brutal Death Metal grubundan söz etmek belki de bu grup için ironilerin en başında gelen şey olabilir. Fakat Cattle Decapitation insanlığı bir ahmaklık fanusuna hapsediyor ve söylevlerini en sert şekilde o fanusun içine boca ediyorlar. Hayvan hakları, çevre konusu, Dünya’nın eriyip tükenmesi ve insanlığın bitmek bilmeyen yok etme hırsı Cattle Decapitation’ın konusu olmuştur. Metal camiasında vegan bir Death Metal grubunun kabul görmesi pek de kolay bir şey olmasa gerek. Fakat Cattle Decapitation bunu ilk albümlerinden son albümlerine kadar göğüslerini gere gere sürdürdüler ve müziklerinin dozunu her geçen bir albümde daha da arttırdılar. Artık 2023 yılındayız ve Cattle Decapitation’ın yeni albümünü dinliyoruz. Şahsen ben günlerdir bu albümü dinliyorum. Her yerde kulaklığımda bu albümdeki şarkılar çınlıyor ve şunu bu uzun giriş kısmında hemen söylemek iterim ki Cattle Decapitation gibi bir grup bir daha bu yorgun mavi küreye gelmeyecek gibi!..


Cattle'ı yıllardır dinliyorum. Grubu nispeten geç keşfetmiş olsam da bütün diskografisini baştan sona dinlemiş biriyim. Bu yüzden de grubun yıllar içindeki değişim sürecine gayet hakimim. Özellikle “Karma.Bloody.Karma” albümlerine kadar prodüksiyon kalitelerinden mütevellit çok fazla dikkate alınmamış Cattle desek pek de yalan olmaz. Zaten o dönemler sadece Death Metal değil Grindcore da icra ettikleri için çok kısa süreli şarkılar dinlediğimiz albümler de gözümüze çarpıyor. Aslında grubun inşa etmek istediği şey için bu basamaklar pek de yanlış değiller. Sadece dikkate alınmalarını biraz daha geciktirmiş oldu bazı müzikal ve teknik seçimler. Yine de ben o albümleri o halleriyle dahi seviyorum ve gayet de zevkle dinliyorum. Fakat Cattle’ın esas patlama yaptığı albümleri bana göre “The Harvest Floor”dur. Albüm kapağına baktığınız zaman “Temple Grandin” filminden esintiler ve o filme göndermeler olduğunu görebilirsiniz. The Harvest Floor değişimin başlangıç ayağıydı. Bu albümle birlikte işler değişmeye başlıyordu artık. Cattle, artık elindeki teknik adamları bütünüyle müziklerine katmaya başlamış ve bir anda karşımızda dehşet gitar riffleri ve bas partisyonları ile şarkıları daha da kaya gibi hale getiren bir grup görüyorduk. Davulda da artık uçuk kaçık işleri dinliyor ve bütünüyle yeni Cattle Decapitation’ın tadını çıkarıyoruz. Yıl 2012’yi gösterdiğinde ise artık film kopuyor ve Cattle Decapitation Death Metal’in en niş grubu olduklarını ilan ediyor. “Monolith of Inhumanity” öyle bir ses getiriyor ki Metal camiası artık bu sebze sevicileri daha da dikkate alıyor ve her konserlerinde dehşet kalabalıklar Cattle’ı karşılıyor. Olan olmuş ve Cattle Decapitation hem teknik açıdan en üste oynayan bir grup olmuş hem de söz yazımı ve bu sözleri söyleyen dehşet vokalleri “Travis Ryan” Metal camiasının en muazzam seslerinden biri olduğunu sonsuzluğa kazımıştır. Bu albümden 3 yıl sonra gelen “The Anthropocene Extinction” da yine tartışmasız muazzam albümler listesine girmiş ve artık büyük mekanları dolduran kalabalıklara kan ter içinde çalan bir grup olmuştur Cattle Decapitation. Bir sonraki basamak ise pandemi döneminde meşhurluğu ve bilinirliği iyice artan “Death Atlas” olmuştur. Cattle Decapitation’ın nasıl bir ön görüsü varsa pandemiden önce böyle bir albüm yapmış olmaları gerçekten çok mistik bir durum oldu. “Salgını Geri Getirin” diye çok net bir şarkı ismi elbette Death Atlas’ı ön plana çıkarmaya tek başına yetti o dönemde. Death Atlas benim için en önemli Cattle Decapitation albümlerinden biri olmuştu. Çünkü bu albümle birlikte dram ve öfkeyi çok iyi bir şekilde sentezlemiş bir Cattle Decapitation’ı dinliyoruz. Yanmış ve darmadağın olmuş bir Dünya’yı iskelet bir Atlas’ın taşıdığını gösteren o albüm kapağı dramı sessiz bir şekilde gösteriyor ve esas büyük sesi ise albümün kendisi yapmayı başarıyor.


Ölü bir Dünya’yı taşıyan ölü bir Atlas bileşeni ile çok güçlü bir albüm kapağına imza atmış olan Cattle Decapitation, bu defa ise işi biraz daha öteye taşıyor ve Death Atlas’taki insanlığın yok oluşunun ardını bizlere daha da dehşet bir şekilde gösteriyor. Neredeyse yeryüzü ile birleşmiş bir insan cesedinden bir parazit-insan karşımı yaratık çıkıyor. İnsanı dünyayı içten içe kemiren bir parazite benzetmesi Cattle Decapitation’ın bir kez daha ne denli imgesel bir grup olduğunu bizlere gösteriyor. Bu dehşet kapağı kaldırıp, albümün detaylarına baktığımızda ise grup yine şaşırtmıyor ve tıpkı son birkaç albümde izlediği rotadan yoluna devam ediyor. Fakat bu yolda ilerlerken sürekli aynı kıyafetleri tercih etmiyor. Değişimin gerektiği her durakta kıyafetlerini değiştiriyor ve böylece diri ve dinç bir görünümle yoluna devam ediyor. Death Atlas’ta bizlerin ruhuna işleyen dramatik atmosfer bu albümde yerini biraz daha nefrete ve öfkeye bırakıyor. Yine yer yer dramatik enstantanelerle gözlerimizi doldurmayı başarsa da Terrasite’ın geneline hâkim olan şey dram değil, öfkedir. İtiraf etmem gerekir ki Death Atlas’tan sonra daha ne yapabilir bu grup diye bira şüpheye düşmüştüm. Fakat beni yanılttılar. İyi ki de bunu yaptılar. Zira Terrasite, Death Atlas’ın üzerinde bir albüm olmuş. Bunu hem müzikal olarak başarmış grup hem de atmosfer olarak. Bu iki bileşeni güçlü bir şekilde birleştirecek gruplardan birisi de Cattle Decapitation zaten. Albümdeki her şarkıyı inanılmaz derecede sevdim ve muhtemelen uzun yıllar boyunca bu albümü dinleyip duracağım. Fakat bir şarkı var ki bir kez daha beni bu gruba neden bu kadar bağlı olduğumun kanıtı niteliğinde. “Just Another Body” ile albüm bir kez daha büyük bir dram ile kapanıyor. Death Atlas’ta da bunu yapmıştı grup. O zaman da çok etkileyici bir kapanış olmuştu. Terrasite’ta da yine muazzam bir kapanış ile serüvenimizi noktalıyoruz.

"Biz sadece bir bedeniz, 

Böcek taklitleri yapan, 

Kovanımızı yakmak, 

Hayatımızın kendisi olan suçu hatırlamak…işte bu bizim tarihimiz, 

Hayatımız en iyi zamanlarında, 

Her şeyin geride kaldığı bir zaman yanılsaması…”

(Just Another Body)

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere ve bu albümü dinlememek gibi bir kötülük yapmayın kendinize. Bu zamana kadar bu grubu hiç dinlememiş ve dinlemek istemeyenler de dinlesin. Çünkü bu bir baş yapıt! Parazitlerin parazitlere sunduğu sanatsal bir baş yapıt!

Albüm Puanı: 10/10



Yorumlar