Herkese selamlar! Bugün sizlere benim çok sevdiğim bir grup olan “Tribulation”ın geçtiğimiz günlerde çıkardıkları EP’leri “Hamartia”dan söz edeceğim. Evet, gerçekten de Tribulation’ı çok seviyorum ve müziklerinin yanı sıra yarattıkları o gotik atmosferi de gayet başarılı buluyorum. Çünkü bu gotik atmosfer öyle bildiğimiz ergen havalarıyla bezenmiş bir atmosfer değil. Sanat değeri daha yüksek bir gotik atmosfer. Bu yüzden de bu adamları dinlemek aynı zamanda gotik bir eseri sindirmek anlamına da geliyor. Özellikle 2015 yılında yayınladıkları “The Children of The Night” albümleriyle birlikte gerçek anlamda gotik sulara geçiş yapmışlardır. Çok uzun zaman önce dinlemiş olduğum ve hatta siteye de albümlerini yazmış olduğum “Lacrimas Proundere” çok fazlasıyla anımsatıyorlardı o yıllarda. Sonrasında ise daha da ötesine geçtiler ve artık kendi tarzlarını ve atmosferlerini Metal camiasına kabul ettirmeyi başardılar. Bu yüzden de bilinirlikleri arttı ve daha çok kişi artık Tribulation konserlerinde kafalarını sallıyorlar. Grubun 2015’ten bu yana geçirmiş olduğu evrimler grubun ilk zamanlarındaki dinleyicilerini kendinden uzaklaştırmış olsa da o uzaklaşanların yerine kat ve kat daha fazlası geldi. Bu gelenlerden biri de benim ve benim gibi nice yetişkin adam da grubun bu yeni tarzını bağırlarına bastılar.
Bana sorarsanız esas patlamayı 2018 yılında çıkardıkları ve benim de sitede “mükemmel” olarak puanladığım albümleri “Down Below” ile yaptılar. Evet, The Children of The Night hem grup için hem de grubu dinleyenler için bir mihenk taşı niteliği taşıyordu. Fakat Down Below ile ne kadar sağlam bir grup olduklarını ve müzikal anlamda ne derece gövde gösterisi yapabileceklerini tam anlamıyla göstertmiş oldular. Bir kez daha büyük yarasalar karanlık gök yüzünü kaplayarak, kanımızı emmek için birbirleriyle savaşır hale gelmişlerdi. Down Below turnesi kapsamında ülkemizde de çalmışlardı. Bizzat o konserde de en öndeki yerimi almıştım. Her ne kadar bizim seyircimizin eblehliği olsa da grup şahane bir şekilde çalmıştı. Down Below’dan sonra gelecek albümlerinin ne düzeyde olacağını artık biliyordum ve beklentilerimi tam anlamıyla karşılayan o albümün adı “Where the Gloom Becomes Sound” olmuştu. 2021 yılında çıkan bu albümü o zamanlar hemen hemen her gün dinliyordum. Fakat bir yıldır bu albümü baştan sona dinlediğimi hatırlamıyorum. Albüm gayet başarılıydı fakat benim için hala bir Down Below etkisi yaratamamıştı. Bu yüzden de dinleme oranım bu albüm nazarında biraz daha düşük kaldı. Nihayet günümüze geliyoruz ve Tribulation bir albüm sunmak yerine bu defa 4 şarkıdan oluşan bir EP ile bizlere selam vermeyi tercih ediyor. Bu EP yayınlanmadan önce bir şarkı hariç diğer 3 şarkı zaten yayınlanmıştı. Bu saçmalığa hiç anlam veremiyorum. Artık bir albümü heyecanla beklemek gibi bir şey de yok. Bunun için kendi otokontrolünüzün olması gerekiyor. Aksi taktirde albüm veya EP çıkana kadar çoğu şarkıyı dinlemiş oluyorsunuz. Neyse ki benim otokontrolüm bu konuda iyidir. Hamartia’dan herhangi bir şarkıyı dinlemedim EP çıkana kadar. EP’nin çıkışından bu yana da başa sarıp sarıp dinliyorum. Tribulation bir kez daha kendinden ne bekleniyorsa onu bizlere vermeyi başarmış. Her şey olması gerektiği gibi ne eksiği var ne de fazlası var. Belki fazlası olmaması bir olumsuzluk olarak görülebilir. Fakat artık icra ettikleri Gotik Metal nezdinde yapabileceklerinin ötesinde işler yapıyorlar zaten. Bu yüzden de Hamartia bu çerçevede gayet başarılı bir iş daha olmuş Tribulation diskografisi içinde.
EP'de bulunan ilk üç şarkı (Hamartia, Axis Mundi, Hemoclysm) Tribulation tarafından yazılan şarkılar. Son şarkı olan “Vengeance” ise bir “Blue Öyster Cult” coverıdır. Bu şarkıyı da harika bir şekilde coverladıklarını da söylemeden edemeyeceğim. Gerçekten de dinlemekten büyük keyif aldım. EP’deki şarkıların riffleri, soloları, davul çeşitlemeleri üst seviyedeler. Her şey çok iyi bir şekilde kompoze edilmiş. Beste yazımı konusunda Tribulation adamlarının iyi olduklarını biliyorum zaten. Özellikle “Adam Zaars”ın şarkı yazımı konusunda gerçek bir manyak olduğu da ortada. Johannes Andersson’ın sesini dinlemek de ayrı güzel bir şey. Gerçekten Tribulation şarkılarına başka bir ses düşünemiyorum bile. O derece kendi brutal vokal tarzını bana kanıksatmış bir abimiz. Grubun estetiğinin görselliğe bürünmüş hali “Jonathan Hultén”in gruptan ayrılmasına üzülmüştüm. Sonrasındaki çalışmalar nasıl olacak ki diye düşünüyordum. Fakat hem Where the Gloom Becomes Sound hem de Hamartia’da her şeyin yolunda olduğuna şahitlik etmiş oldum. Bir Tribulation klasiği olarak bu albümde de yine korku öğeleri, kara büyü teması, kan ve ölümler gibi karanlık temaların işlendiğini görüyoruz.
Tribulation, bu yılı kısa bir EP ile geçirmek istemiş. Bence herhangi bir sorun yok. Fakat arayı fazla uzatmadan güzel bir LP de duymak istiyor bu kulaklar. Hamarita beni fazlasıyla beni tatmin etti. Sizlerin de dinlemesini öneririm. Güzel bir EP, güzel bir sanat eseri olmuş. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, hoşça kalın!
Albüm Puanı: 8,5/10
Yorumlar
Yorum Gönder