Albüm Kritik 786 (Gee Tee / Goodnight Neanderthal)

Metal dışında bir albümü inceleyeceğim zaman kendimi çoklu bilinmeyenler arasında buluyorum. Bu çoklu bilinmeyen denklemi çözmek için elbette benim de yöntemlerim var. Fakat buradaki çözmek istediğim şey veya problem olarak gördüğüm şey müziğin kendisinden ziyade, benim duygularımı ne yönde harekete geçirdiği ve teknik olarak daha önce pek deneyimlemediğim unsurları nasıl değerlendirmem gerektiği sorunudur. Bu yüzden de Metal dışındaki türleri incelemek hem heyecanlı oluyor hem de gerginlik yaratan bir sürece sokuyor beni. Bütün bu karmaşık duygulara sebep olan grubun adı ise “Gee Tee”. Avustralya’nın güzide şehri Sydney’de pörtlemiş bir grup kendileri. Yaptıkları müzik için ise elbette bir tanımlama var. Hem de oldukça neşeli bir ismi var yaptıkları müzik türünün; Drooly-Punk. Punk’ın post-modern hali desek pek de yanlış olmaz sanki. Aslında buna tam olarak bir müzik türü demek de pek içimden gelmiyor. Bu bir yan çar gibi, ben de varım işte abi dercesine varlığını Punk’ın sağlam sırtına dayayan bir müzik türü. Fakat dinlemesi acayip keyifli ve acayip enerji verici bir tür. Bu defa bu grubu ben keşfetmedim. Sevgili dostum ve manyak müzikler seven ve üreten dostum Mert (a.k.a Goblin Daycare) bana al da dinle şunu dedi. Metal dinlemekten iyice anarşik, şeytancı pislik oldun dedi. Ben de gözlerim buğulu bir şekilde kabul ettim ve bu toplam süresi 18 dakika bile olmayan albümü baştan sona tam 30 kez dinledim. Yanlış ve de yalan değildir!

Gee Tee hakkında bir şeyler bulmak istediğim zaman elbette çok fazla bir veriye ulaşamadım. Zaten benim alın yazım gibi bir şey oldu bu. Çoğu grup hakkında bilgi edinmek benim için epey bir güç oluyor. Dediğim gibi Sydney’den seslerini duyuruyorlar bizlere. 2016 yılında ilk Demo kayıtları olan “Fast Demo”yu çıkarmışlar ve sonrasında da üretkenliklerine dur durak vermeden devam etmişler. Benim, bugün sizlere bahsediyor olduğum son albümleri “Goodnight Neanderthal” ise bu yıl çıkmış. Grubun yaptığı müzik teknik açıdan ele alındığında aslında hiçbir zorluğu olmayan, gayet basit rifflerle yazılmış, kısa şarkılardan oluşan bit albümden çok da fazlası değil. Gitar tonu olarak Punk’ta görmeye alışık olduğumuz bir gürültü sesine sahip. Şahsen bu tonda gitar sesini dinlemeyi seven biriyimdir. Bundan mütevellit benim için herhangi bir sorun teşkil etmedi. Bu siteyi takip eden arkadaşların birçoğu benim gibi ekstrem müzik sevdiği için bu tür albümler elbette çıtır çerez gelecektir. Zaten Goodnight Neanderthal’in de amacı bir nebze bu aslında. Çıtır, çerez bir albüm olarak bizleri neşelendirmek ve ağzımızda hoş bir tat bırakmak. Bu albümün baştan sona çalındığı bir bara gitmek ve orada biralarınızı içmek sizce de çok güzel değil mi? Özellikle benim gibi, bizim gibi, ekstrem müzik seven insanlar için bu tür müzikleri dinlemek kulaklarımıza bir es vermek anlamına da gelmektedir. Seksi gitar soundunu bir kenara bırakırsak, boğuk ve radio sound vokal kaydı bu müziğe elbette çok iyi gidiyor. Bunun aksini söylemek de anlamsız geliyor. Sonuçta burada bir Progressive Rock albümü dinlemiyorsunuz. Öte yandan benim sesine ve verdiği old-school havasına aşık olduğum synthesizer’ın gitarlarla olan ahengi esas kalbimi çalan unsur oldu. Aslında küçük bir org demek bence daha mantıklı ama Avrupalılar öyle demiyor işte. Türkçesi’nin de sentezleyici olduğunu da belirtmeden geçmek istemedim.


Toparlayacak olursam; bana verdiği harika enerji ve neşeli duygular sebebiyle bu albümü onlarca defa dinledim. Dinlemeye de ara ara devam edeceğimi buradan tüm kamuoyuna bildirmek isterim. Goodnight Neanderthal, güzel bir antropolojik isme sahip, enerjisi yüksek ve Punk’ın eğlenceli yüzünü bizlere sunan çok şeker bir albüm olmuş. Bir sonraki yazıda görüşene dek, hoşça kalın!

Albüm Puanı: 8/10



Yorumlar