Albüm Kritik 782 (Lumen Ad Mortem / Upon the Edge of Darkness)

Herkese selamlar! Bugün uzak bir kıtaya doğru rotamızı çeviriyoruz. Avustralya’nın güzide topraklarına gidiyoruz. Avustralyalı Metal gruplarını daha önce sitede ağırlamıştım. Bunlardan aklımda kalan ve hal dinlediğim gruplardan birisi de “Deströyer 666”dır. Black Metal ve Thrash Metal sentezi bir müzik yapıyor kendileri. Çalma listemde de yer alan bir grup. Fakat bugün Deströyer 666’dan söz etmeyeceğim. Fakat dolaylı yoldan yine birkaç yerde bu grubun adını da anmak durumunda kalacağım. Bugün sizlere bahsedeceğim grup 2019 yılında temelleri atılmış bir Black Metal grubu olan “Lumen Ad Mortem” olacak. Bu grup da yine beni yeni keşiflerimden bir başkasıdır. 2019 yılında kurulmuş olmalarına rağmen kuruldukları yıl sadece bir demo sunmuşlar. İlk albümlerini yayınlamak için ise 4 yıl beklemek durumunda kalmışlar. Ben de bugün sizlere grubun bu yıl çıkarmış oldukları ilk LP’leri olan “Upon the Edge of Darkness”tan sizlere söz edeceğim. Black Metal’in melodik ve atmosferik yönünü icra ediyor Avustralyalı dostlarımız. Kadrosuna baktığımızda ise tanıdık bir sima olarak az önce adını andığım Deströyer 666’dan “Matt "Skitz" Sanders”i görüyoruz. Davulun başında böylesine tecrübeli bir abimizin olması elbette beni mutlu etti. Zaten gruba baktığımız zaman öyle genç arkadaşlardan oluşan, yeni yetme bir grup olmadığını görüyoruz. Avustralya kıtasındaki Black Metal bayrağını taşımak için bir araya gelmiş bu üç kişi oldukça tecrübeli adamlar. Zaten albümü dinlediğiniz zaman da bu tecrübenin etkilerini çok net bir şekilde duyuyorsunuz.

Upon the Edge of Darkness’ı dinlediğim süre boyunca kendimi gayet iyi hissettim. Albümdeki şarkıları birer birer geçince ortaya çıkan işin ne kadar iyi bir düzeyde olduğunu daha da iyi anladım. Yazılan melodik riffler ve sert Black Metal riffleri çok uyumlu bir şekilde birleştirilmişler. Beste yazma konusunda grup elemanlarının tecübeleri işte burada devreye girmiş ve her bir şarkının kendi içindeki dinamikleri çok güçlü kılınmış. Yeterli sayıda ve hatta bazı şarkılarda çokça geçiş duyuyorsunuz. Bu da şarkıları dinlerken müzikal hazzı arttırıyor elbette. Grubun belirlediği temalar için mitolojik öğeler vurgusu yapılmış. Keşke böyle olmasaydı diye içimden geçirdim ama elbette kendi zevkleri doğrultusunda hareket ediyorlar. Zira mitolojik hikayeler çokça, farklı gruplar tarafından defalarca anlatıldı. Anlatıldıkça da yavan bir tat halini vermeye başladı. Özellikle İskandinav mitleri, Yunan mitleri ve son zamanlarda da Japon mitleri Metal camiasında sıkça sarılan fenomenler oldular. Ben bu boşa dönen değirmen çarkından sıkıldım açıkçası. Klasik olan Black Metal teması satanizm bile hala çok daha fazla etkileyici görünüyor bana. Elbette bu kişisel zevk meselesidir. Albümün içindeki şarkılar genel olarak aynı karakteristik yapıya sahipler. Gayet dozunda kullanılan atmosferik öğeler, iyi yazılmış melodik ve sert riffler, müziği çok kapatmayan az şarkı sözleri ve oldukça başarılı davul çeşitlemeleri ile güzel bir Melodic Black Metal albümü dinledim. Bas konusunda ön plana çıkan çok fazla bir şey olmadığı için söyleyecek pek bir şey de bulamıyorum. Genel olarak albümden aldığım izlenim depresif ve hüzünlü bir atmosferin bolca kullanıldığı oldu. Böylesi albümleri dinlemek benim için herhangi bir sıkıntı teşkil etmiyor. Fakat sizler eğer böylesi atmosfere tahammül edemiyorsanız mutsuz olma ihtimaliniz de yüksek.


Lumen Ad Mortem, bence ilk albümlerinde gayet iyi bir iş ortaya koymuşlar. Üst düzey müzisyenlik, iyi bir atmosferik yapı ve kaliteli bir prodüksiyon ile her şeyi doğru bir şekilde bir araya getirmeyi başarmışlar. Bu albümü bu yıl çokça dinleyeceğimi düşünüyorum. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, hoşça kalın!

Albüm Puanı: 8/10



Yorumlar