Albüm Kritik 748 (Panzerfaust / The Suns of Perdition - Chapter III: The Astral Drain)

Bugün sizlere bana göre bu yılın en görkemli albümlerinden bahsedeceğim. Evet, bana göre diyorum çünkü bu albümü dinlerken başka sitelere baktığımda nedense ortalama üstü puanlarla değerlendirildiğini gördüm. Buradaki durum tamamen hissiyatla alakalı diye düşünüyorum. Öte yandan bu albüm bir serinin üçüncü kolu oluyor. Belki de bir üçlemenin son albümü de olabilir. Kanadalı Black Metal grubu “Panzerfaust”un bu yıl çıkarmış oldukları şahane albümleri “The Suns of Perdition - Chapter III: The Astral Drain”den sizlere söz edeceğim. Bu albümden söz ederken de yine uzun uzadıya ismini tekrar etmeyeceğim ve sadece Chapter III diyerek yazmaya devam edeceğim. Panzerfaust ile 2021 yılında tanıştım. Daha doğrusu 2021 yılında kendilerinin varlığından haberdar oldum. Böyle bir grubun varlığından böylesine geç haberdar olduğum için o zamanlar da kendimi harap etmiştim. Zira Black Metal camiasında benim dinlemeyi sevdiğim tarzda albümler yaratan bir grup kendileri. 2019 yılında çıkardıkları “Chapter I” albümlerini dinleyerek grubu keşfetmeye başlamıştım. Bu albümü seçmemde herhangi bir neden yoktu. Grubun son albümlerine bakmıştım ve onlardan birini dinlemek istemiştim. Chapter I’dan sonra "Chapter II"nun da yayınlandığını görünce en iyisi bu ikiliden başlamaktır dedim. Bugün ise Chapter III ile büyük ihtimalle seriyi tamamlıyoruz.

Panzerfaust'un Black Metal sahnesinde ciddi anlamda güçlü bir yeri olduğunu düşünüyorum. Her ne kadar çok göz önüne gelmiyorlarsa da oldukça sağlam bir dinleyici kitlesine sahip oldukları belli. Zira grup hakkında araştırma yaptığım zaman birçok yorum ve albümlerinin birçok site tarafından değerlendirildiğini görüyorum. Chapter I ile grubu ilk defa dinlemeye başladığımda müziklerine hayran olmuştum. Az önce üst tarafta da dediğim gibi tam benim damak tadıma uygun Black Metal icra ediyorlar. İçinde hem kaos var, hem görkemli bir atmosfer, hem şahane riff yazımları, hem melodik rifflerin güçlü oluşu hem de davul çeşitlemelerinin tek düzelikten uzak bir şekilde şarkılarda varlığını çok güçlü bir şekilde göstermesi gibi unsurlarla kalbimi çalmayı başaran bir Black Metal’den bahsediyorum. Böylesine etkileyici şeyleri bir potada çok iyi bir şekilde eritmeyi başaran bir grup benim için her zaman en üst noktada yer alır. Chapter I’da Panzerfaust’un ne denli dehşet bir grup olduğunu anladıktan sonra, çok vakit kaybetmeden hemen Chapter II’ya geçiş yaptım. Zaten sitede bu iki albümü yazdığım tarihler arasında bir gün var. Panzerfaust elindeki okla kalbimi tam 12’den vurmayı başarmıştı. İkinci albümlerini dinlediğimde ise grubun gerçekten de bu camiada yapacak çok pis işleri olduğunu anlamış oldum. O zamanlar beni Chapter I kadar etkilememişti. Fakat sonraki dinlemelerimde ise Chapter II ve Chapter I aynı derecede şahane hisler uyandırmayı başardı bende. Bugün ise bu iki albümden daha başka bir noktada görüyoruz Panzerfaust’u. Bu defa daha ağır tempolu bir Black Metal albümü dinliyoruz. Fakat bu ağır tempo öyle boş beleş şarkılarla bezeli bir albüm izlenimi uyandırmasın sizde. Bu yıl dinlediğim en görkemli Black Metal albümlerinden birisi olduğunu göğsümü gere gere söylerim. Öncelikle bu albümdeki davul yazımlarından söz etmek istiyorum. Bana göre bu albümü görkemli kılan en büyük unsur şarkılardaki davul çeşitlemeleridir. “Alexander Kartashov” adlı abimiz öylesine dehşet davul partisyonları yazmış ki kafayı yememek elde değil. Her bir şarkıda davulun ne denli dehşet işler yaptığına odaklanmaktan gitarlar ne yapıyor ne ediyor diye bir süre o kısma umursamaz kaldım. Gitar rifflerinin bu defa daha az kompleks işler yapmasını fırsat bilen davulcu dostumuz o boşluğu çok iyi doldurmuş ve taşırmış hatta. Bu albüm bir “Kriegsmaschine” albümü gibi geldi bana. Normal ayarda gitar riffleriyle bezeli şarkıları görkemli ve dehşet kılan davul partisyonları… Bunlar bana Kriegsmaschine’den tanıdık geliyor. Davulu bırakıp, bu albümü görkemli kılan bir başka büyük unsura geldiğimizde hiç şüphesiz onun vokal performansı olduğu açıktır. “Brock Van Djik ve Goliath (esas vokal)”ın birlikte şarkılarda sergilemiş oldukları vokal performansları inanılmaz derecede üst seviyede yer alıyor. Tok ve brutal bir sound dinlemek her Black ve Death Metal dinleyicisinin haz duyduğu bir şeydir. İşte bu ikili hem brutal ve tok, hem de tiz ve brutal vokali birleştirmeyi çok iyi başarmışlar. Bu yüzden de şarkıları dinlemek tüylerinizi diken diken ediyor.


Albümün en uzun şarkısı aynı zamanda albümün açılış şarkısı olan “Death-Drive Projections” içinde barındırdığı riffler, davul çeşitlemeleri, bas gitar soloları ve bütün her şeyi bir araya getiren görkemli atmosferi ile sağlam bir açılış şarkısı olmayı başarıyor. Açıkçası ben daha bu şarkıda kendimi zaten Panzerfaust’un mükemmelliğine bırakmıştım. Bu albüm için yazılan yorumlara baktığımda herkes albümün yavaş temposundan ve çok ruhani bir atmosfere sahip olmasından dert yanmış. Bu dert yandıkları unsurlar benim için büyük nimetler olduğu için bu albümü büyük bir keyifle dinledim. Albüm bir konsepte oturtulmuş. Her şarkıdan sonra bir geçiş şarkısı yer alıyor. Bu kavram bizim dilimize de geçmiş aslında. Biz de interlüd diyoruz. Ara anlamına geliyor. Her şarkıdan sonra kısa bir atmosferik ara veriliyor ve sonraki şarkıya geçiliyor. Bu bile beni etkileyebiliyor. Böyle ince şeyleri düşünmek benim hoşuma giden şeyler. Albümü baştan sona çok kez dinledim ve albümü sonrasında satın da aldım. Zira benim kütüphanemde bulunması gereken bir albüm olduğunu düşünüyorum.

Panzerfaust, Chapter III ile belki birçok dinleyenini ters köşe etmiş olabilir. Fakat ben bu albümü bu yılın en iyi işlerinden biri olarak baş köşeye oturtuyorum. Dinlemekten büyük keyif aldığım bir albüm oldu. Her seferinde gözlerimden ışıklar saçarak dinledim. Çok etkilendim. Büyük bir prodükisyon ve büyük bir atmosfer ile böylesine görkemli bir albümü bizlere sundukları için Kanadalı Black Metal abilerimizi tebrik ediyorum. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, hoşça kalın!

Albüm Puanı: 10/10



Yorumlar