Albüm Kritik 717 (Behemoth / Opvs Contra Natvram)

Herkese selamlar! Bugün birçok Death Metal ve Black Metal dinleyicisi gibi benim de yakından takip ettiğim ve bugün elime gitar alıp bir şeyler üretiyorsam bunda katkısı büyük olan gruplardan biri olan “Behemoth”un yeni albümünden sizlere söz edeceğim. Behemoth’un diskografisi oldukça geniş. Polonyalı grubun ilk yıllarında Black Metal cenahında albümler çıkardığını görüyoruz. Bana sorarsanız grubun evrilmeye başladığı yıl olarak 2004 yılını gösteririm sizlere. O yıl çıkan “Demigod” albümü önceki Behemoth albümlerine nazaran daha farklı bir noktada yer alıyordu. Artık Black Metal tarzına Death Metal de eklenmişti. Hatta buna Blackened Death Metal deniyordu. Behemoth da tam olarak bu iki türün karışımını bizlere sunuyordu. Her ne kadar Demigod oldukça iyi bir albüm olsa da beni fazla etkilemeyi başaramamıştı. Özellikle prodüksiyon kısmındaki sound beni albümü dinlemekten geri tutuyordu. Behemoth’un en büyük sıkıntılarından biri albümlerin bütününde etkileyici şarkılara imza atamıyor oluşuydu. Her albümde sadece birkaç şarkı oldukça iyi oluyor, geriye kalan şarkılar ise arada kaynayıp gidiyordu. Bu durum 2014 yılında çıkan “The Satanist” albümüne kadar hep bu şekilde devam etti. The Satanist Behemoth’un mihenk taşı albümü olmuştur. Sadece albümün bu zamana kadarki en iyi Behemoth albümü olması değil, grubun baş adamı Nergal’in kanseri yendikten sonra böylesi muhteşem bir albüm ile Metal camiasına dönmesi de muazzam bir olay olmuştu. The Satanist albümü ilk defa bir Behemoth albümünde bütün şarkıların muazzam olduğu ve bütün olarak şahane bir Blackened Death Metal albümü oluşuyla herkesin aklını başından almıştı. 2014 yılında bu albüm çıktığında ilk defa albümü dinlemek için bilgisayarımın başına geçtiğimde, resmen nevrim dönmüştü. Dinlediğim şey sadece müzikal olarak muazzam bir sanat eseri değildi. Baştan sona kadar her bir şarkısıyla gerçek bir geri dönüş hikayesinin en gürültülü şekilde yankılanmasıydı. Behemoth, kariyerinde böylesi bir albüm yaratmak için dinleyenlerini uzunca süre bekletmişti belki ama nihayetinde The Satanist herkes tarafından takdirle karşılanmış ve uzunca bir süre Metal listelerinde en üst sıralarda kalmıştı. Behemoth, bu albüm ile her ne kadar efsanevi bir iş yapmış olsa da beklentileri hiç olmadığı kadar da yükseltmişti. Artık Polonyalı şeytan sevicilerinden bir sonraki albümde çok daha iyi şeyler duymayı bekliyordu herkes. Dört yıl sonra bu bekleyiş sona ermişti ve 2018 yılında Behemoth “I loved You At Your Darkest” albümüyle dinleyicilerine merhaba demişti bir kez daha. Fakat bu defa The Satanist etkisi gibi bir etki yaratamadılar. Çünkü bu albümle The Satanist’in bir başka kopyasını yapmaya çalışmışlardı. Yani Nergal ve ekibi güvenli bir yoldan gitmek istemişti. The Satanist’in matematik formülüne uygun bir albüm yaratmışlar ve dinleyenlerinden yine beğeni göreceklerini ummuşlardı. Fakat ne yazık ki öyle olmadı. ILYAD normal bir Blackened Death Metal albümü olarak değer görmüştü. Ben de bu albümde efsanevi pek bir şey bulamamıştım. Yine birkaç şarkı beğendiğim bir başka Behemoth albümü olmuştu. Zaten konserlerde de kimse bu albümden bir şarkı çalınsın diye ısrar etmiyor, The Satanist’ten bir şeyler dinlemeyi yeğliyorlardı. Bir dört sene daha geçti ve Behemoth bu defa Latince ismiyle ve beyazlara bürünmüş albüm kapağıyla “Opvs Contra Natvram”ı bizlere sundu. Bu albüm çıkmadan önce doğal olarak Behemoth birkaç şarkı yayınladı albümden. İlk olarak yayınlanan “Ov My Herculean Exile”i dinledim. Açıkçası beklentim orta düzeylerde olsa da bu şarkıyı gerçekten çok sevdim. Art arda kaç kere dinledim bilmiyorum. Fakat Behemoth’un DNA’sını çok iyi bir şekilde yansıtan şarkı olduğu için dinlemekten büyük bir keyif aldım. Çoğu kişi bu ilk şarkının zayıf olduğunu düşünmüştü. Haklı olabilirler. Fakat bana göre Behemoth’un The Satanist ile büründüğü yeni kimliğini iyi bir şekilde yansıtan bir şarkıydı. Sonrasında gelen şarkı “Off to War” bu defa herkesin bir anda dikkatlerini çekmişti ve kızgın, sert, agresif ve şeytani Behemoth’un basit birkaç riff ile nasıl bir şarkı yarattıklarına saygı göstermişlerdi. Off to War muazzam bir şarkı olarak bu yılın en iyi işlerinden birisi olarak anılacaktır diye düşünüyorum. Giriş bölümünü bu defa biraz uzun tuttuktan sonra biraz daha albümü deşmeye devam edelim bir sonraki paragrafta.


Opvs Contra Natvram nasıl bir albüm diye sorulduğunda benim vereceğim cevap şu olacaktır: Keşke The Satanist sonrasında bu albümü dinlemiş olsaydık! Evet, bana göre bu albüm The Satanist sonrası yayınlanış olsaydı muhtemelen Behemoth sevenleri ve Behemoth’u yeni dinlemeye başlayanları daha fazla tatmin edecekti. The Satanist’in muazzam bir albüm olduğunu neredeyse herkes kabullenmişti zaten. Opvs Contra Natvram yine onun kadar olmasa da sonrasında gelseydi kimsenin çok fazla sövmeden dinleyeceği bir albüm olacaktı muhtemelen. Öyle ya da böyle Opvs Contra Natvram şimdi, şu anda kulaklarımızda gayet başarılı müzikal ve atmosferik yapısıyla yankılanıyor. Nergal’in şarkı yazımlarında genel olarak basitleşmeye gittiğini ILYAD ile görmüştük. O basitlik Opvs Contra Natvram’da da devam ediyor. Fakat bu defa daha etkileyici riffler yazmayı başarmış satanist abimiz. Albümü baştan sona çıktığı günden beri dinliyorum. 5-6 defa dinlemişimdir. Gerçekten de çok iyi bir işe imza atmış Behemoth. Bir bana Behemoth’un yeni albümünden ne beklersin diye sorsaydı muhtemelen ben de bu albümü tarif ederdim. Gayet net ve basit yazılmış riffler, çok rotadan sapmayan melodik riffler, abartı olmayan bir atmosfer ve Behemoth ismine yakışan şeytani bir hava… Bütün bunların hepsi Opvs Contra Natvram’da var. Intro şarkıdan son şarkıya kadar çok dinamik ve dinleyiciyi kendine bağlayan bir albüm olmuş. Hiçbir şekilde dinlerken sıkılmadım. Her şarkı farklı b.r tat bırakıyor ve bu tat kesinlikle yüzünüzü ekşitecek türden değil. Muhtemelen bu albümü yerden yere vuracak çok kişi çıkacaktır. Fakat Behemoth’un The Satanist ile yakaladığı ivme ve seçmiş olduğu yeni bir yol var. Bu yolda ILYAD ile biraz temposunu düşürmüş olsa da, Opvs Contra Natvram ile tekrar tempolu bir yürüyüşe geçmiş. Gruptaki herkesin üstüne düşeni çok iyi bir şekilde yerine getirdiği çok açık. Prodüksiyon da muazzam olunca her şarkıyı çok iyi bir şekilde duyuyorsunuz. Bu albümü çok yüksek seste dinlemek yerine orta karar bir ses seviyesinde dinlemek daha fazla zevk verecektir. Nergal’in vokal performansı hiçbir zaman efsanevi olmamıştı. Bu albümde de yine aynı şekilde. Fakat şikâyet edeceğim bir tarafı da yok.


Albümün bütününe baktığımızda gerçekten çok başarılı bir işin çıkarıldığını görüyoruz. Benim bu albümde zayıf bulduğum tek bir şarkı oldu. O da “The Deathless Sun”. Muhtemelen birçok kişinin favorisi olacaktır bu şarkı. Fakat beni diğer şarkılar kadar kendine bağlayamadı. Özellikle nakarat kısmı çok yavan geldi bana. Bu şarkı haricindeki her şeye eridim, bittim. Bu yılın en başarılı albümlerinden birine imza atmış Behemoth. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, hoşça kalın!

Albüm Puanı: 8,5/10



Yorumlar