Herkese selamlar! Bugün sizlere harikulade bir albümden söz edeceğim. Birkaç gündür gayet güzel albümlere denk geliyorum. “Amon Amarth”ın bile güzel bir albümle bizlere merhaba dediği bir yıl oluyor 2022. Bu yüzden de Metal dinleyicileri açısından oldukça verimli bir yıl geçirdiğimizi söyleyebilirim. Bugün ise Metal camiasına oldukça yeni katılmış bir Black Metal grubundan sizlere söz etmek istiyorum. İsveç ve Hollanda ortak yapımı bir grup olan “In Aphelion”un bu yıl çıkarmış oldukları ilk LP’leri “Moribund”dan sizlere söz edeceğim. Bu albümü dünden beri dinliyorum. Daha albümün ilk şarkısında beni kendilerine hayran bıraktı In Aphelion. Black Metal albümü diyorum fakat içinde Thrash Metal ve Heavy Metal öğeleri de bolca var. Oldukça sağlam bir müzik icra ediyorlar. Bu gruba denk geldiğim için kendimi çok şanslı hissediyorum. Öte yandan birçok gruptan da tatlar veriyorlar. Giriş kısmında bu heyecanımı sizlerle paylaştıktan sonra albümün detaylarına geçelim isterseniz.
In Aphelion, 2020 yılında Metal camiasına katılmış bir grup. 2021 yılında “Luciferian Age” adında bir EP yayınlayarak ciddi anlamda kendilerini göstermişler. Zaten bu EP’den de şarkılar yine Moribund’un içinde yer alıyor. Sadece bir Black Metal grubu olarak adlandırmak haksızlık olacaktır grup için ya da yanlış bir etiketleme olacaktır. Artık hangisini derseniz siz. Moribund’u dinlemeye başladığımda dikkatimi çeken ilk şey Thrash Metal’den çok etkilenmiş olmalarıydı. Fakat bu etkileşimleri “Metallica” tarzı Thrash Metal gruplarından daha ziyade “Death Angel” tarzı gruplardandı. Öte yandan Black Metal’i de gayet başarılı bir şekilde sindirmişler. Özellikle “Cradle of Filth, Dark Funeral, biraz Gorgoroth ve biraz Satyricon” etkileşimleri bu albümde benim hissettiklerim oldu. Öte yandan gitar soloları ile süslenen şarkıların bazı kısımlarında da Heavy Metal etkileşimleri görüyoruz. Yani çok yönlü bir Metal grubu aslında In Aphelion. Özellikle gitar sololarına ayrıyeten değinmek gerekiyor bu albümdeki. Gerçekten her şarkıda muazzam sololar yazılmış. Baştan sona bütün şarkılarda kulaklarım ister istemez gitar sololarının geleceği bölümleri bekliyor oldu. Şarkıların hepsinde çok iyi işlevsellik göstermişler. Sadece gitar soloları değil elbette bu albümü benim nezdimde müthiş bir çalışma kılan. Yazılan rifflere hayran olmamak elde değil. Her dinlediğim şarkıda yazılan rifflerin ne denli güçlü ve etkileyici olduklarına şahitlik etmek benim için muazzam bir deneyimdi. Zaten Thrash Metal etkileşimleri de bir hayli yüksek olduğu için yazılan riffler de enerjik dolu oluyor. Özellikle albümün 3. şarkısı olan “Let the Beast Run Wild”ı dinlerken ağzım bir karış açık kalmıştı. Daha ilk albümlerinde In Aphelion çok büyük gövde gösterisi yapmış. Her şey öylesine etkileyici olmuş ki albümü dinlerken sürekli şaşırdım. Bas gitarın çelik tellerini hiç öyle gölgede bırakmak dahi istememişler. O tok ve sağlam bas sesini duymak dahi sizi gaza getiriyor. Davulu çalan “Marco Prij” de elinden geleni ardına koymamış. Şarkıların seviyesini ne denli yukarıda tutması gerektiğini bilerek davulunu çalmış. Vokal konusunda da birkaç şey söylemeden edemeyeceğim. Bu albümü dinlemeye başladığımda vokalin sesini duyunca, “Tribulation” vokali “Johannes Andersson” mı söylüyor acaba diye düşünmeden edemedim. Gerçekten çok benzer bir brutal sese sahip In Aphelion’un vokali “Sebastian Ramstedt”. Bu adamın sesini de dinlemekten büyük keyif aldım.
In Aphelion, Metal camiasına şahane bir giriş yapmış “Moribund” ile. Hiçbir şekilde olumsuz gördüğüm bir şey yok bu albümde. Adamlar cayır cayır Metal yapmışlar. Çok yönlü müzisyen olduklarını sonuna kadar göstermişler. İkinci albümlerinde umarım bu vizyonlarını korurlar ve çok iyi şeyler sunmaya devam ederler bizlere. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, hoşça kalın!
Albüm Puanı: 10/10
Yorumlar
Yorum Gönder