Sert türlerden biraz uzaklaşma vakti geldi sanırım. Daha önce de Metal albümlerini art arda incelediğim zaman aralara hafif, farklı türlerden bir şeyler serpiştiriyordum. Bugün de onu yapıyorum ve yıllardır sesi soluğu çıkmayan bir Rock grubu olan “Magna Carta Cartel”in bu yıl çıkardıkları albümleri “The Dying Option”dan sizlere söz edeceğim. MCC’in daha önce 2017 yılında yayınladıkları “The Deamon King” EP’lerini de yine buraya yazmıştım. 2017 aslında önemli bir tarihti MCC için. Çünkü MCC elemanlarının çoğu aynı zamanda bugün dünyayı etkisi altına almış Rock & Metal grubu “Ghost”un kuruluşunda yer almışlardır. Başta “Martin Persner” olmak üzere kardeşi “Arvid Persner”, “Par Glendor” ve son olarak aynı zamanda birçok albümün prodüksiyonluğunu da üstlenen “Niels Nielsen” MCC kadrosunda yerini almaktadır. Elbette grubun ilk yıllarında şimdiki Ghost frontmani “Tobias Forge” ve yine Ghost’ta da çalmış olan “Simon Söderberg” MCC kadrosunda yerini almıştı. Fakat artık bu iki arkadaş yok. Martin Persner önderliğinde tekrar bir araya gelen MCC, The Deamon King’in ardından bu defa bir LP ile bizleri selamlıyor. Açıkçası çok fazla Rock ve alt türleri dinleyen biri değilimdir. Fakat MCC’nin kendilerinin de adlandırdığı üzere bu “Magical Rock Music” gerçekten de ilgimi çekiyor ve dinlemekten büyük keyif alıyorum. Özellikle old-school ile modern tınıları bir araya getirmesi benim oldukça hoşuma gidiyor. The Dying Option’ı dinlemeden önce albümü muhtemelen beğeneceğim diyordum ve uzun süre sonra beğeneceğim diye umduğum bir albümü gerçekten de beğendim.
The Dying Option’ı dünden beri yoğun bir şekilde dinliyorum. Bu albümü dinlemeyi bırakmak pek de kolay olmadı açıkçası benim için. Hem MCC’yi özlemişim hem de ekstrem türlerin yarattığı yoğun kaosu bir kenara bırakmak ruhuma da iyi geldi. Albümü dinlerken bir yandan da vücudumu dinlendirmek hem ruhuma hem bedenime oldukça iyi bir davranışta bulunmamı sağladı. MCC’nin kendine has olan bu büyülü tınılarını elbette daha önce farklı kişilerden ve gruplardan duymuş olabilirsiniz. Fakat MCC kadar iyi bir şekilde yapan gruplar ve kişilerin sayısı kaçtır bu konuda açıkçası şüpheliyim. Martin, Ghost’tayken de Ghost’un en göze çarpan şarkılarına imzasını atmış bir insandır. Örneğin “Year Zero” gibi bir şaheser bu abimizin ellerinden çıkmıştır. Bu yüzden MCC’nin sihirli tınılarını yaratma konusunda oldukça tecrübelidir. The Dying Option’ı dinlerken gerçekten yazılan her bestenin büyük bir düşünce ve müzikal vizyon örneği olduğunu düşündüm. Her bir şarkıyı, her bir detayıyla hissetmek inanılmaz güzel bir duygu. Martin’in vokal performansı da gerçekten yaratılan bu sihirli şarkılara çok iyi bir şekilde oturuyor. Her bir şarkı ayrı ayrı sizlere harikulade bir hava verirken, bütünsel olarak albümün hissettirdikleri ise daha da görkemli bir hal alıyor. Melodilerin gerçekten de gökyüzünden gelen bir sound ile birleşimini dinliyormuşsunuz gibi bir his veriyor The Dying Option. The Demong King’e göre çok başarılı bir çalışma olduğu aşikâr. MCC’nin kendisinden bahsedilmeye başlanmasını sağlayan “Goodmorning Restrained” adlı ilk albümlerinden sonra vitesi ne denli yükselttiklerini de ayrıca gösteriyor.
MCC, bu yılın en güzide albümlerinden birine imza atmış. Prodüksiyon olarak muazzam bir işin ortaya konulduğu ve yıldız tozlarından yapılmış havası verene şarkılar ile The Dying Option gerçekten dinlenmesi harika hissettiren bir albüm. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, hoşça kalın!
Albüm Puanı: 10/10
Yorumlar
Yorum Gönder