Albüm Kritik 668 (Wiegedood / There's Always Blood at the End of the Road)

Dün sizlere bahsetmiş olduğum “Sarke”nin muazzam albümünden sonra bugün tekrar klavyenin başına oturma kararı aldım. Zira yine harikulade bir albüme denk geldim ve üzerinden çok zaman geçmeden size bu albümden de söz etmek istiyorum. Bu defa Sarke gibi Black Metal görünümlü Heavy Metal albümü değil. Göründüğü gibi olan bir Black Metal albümünden söz edeceğim. Rotamızı Belçika’ya çevirdik ve 2014 yılından bu yana Black Metal üreten “Wiegedood”un bu yıl çıkardıkları albümleri “There's Always Blood at the End of the Road”dan sizlere bahsedeceğim. Doğrusunu söylemek gerekirse bu albümü dinlemeden önce böylesine etkileneceğimi hiç düşünmemiştim. Evet, bir fikrim yoktu albüm hakkında ama böylesine beni kendine hayran bırakacağını da aklımın ucundan geçirmemiştim. Böyle olunca zaten hemen sizlerle de duygularımı paylaşmak istedim. Lafı daha fazla giriş bölümünde uzatmadan albümün detaylarına geçelim.

Avrupa'nın birçok ülkesi artık Black Metal konusunda gerçekten de muazzam bir noktaya geldi. Son 20 yılda İskandinavya’da etkisi azalmaya yüz tutan Black Metal’in Avrupa’da bu derece hortlayacağını herhalde kimse düşünmezdi. Elbette ufak tefek Avrupa menşeili gruplar kendilerini göstermeye çalışıyordu. Bu gruplar arasında gövde gösterisi yapmaya başlayanlarla birlikte bir anda ekstrem müzik dünyası gözlerini Avrupa’ya çevirmiş oldu. Avrupa’da etkisini gösteren Black Metal elbette sadece bu coğrafyada kalmayacaktı. Latin Amerika ülkelerinden tutun da Baltık ülkelerine ve Asya ülkelerine kadar çok geniş bir coğrafya yayıldı ve çok nefis gruplarla bizi tanıştırmış oldu. Belçika her ne kadar Black Metal konusunda çok göze çarpan bir ülke olmasa da yavaş yavaş ciddi gruplarla bizlerin damarlarına Black Metal’i enjekte etmeye başlıyor. Wiegedood da bu hususta çok ciddi bir örnek teşkil ediyor. Grubun daha önce yayınladıkları hakkında en ufak bir fikrim yok. Yeni keşfettiğim bir grup olunca ve bu yıl içinde albüm de çıkardıkları için haliyle önceki albümlerini öncelik olarak sıraya koymadım. Grubun yaptığı Black Metal’i There's Always Blood at the End of the Road üzerinden değerlendireceğim. Öncelikle bu albümde benim hissettiğim en önemli şey Norveç Black Metali’nden ciddi anlamda esinlenmeler olduğu oldu. Yapısal olarak old-school bir Black Metal albümü havası veriyor There's Always Blood at the End of the Road. Öte yandan yazılan riffler ve özellikle şarkıların bağrış çağrış söylenmesiyle de Black Metal’in köklerine sadık kalındığı görülüyor. Albümün prodüksiyonunda da yine bu old-school çiğliği duyuyorsunuz. Yazılan riffler gerçekten çok etkileyici olmuş. Melodik riffler de işin içinde var fakat öyle duygularınızı okşayacak veya sizleri melankolik havaya sokacak türden değiller. Albümün geneline yayılmış kaotik ve öfkeli havayı bozmadan şarkıların içinde varlıklarını gösteriyorlar. Yazılan şarkılara çok iyi bir şekilde eşlik eden davul partisyonları da olunca haliyle ortaya harikulade bir eser çıkıyor. Albüm en baştan son şarkıya kadar çok ciddi bir tavırla ilerliyor. Asla yaptıkları gürültüden taviz vermiyor Wiegedood. Son şarkıya kadar kaosun müziğini kulaklarınızda çınlatıyorlar. Her şarkı da büyük bir haz duydum. Albümü dinlerken yer yer tüylerim diken diken bile oldu. Gerçekten bu yıl çıkan Black Metal albümleri arasında çok iyi bir noktada olduğunu düşünüyorum There's Always Blood at the End of the Road’un.


Wiegedood'u keşfettiğim için çok mutlu oldum. Gerçekten potansiyeli çok yüksek bir grup. Özellikle albümdeki dördüncü şarkı olan “Until It Is Not” bu yıl içinde duyduğum en güzel şarkılardan biri olabilir. There's Always Blood at the End of the Road baştan sona harika şarkılarla bezeli ve bunun keyfini çıkararak dinlemek bizim için büyük bir lütuf diye düşünüyorum. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, hoşça kalın!

Albüm Puanı: 9/10



Yorumlar