Herkese selamlar! Soğuk havaların içimize içimize işlediği şu günlerde sarılabileceğimiz bir battaniyemiz ve bir müziğimizin olması büyük önem arz ediyor. Şaka bir yana gerçekten de böylesi havalarda Black Metal’in kendini daha da bir dinlettiriyor olması sadece benim tespit ettiğim bir şey midir bilmiyorum ama benim için dinleme isteğimde bir artış olduğu kesin. Zaten Black Metal’in de soğuk bölgede peyda olduğunu hesaba kattığımızda benim bu hislerimin bu mevsimde vuku bulması da gayet mantıklı oluyor. Bugün de soğuk havalarda da ayrı bir güzel olan Almanya’ya gidiyoruz. Alman Black Metal, Punk, Rock, Experimental Metal ve yer yer de Doom Metal alaşımlı müzik icra eden “Bethlehem” ve onların 2019 yılında çıkarmış oldukları albümleri “Lebe dich leer”den sizlere söz edeceğim. Daha birkaç aya kadar Bethlehem diye bir grubun varlığından bile bir haberdim. Arkadaşımın önerisi ile ve “sen seversin ha!” şeklindeki ünlemiyle ben de bu grubu ve albümlerini listeme dahil ettim. Fakat 2021 yılı içinde değerlendirmem elbette imkansızdı. Zaten 2021 yılı menşeili albümleri bile yetiştirememişken 2019 yılında çıkan bir albümü öteleyebilirdim. Gün, bugündür.
Benim, Black Metal gruplarından ve onların yaptıkları veya yapacakları albümlerden beklentilerim genellikle üst düzeyde oluyor. Özellikle bildiğim ve severek dinlediğim gruplarsa haliyle alt bir beklenti ile çıkaracakları albümleri beklemek saçmalık oluyor. Fakat elbette yaşadığım hayal kırıklıklarının da sayısı azımsanmayacak kadar. Birisi bana bir albüm önerdiği zaman ikilemde kalıyor ve önce kafamdaki hayali terazimde ölçüm yapıyorum. Öncelikle albümün hangi türde olduğu benim için elbette önem arz ediyor. Müzik konusunda çok geniş bir yelpazeye sahip olmadığımı ve bununla da gurur duyduğumu birçok yazımda da dile getirmiştim. Ne olsa dinlerim diyenler kadar geniş mideli olamadığım için ben halimden memnunum. Zaten rafine bir müzik zevkine sahip olduğum için de önerilen albümün türü elbette önemli oluyor. Daha sonrasında ise albümü öneren kişi de benim için çok önelidir. Müzikle ilgisi ve müziğe bakış açısı benim için büyük önem taşımaktadır. İşte albümü öneren Mert dostum bu ikisinde de oldukça kallavi bir insan olduğu için Bethlehem’i direkt listeye aldım. Kendisi de aslında grubun bütün albümlerini dinlemiş değil. Etkilendiği bir veya iki albümleri olmuş. Bense o albümleri değil en son çıkan albümlerini listeme dahil ettim. Hal böyle olunca da Bethlehem’i en iyi temsil eden albüm hangisidir bilemeyeceğim. Zaten bunu bilmek için de albümlerin hepsini dinlemem gerekir. Lebe dich leer’i dinlemeye başladığımda açıkçası kafa karışıklığı oldu hemen. Albümün daha 3. şarkısını geride bırakmıştım ki “ulan Black Metal neresinde bunun” diye kendi kendime sormaya başlamıştım. Bir yandan albümü dinliyor, bir yandan da grup hakkında bilgi edinmeye çalışıyordum internetten. Bethlehem aslında eski oluşum gruplardan birisi. 1991 yılından bu yana (bir süreliğine ara vermiş olsalar da) Metal camiasında varlığını gösteren bir grup. Diskografisinde de oldukça yüksek puan almış albümleri var. Fakat ben Lebe dich leer hangi türde değerlendireceğimi bilemedim. Black Metal çerçevesinden baktığımızda, Black Metal’e her ne kadar yakınlaşan bir yapısı var gibi görünüyor olsa da albümdeki şarkıların barındırdıkları riffler ve müzik iskeleti bütünüyle Black Metal sunmuyor bize. O noktada işin içine deneysel işler giriyor zaten. Experimental Metal yönünden bakarsak da çok kısır işler olduğunu söylemem gerekiyor. Şimdi deneysellikten kastımız nedir öncelikle onu da bilmemiz gerekiyor. Deneysel Black Metal kesinlikle değil. Öyle olması için bu türün en nadide temsilcilerinden “Portal” tarzında en azından bir şeyler duymam gerekirdi. Fakat Experimental Metal şeklinde bakarsak olaya, diş kovuğuna anca yetecek riff yazımları görüyoruz. Rock ve Punk’ın da orta düzeyde rifflerde kendilerini var ettiklerini söyleyebilirim. Fakat en azından bu iki türün albümde olduğunu düşündüğümüz diğer türlere göre daha baskın olduklarını söyleyebilirim. Prodüksiyon da başarısız olduğu için yazılan şarkıları dinlemek açıkçası bir süre sonra çileye dönüşüyor. Fakat bu başarısız prodüksiyonun nedeni grubun kendi kararı olduğu da açık. Artık günümüzde sound çeşitlilikleri tükendiği için albümleri daha “samimi” bir prodüksiyon ile kaydetmeye başladı gruplar. Dip seslerin var olduğu, uysun uymasın ambiyans efektlerinin kasıldığı ve “teknolojiye biz çok bağlı değiliz bak” şeklindeki gitar soundları ile daha ilgi çekici şeyler yapmaya çalışıyorlar. Bethlehem de prodüksiyon olarak bu dediklerimin ortalama bir hali var. İşi çok abartmamışlar neyse ki. Vokal konusuna gelirsek; bu albümdeki şarkıları canhıraş şekilde bağıra bağıra söyleyen ablamızın adı “Onielar”. Albümü ilk dinlemeye başladığımda açıkçası kulağımı kanatacağından korktum. Öylesine kendisini parçalarcasına söylüyor ki şarkıları gerçekten acıdım hanım ablamıza. Daha önceki yazılarımda da bahsetmiştim. Eğer çiğ brutal vokali kendisini ölümüne zorlayarak söylüyorsa birisi ve bunu sizlere çok fazla hissettiriyorsa benim için negatif bir etki bırakıyor. Albümü ikinci defa dinlediğimde ise ablamızın sesine alışmış olduğumu fark ettim. Lebe dich leer garip bir albüm oldu benim için. Albümün ilk 6 şarkısı oldukça sıradan ve yer yer sıkıcı olurken son 3 şarkı beni albümde tutan şarkılar oldu. Gerçekten son 3 şarkıyı dinlemekten büyük keyif aldım. Özellikle 7. şarkı olan “Ode an die obszöne Scheußlichkeit” içinde barındırdığı o vahşi riffle gönlümü fethetmeyi başardı. Ayrıca genel olarak albümdeki en etkili enstrümanın bas olduğunu da söylemeden edemeyeceğim.
Toparlayacak olursam; muhtemelen Bethlehem’in kariyerindeki en zayıf albümü seçmiş olabilirim kendilerinin albümlerini değerlendirmek için. Olsun. Benim kaderimde de bu varmış. Ne yapalım alnımıza ne yazıldıysa o! Küçük mümin şakaları bir yana, Lebe dich leer’i ilk dinlediğimde herhalde hiç sevmeyeceğim diye düşünmüştüm. Fakat sonraki dinlemelerimde en azından albümün bana da hitap eden şarkıları olduğunu görmek beni mutlu etti. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere. Hoşça kalın!
Albüm Puanı: 7/10
Yorumlar
Yorum Gönder