Herkese selamlar! Siteye bu yıl yazmayı planladığım albüm kritik sayısına ulaşamayacağım artık kesinleşmiş oldu. Aralık ayının dördüncü günü ve ben bu ayı içinde yazacağım albüm kritiklerden ilkini daha yeni yazıyorum. Zaten bir önceki ayda da eksiklikler vardı. Bu yıl ne yazık ki istediğim yazı sayısına ulaşamadım. Neyse lafı daha fazla uzatmadan bugün en azından arayı biraz kapatmak adına iki albüm kritiği birden yayınlayacağım. İlk olarak size bahsedeceğim grup “Hooded Menace” adlı Finlandiyalı Death ve Doom Metal karışımı müzik icra eden grubun bu yıl çıkardıkları “The Tritonus Bell” adlı albümleri olacak. Bu albümü neredeyse bir haftadır dinliyorum. Açıkçası bu bir haftadır dinliyorum lafından albümü bayıla bayıla dinlediğimi düşünmenizi istemem. Zira her gün bir kez dinliyordum. Bunun da sebebi her gün siteye yazacağım diye albümü sürekli başa alıp, düşüncelerimi diri tutmaktı. Bir hafta boyunca da klavyenin başına oturamayınca haliyle çok kez dinlediğim bir albüm oldu. Grubu ilk defa The Tritonus Bell adlı albümleri ile keşfetmiş oldum. 2007 yılından bu yana Metal camiasında yer alıyor Hooded Menace ve bu zamana kadar da üretken olmayı başarmışlar. Aslına bakarsanız Death ve Doom’un bir araya gelince ne gibi bir şey çıkaracağı hakkında pek bir fikrim yoktu. Bu türü de bu grup sayesinde bir nevi anlamış oldum. Fakat benim için şöyle bir sorun oldu ki o da bu türe hiçbir şekilde ısınamayışımdır.
Albümü dinlediğim günler boyunca açıkçası sürekli aynı kekremsi tadı aldım. Ulan bende mi bir sorun diye bir an düşündüm ve internette bu albüm hakkında yazılmış olan yorumlara baktım ve genellikle herkesi çok beğendiği bir albüm olduğunu gördüm ve evet sorun bendeymiş demek. Aslında benim mantığımda oturtamadığım bir birleşim olmasından öte kulaklarımda da aynı oturmuşluğu dinleyemediğimden ne yazık ki The Tritonus Bell bana tatsız ve bir o kadar da sıkıcı bir albüm olarak geldi. Elbette bunlar benim yorumlarım ve burası da benim yorumlarımı okuduğunuz öznel bir internet sitesi olduğu için bu grubu sevenler karşı atağa geçmeden bunu hesaba katsınlar lütfen. Albümü Doom kategorisinde değerlendirdiğimiz zaman temposu yüksek, Death Metal kategorisinde değerlendirdiğimiz zaman ise temposu bir hayli düşük kalıyor. Bu da işte iki arada bir derede kalmak deyiminin karşılığı oluyor ne yazık ki. Doom ve Death Metal birleşiminde ortaya çıkan tür bu şekilde oluyorsa eğer bundan sonra bu türe pek yaklaşacağımı sanmıyorum. Yazılan riffler her ne kadar belli bir kalitenin üstünde olsa da ben bu albümü dinlerken oldukça sıkıldım ve bu sıkılmamın oranında hiçbir şekilde bir azalma olmadı. Albüm prodüksiyon açısından herhangi bir sorun barındırmıyor. Belki birazcık kısık sesle kaydedilmiş olabilir. Olabilir diyorum çünkü bu kulaktan kulağa ve kulaklıktan, dinlediğiniz aygıta kadar değişiklik gösterebiliyor. Gitar soloları bu albümdeki en başarılı partisyonlar oldu benim için. Diğer geri kalan her şey standart düzeyde kalıyor. Zaten sizi heyecanlandıracak herhangi bir unsur olmadığı için de dümdüz bir albüm dinliyormuş hissine kapılıyorsunuz. En azından ben bu hissi baştan sona yaşadım.
Evet, The Tritonus Bell hakkında aslında söyleyebileceğim pek fazla bir şey de yok. Albüm kendi türü içinde belki de oldukça iyi bir yerde duruyordur. Fakat benim için dinlemesi oldukça çileli ve sıkıcı bir albüm olduğu için bir daha bu gruba dönüp bakar mıyım bilmiyorum. Bu türden herhangi bir albüm dinler miyim bilmiyorum. Fakat eğer sizler bu türü seviyorsanız ve Hooded Menace’i duymadıysanız bir kulak vermenizde fayda olabilir. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere hoşça kalın!
Albüm Puanı: 7/10
Yorumlar
Yorum Gönder