Albüm Kritik 610 (Weedeater / Jason…The Dragon)

Herkese selamlar! Bir haftalık bir aranın ardından yeniden klavyenin başına oturmaya fırsat bulabildim. Birikmiş o kadar çok albüm var ki yıl sonuna kadar hepsini nasıl yetiştireceğim en ufak bir fikrim yok. Artık yetiştiği kadar diyeceğim günün sonunda sanırım. Zira hiçbir planım tutmuyor ve bu yüzden de yazılacak yazılar biriktikçe birikiyor. Lafı daha fazla uzatmadan yaklaşık 1 haftadır yazmak için beklettiğim “Weedeater” adlı Stoner / Sludge Metal grubunun 2011 yılında çıkarmış olduğu “Jason…The Dragon” albümünden sizlere söz etmek istiyorum. Açıkçası bu grubu daha öncesinde ne biliyordum ne de duymuştum. Geçenlerde Spotify’da gezinirken benim çok sevdiğim bir grup olan “Uncle Acid & The Deadbeats” yeni bir şeyler çıkarmış mı acaba diye bakayım dedim. Onların yeni bir şey çıkarmadığını gördüm ve Uncle Acid benzeri sanatçıların listelendiği sekmeye gittiğimde orada Weedeater’ı keşfetmiş oldum. O anda grubun herhangi bir şarkısını dinlemedim. Fakat Jason…The Dragon hem albüm ismiyle hem de albüm kapak resmiyle benim dikkatimi çektiği için bu albümü de dinleme listeme almıştım. Günlerdir dinlediğim bu albüm hakkında neler söyleyeceğimi kesinkes biliyorum artık.

Öncelikle Stoner Metal ya da Sludge dinlemeyeli oldukça uzun bir zaman olmuş. Gerçekten de ekstrem türlere o kadar sarmış durumdayım ki nispeten daha naif türleri dinleme isteğim hemen hemen hiç gelmiyor. İşte geçenlerde Uncle Acid aklıma geldiği için albüm değerlendirme listeme birkaç Stoner / Sludge grubunu da dahil etmiş oldum. Bu albümden sonra da aynı kategorideki birkaç grubun albümünden daha bahsedeceğim sizlere. Yılı kapatmak üzereyiz ve ben aralara böyle 10 yıl önce çıkmış albümleri serpiştirdiğim için bir yandan da kendimi suçlu hissediyorum. Fakat burası en nihayetinde bir blog sitesi olduğu için yıllık bir mecmua imiş gibi davranmam gerekmiyor. Stoner Metal’in tınısını neredeyse unutmuşum. Bu albümü dinlemeye başladığımda “ulan doğru ya bu böyleydi” dedim daha ilk başta. Bu türü dinleyenleriniz varsa zaten üç aşağı beş yukarı bu müzik türünün nasıl bir düzlemde icra edildiğini de biliyordur. Bildiğimiz o boğuk ve bozuk gitar distorsiyonu ile yazılan orta karar riffler ve arkada neredeyse prodüksiyon tarafından hiç dokunulmamış bir davul dinliyorsunuz. Bu tür albümlerin bana kalırsa en vurucu tarafı ise bas gitarın ne denli aktif ve gürültülü bir şekilde var olduğu oluyor. Öte yandan vokal kısmına geldiğimiz zaman ise bu türde nispeten daha “marjinal” sesler duyduğumuz da çok açık. Jason…The Dragon’ı ilk dinlediğimde ne yalan söyleyeyim oldukça sıkılmıştım. Çünkü bu albümü dinlemeden birkaç saat önce “Svart Crown” falan dinleyerek ruhumu adeta kaos girdabına batırıp çıkarıyordum. Jason…The Dragon’ı dinlemeye başladığımda ise kendimi ucuz bir birahanede, ucuz bir bira içerken hayal ettim. Hayattan çok bir beklentisi olmadan, sadece elinde avucunda var olan birkaç saati orada hiç eden biri gibi hissettim. Fakat albümü daha sonraki dinlemelerimde daha bir benimsedim ve önceden bu tür albümleri daha fazla dinlediğim için geçmişe ufak bir yolculuk yaptım. Albümün hissettirdikleri her ne kadar pespaye duygular olsa da müzikal anlamda Stoner ve Sludge’dan beklentilerinizi büyük ölçüde karşılıyor. Fakat yine de bana kalırsa riff yazımlarında çok daha iyi işler çıkarabilirlermiş. Albümde yer alan riffler oldukça basite kaçılmış ve sürekli kendilerini tekrar eden düzlemde oldukları için de bir süre sonra yavan bir tat vermeye başlıyorlar. Yine de albümü bütünsel olarak ele aldığımızda hiç de fena olmayan bir eserin ortaya çıktığını düşünüyorum. Sadece davul solosu barındıran “March of the Bipolar Bear”ı albüm içinde gayet başarılı buldum. Böylesi ufak tefek dokunuşlar albümleri bir iki basamak daha yukarı taşıyabiliyor. Onun haricinde albümde yer alan şarkı isimleri de şarkı sözleri de birbirinden pespaye durumdalar. Zaten bu tür albümlerde öyle derin şeyler beklemek de yanlış olur.


Jason…The Dragon, uzun süre sonra dilemiş olduğum bir Stoner / Sludge Metal albümü oldu. Albümü dinlemekten genel çerçevede memnun kaldım. Fakat çok etkileyici bir albüm olduğunu da düşünmüyorum. Orta karar, biranızı yudumlarken arka fonda çalacak bir albüm olarak görüyorum. Bir başka yazıda görüşmek üzere, hoşça kalın!

Albüm Puanı: 7/10



Yorumlar