Albüm Kritik 609 (Jinjer / Wallflowers)

Herkese selamlar! Bugün sizleri biraz şaşırtmak istedim. Burada kolay kolay göremeyeceğiniz popüler Metal gruplarından birinin albümünü okuyacaksınız birazdan. Alında bu yazıyı yazıp yazmama konusunda epeyce bir düşündüm. Fakat kendi merakımı yenmek için dinlemiş olduğum bu albüm hakkında söyleyeceklerimin olduğunu fark ettim ve sizlerle de paylaşmak istedim. Evet, bugün son birkaç yıldır özellikle popüler Metal basınının gazı ile adını sıkça duyduğumuz Ukraynalı grup “Jinjer” ve onların bu yıl çıkardıkları “Wallflowers” adlı albümlerinden sizlere söz edeceğim. Bu grup hakkında aslında söylenecek çok şey var fakat ben oturup sayfalarca Jinjer’dan söz etmek istemiyorum. Bu grubu daha ziyade genel bir Metal Müzik çerçevesinde değerlendirmeyi daha uygun buluyorum. Jinjer bana 10 yıl veya 15 yıl öncesinin “Bullet For My Valentine”ını hatırlattı. Onlar da öylesine pohpohlanmıştı ki her yerde isimlerini ve cisimlerini duyup, görüyorduk. Demek ki sıra Jinjer’a gelmiş. Aslında bunun da bir başarı olduğunu göz ardı etmemiz lazım. Popülist Metal basınının böylesine yüceltmesi ile herkesin gözüne gözüne sokulması ve bu göze sokulmayla da ciddi bir hayran kitlesi elde etmesi gerçekten bir başarı sayılır. Bu grup hakkında bir araştırma yapmak istedim ufak çaplı. Benim mabet olarak kabul ettiğim “Metal Archives”a girdiğimde ise bu grup hakkında hiçbir şeyin yazmadığını gördüm. Eh, Metal Archives dediğimiz oluşum böylesi popülist grupların yer alacağı bir yer değil zaten.

Birazdan söyleyeceklerim yüzünden beni cinsiyetçi olarak damgalamamanızı rica ediyorum. Zira öyle bir insan hiçbir zaman olmadım. Bu söyleyeceklerim tamamen müzikal anlamda beğenilerimdir. Bu açıklamayı yapmam bile aslında içler acısı bir durum ama yine de yanlış anlaşılmak istemiyorum. Metal gruplarında, özellikle ekstrem gruplarda, kadın vokal olayına ben bir türlü ısınamadım. Çünkü ekstrem türlerde özellikle kadın vokal dendiği zaman böğürebilecek birilerinin olması bekleniyor. Evet, birkaç güzel örnek de yok değil bu beceriye sahip olan. Fakat günün sonunda öylesine kendisini parçalayarak ve zorlayarak şarkıları söylüyor ki böğüren ablalarımız ben dinlediğim müzikten zerre zevk almıyorum. Bir defa anatomik olarak kadın sesleri erkek sesleri gibi bariton bir ses aralığına sahip değiller. Daha ziyade alto veya mezzo ses aralığına sahiptir kadınlar. Elbette soprano seviyesindeki sesleri de unutmamak gerekir. Fakat günün sonunda baktığımızda bu ses aralıklarının hepsi tiz seslerin seviyeleridir. Bir bariton ses ile mukayese edilmemeleri gerekiyor. İşte, kadın vokaller de böğürmeye kalktıkları zaman (böğürme lafını hakaret olarak algılayanlara da selam olsun, brutal yerine bunu kullanmayı tercih ettiğimi bildirmek istiyorum) ne yazık ki öylesine zorlayıcı bir ses dinliyorsunuz ki bu da açıkçası beni irite ediyor. Bu nedenledir ki kadın vokalleri ekstrem Metal türlerinde duymak istemiyorum. Diğer Metal türlerinde ise bayıl bayıla dinlediğim pek çok kadın vokal olduğunu da söylemeden geçmek istemiyorum. Jinjer’daki ablamızın da sesinde oldukça zorlama olduğunu dinlerken ciddi anlamda hissettim. Dediğim gibi bu beni rahatsız eden bir durum herkes de böyle bir etki gösterecek diye bir şey yok.

Wallflowers'ın müzikal anlamda içeriğine geçtiğimiz zaman ise aslında Metalcore ve Progressive birleşiminden neler duymayı bekliyorsanız grubumuz da onu bizlere veriyor. Öyle muazzam riff yazımları falan olduğunu söyleyemem. Fakat şarkıların kendi içindeki değişkenlikleri ve bas gitarın özellikle yaptığı ufak tefek cambazlıklar hoşuma gitti. Yine de bu tür albümleri dinlediğim zaman “ulan iki gün sonra bir daha aklıma gelmez” düşüncesi de hep bende var oluyor. Birkaç dinlenip sonra hatırlanmayacak albümler kategorisinde bir albüm olduğunu söylesem çok da haksızlık etmiş olmam sanırım. Teknolojinin bütün nimetlerinden faydalanılarak kaydedilmiş bir albüm dinlediğimiz çok açık. Bu da aslında birazcık itici olabiliyor. Bu kadar modern bir soundun bende yapay ve yavan bir his uyandırdığı aşikar. Evet, pürüzsüz bir ses kalitesi ile albümleri dinliyoruz. Fakat bu kadarına da gerek var mı diye sormadan edemiyorum. En azından gitar tonlarının biraz daha “analog” olması (doğru kelimeyi bulamadığım için analog demek zorunda kaldım) bence çok daha iyi hisler verirdi dinleyenlere. 2009 yılından bu yana piyasada kendinden söz ettiren bir grup Jinjer. Fakat oldukça yüzeysel bir grup olduğunu da hatırlatmak isterim. Yazdıkları şarkı sözleri de bunu zaten kanıtlıyor. Şarkı sözlerinden ziyade yazılan rifflerin ve bütünsel anlamda şarkıların hepsinin sahnede milleti coşturmak, haydi eller havaya demek için var olduğunu görüyorsunuz. Bu da müziğin sanatsal anlamda kendinden soyutlanmasından başka bir şey değil.


Öyle üzerine çok yazılıp, çizilecek bir albüm olmadığını düşünüyorum Wallflowers’ın. En azından kendi merakımı yenmek adına bir şans verdiğim Jinjer’ın gerçekten de kocaman bir abartı balonundan ibaret olduğunu kendim tecrübe etmiş oldum. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, hoşça kalın!

Albüm Puanı: 6/10



Yorumlar