Herkese selamlar! Bugün sizlere bahsedeceğim albüm benim oldukça sevdiğim ve son yıllarda ciddi şekilde takip ettiğim bir gruba ait. Polonyalı Blackened Death Metal grubu “Hate”in bu yıl çıkardıkları albümleri “Rugia”dan sizlere söz etmek istiyorum. Doğrusunu söylemek gerekirse bir önceki albümleri olan “Auric Gates of Veles” beni oldukça etkilemişti. O albümü ne zaman dinlesem gerçekten de muazzam bir iş dinlediğimi iliklerime kadar hissedebiliyorum. Bu tür muazzam hisleri hissettirebilen grupların elbette bendeki yeri çok farklı oluyor. Hate’i aslında uzun süreden beri dinleyen biri değilim fakat “Tremendum” albümleri ile denk geldiğim bu grubu öylesine sevdim ki bir anda en çok dinlediğim gruplardan birisi oluverdi. Şimdi ise yeni bir albümle bu yıla da damga vurmak istiyor Polonyalı saykolar. Peki, bu konuda ne kadar başarılı olmuşlar?
Blackened Death Metal deyince aslında herkesin aklına “Behemoth” geliyor. Hadi herkesin demeyelim de çoğunluğun diyelim. Popülerliklerinden dolayı Behemoth’un akla ilk gelmesi elbette normal bir şey. Fakat Hate de Behemoth ile aynı ülkeden bir başka grup ve bana sorarsanız bu Blackened Death Metal kalıbı içine çok daha iyi uyan bir grup kendileri. Hate’in yaptıkları albümlerinin bana göre en önemli ortak özelliği oldukça kaotik ve etkileyici bir atmosfere sahip olmalarıdır. Gerçekten de bu zamana kadar dinlediğim Hate albümlerinin hepsinde aynı yüksek dozajdaki kaotik havayı hissettim. Zaten bu grubun albümlerini dinlerken sadece ekstrem müziği duymuyorsunuz. Grubun adının da olduğu “öfke” fenomenini resmen duyuyorsunuz. Bu öfke ise öyle başı boş, serseri tarzda bir öfke değil. Ciddi ve gerçekten de kızgın olunması gereken konulara karşı olan bir öfke. Rugia’yı dünden beri dinliyorum. Hate beni yine şaşırtmadığı için mutlu oldum. Zira kendilerinden beklentim olan ne varsa hepsini iyi bir şekilde bu albümde veriyorlar bana. Hate’in kendi çizgisi var ve bu kendi çizgisini koruması adına ne gerekiyorsa da onu en iyi şekilde yapıyor. Yine baştan sona bütünsel bir kaosun içindeyiz. Öfkeyi damarlarımızda hissediyoruz. Kaotik atmosfere sahip olan bu albümün kızgın ateşler içinde var olması da biz dinleyenleri daha da şevklendiriyor. Özellikle yazılan rifflerin yine üst düzey olmaları ve bu albümdeki her bir şarkının kendi içinde dahi oldukça sağlam riff geçişlerine sahip olması taktire şayan doğrusu. Elbette her Hate albümünde olduğu gibi bu albümde de daha çok ön plana çıkan şey yine davul çeşitlemeleri olmuş. “Nar-sil” lakaplı azmanın davul konusunda yine bu albümü arşa taşıyor olduğuna bizzat şahitlik ettim. Gerçekten de albümü dinlediğim süre boyunca beni en çok etkileyen hiç şüphesiz davul oldu. Dur durak bilmeyen double bass ve her şarkıda yapılan ufak veya geniş çaplı yaramazlıkları dinlemek keyif verici oldu. Bu yıl çıkan en iyi Death Metal albümlerinden birini Hate bizlere sunmuş desem yanlış bir şey demiş olmam diye düşünüyorum. İşin prodüksiyon açısından da herhangi bir sorunu yok bu albümün. Müzikal anlamda ise Hate’ten ne bekleniyorsa onu çok iyi bir şekilde notalara dökmeyi başarmış Polonyalı grubumuz.
Hate, gönlümde yer etmiş ekstrem gruplardan birisi oldu. Özellikle Tremendum ile dinlemeye başladığım ve albümü sürekli başa sarıp sarıp dinlediğim dönemlerde kendilerine daha da bir ısındığım grup oldu Hate. Blackened Death Metal adına bana sorarsanız en iddialı gruplardan birisi kesinlikle bu adamlar. Bu yıl da yine ellerinden geleni artlarına koymamışlar ve kaya gibi bir albümü huzurlarımıza sunmuşlar. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, hoşça kalın!
Albüm Puanı: 9/10
Yorumlar
Yorum Gönder