Herkese selamlar. Bugün sizlere yine daha önce dinlemeye hiç yanaşmadığım ve nedense kendilerini ergen grup olarak gördüğüm bir gruptan ve onların bir albümlerinden bahsedeceğim. Grubun adı, başlıkta da gördüğünüz üzere, “Children of Bodom”. Düşünsenize 1997 yılında kurulmuş olan bir grubu ergen grubu olarak nitelendiriyorsunuz. Fakat Children of Bodom sadece benim gözümde böyle değildi. Dünya çapında da kendileri genellikle ergen grupları arasında gösteriliyordu. Halbuki yaptıkları Power Metal’in ergen türlerle hiçbir alakası yoktu. Yine de elinde orağı ile her albüm kapağında beliren adamın gotik kardeşlerimizin üzerinde birer tişört haline gelmesi Children of Bodom’dan biz “elitist” Metalcileri kendilerinden uzak tutmaya yetmişti. Elitist Metalci ilginç bir tanım olsa da böyle bir şeyin ileride yaygınca kullanılmasını talep ediyorum! Geyik muhabbeti bir yana sonunda ben de zincirlerimi kırdım ve bir Children of Bodom albümü dinlemeye karar verdim. Her ne kadar bu kararı vermek için epeyce bir yıl beklemiş olsam da yine de dinlemek istemem bence optimist bir adımdır diye düşünüyorum. Children of Bodom beni çok şaşırttı. Ben daha sıkıcı şeyler dinleyeceğimi düşünürken birden kendimi virtüözlükler cennetinde buluverdim. Bugün o virtüözlükler cenneti olan “Hatebreeder”dan sizlere söz edeceğim.
Power Metal deyince benim aklıma gelen birkaç grup var sadece. Onları da genellikle herkes biliyor zaten. Bu türe olan ilgimi bir türlü yükseltemedim. Halbuki dinlediğim zaman beni etkileyen bir tür. Özellikle gitar işleri ile birçok şarkı ve o şarkıların içinde bulunan birçok albüm beni her daim kendisine hayran bırakmayı başarmıştır. Fakat günün sonunda canımın Power Metal dinlemek istediği herhangi bir zaman dilimi olmadı. Önceden ara sıra “Blind Guardian” dinlerdim. Fakat artık onu da yapmıyorum. Ancak yeni bir albüm çıkardıklarında kulak vermeyi düşündüğüm gruplar arasında yer alıyor kendileri. Children of Bodom da bir Power Metal grubu olduğu için muhtemelen uzunca bir süre bir daha dinleme gereksinimi hissetmeyeceğim. Fakat Hatebreeder albümünü dinlerken gerçekten büyük keyif aldım ve oldukça da şaşırdım. Ergenlikle bağdaştırdığım Children of Bodom’un böylesine cayır cayır müzik yapıyor olmasına hayran kalmamak elde değil. Grubun en iyi albümü falan da olabilir Hatebreeder. Dediğim gibi henüz yeni dinlemeye başladım ve ilk deneyimimi de bu albümle yaptım. Sonraki ve bir önceki albümlerinde neler yapmışlardır bilemiyorum. Fakat eğer Power Metal çizgisi bu düzeyde olduysa hep oldukça iyi iş başardıklarını söyleyebilirim. Yakın zamanda grubun en önemli isimlerinden “Alexi Lahio” hayatını kaybettiği için Children of Bodom da devamlılığını sürdüremiyor artık. Hatebreeder gerek riff yazımları gerekse de enstrümanların bütünsel anlamda oldukça efektif kullanımıyla olsun oldukça iyi bir albüm olmuş. Zaten albümü dinlediğinizde rifflerin ve klavye sololarının albüm genelimde kendilerini çok ön plana çıkardığını görüyorsunuz. Gitar soloları da yine bu albümün en çok kulaklarınızda güzel tat bırakan partisyonlarından. Davul konusunda ise söyleyecek ekstra bir şey yok. Power Metal davulculuğundan duymaya alışık olduğumuz davul çeşitlemeleri ve ataklarını dinliyorsunuz. Bana sorarsanız albümün en zayıf tarafı kesinlikle vokal performansıdır. Alexi’nin gitar çalmasına herhangi olumsuz bir şey diyemem fakat vokal performansı ne yazık ki iyi değil. Şarkıların böylesine armonik ve virtüözlük şovu yapmasının üzerine Alexi’nin brutal vokal performansı ne yazık ki pek olmamış.
Hatebreeder, dinlemesi oldukça keyifli bir albüm olmuş. Childtren of Bodom’u bu albümle dinlemeye başlamak bence gayet doğru bir seçim olmuş. Özellikle virtüöz dinlemeyi seviyorsanız bu albüme muhakkak bir kulak verin (eğer sizler de benim gibi dinlemediyseniz henüz). Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, hoşça kalın!
Albüm Puanı: 8/10
Yorumlar
Yorum Gönder