Albüm Kritik 575 (Morbid Angel / Altars of Madness)

Bugün de yine sıcak bir gün oldu. Bu yıl ekim sonuna kadar sıcak havalarla boğuşacağız sanırım. Yine de klavyenin başına oturdum ve bugün sizlerle birlikte oldukça geriye gitmek istedim. Death Metal’in köklü gruplarından biri olan “Morbid Angel”ın ilk albümü olan “Altars of Madness” hakkındaki düşüncelerimden söz edeceğim. Morbid Angel’ı her ne kadar bilsem de bu zamana kadar oturup doğru düzgün dinlemiş biri değilim. Fakat eski albümlerden birkaçını dinlemek istediğime ve mümkünse daha önce aşina olmadığım grupların albümleri olmasına karar verdim. Bunlardan ilki de Morbid Angel oluyor. Death Metal’in ilk evresinin önemli gruplarından biri olarak görülüyor Morbid Angel. Ben de bunun nedenini en iyi ilk albümlerinden öğreneceğime kanaat getirdim. Elbette bu albümü değerlendirirken o dönemki imkanları ve müzik vizyonunu değerlendirerek yapacağım.

Altars of Madness 1989 yılında çıkmış bir albüm. Dolayısıyla çıktığı tarih için ekstrem müziğin yeni yeni yükselmeye başladığı tarih diyebiliriz. Black ve Death Metal’in yükselişe başladığı tarih aralığında çıkan Altars of Madness haliyle büyük bir ses getirmiş o dönemde. Ortalıklarda bir yandan Thrash rüzgârı eserken bir yandan da bu türden peyda olan ekstrem türler yavaş yavaş görünmeye başlıyor. Morbid Angel da bu yeni yeni görünmeye başlayan gruplar arasında yer alıyor. Death Metal’in ilk formunu bizlere çok güzel gösteren bir albüme imza atan Morbid Angel bir anda kendisini devasa sahnelerde ve Metal’i çok daha sert yaşamak isteyen kalabalıklara konser verirken buluyor. Morbid Angel’ın en önemli özelliği Death Metal diye yaratılan bu türü gerçekten iyi bir şekilde özümsemiş olmasıdır. Kendisinden sadece 2 sene önce ilk albümünü yayınlamış olan “Death” yaptığı ekstrem tür ile bir bakıma türün adını da belirlemiş oldu aslında. Death Metal’in öncü grubu olarak gösterilen Death’in yanında Morbid Angel da vardır. Morbid Angel ve Death’in yarattıkları bu tür daha sonra bildiğiniz üzere çok daha kompleks ve melodik hala gelerek çok daha farklı boyutlar kazanmıştır. Altars of Madness’ı dinlediğim süre boyunca Death Metal’in gerçekten de başlangıç noktalarından birinin bu albüm olduğuna çok çabuk ikna oldum. Zira yazılan riffler ve davul çeşitlemeleri ile tam bir öfke ve kaos havasını sizlere vermeyi başarmış. Bu da haliyle bu türü Death Metal’e nazaran daha yumuşak türlerin önünde kükreyen bir ayı kıvamına getiriyor. Fakat Death Metal o zamanki havanın böylesi keskin ve sert türler için oldukça elverişsiz olması ile bir “underground” tür olarak uzunca yıllar bu şekilde anılmasına neden olmuştur. Günümüzde çok daha çeşitli alt dallara bürünen Death Metal için artık bir underground tür diyemiyoruz. Old-school tarzda ve aşırı konularda ahkam kesen gruplar için belki underground yerde olduklarını söyleyebiliriz sadece. Altars of Madness tamamıyla bir underground albümü olmuş. O dönem büyük rahatsızlıklar verdiğine de adım gibi eminim. Fakat buna rağmen Morbid Angel kitleleri peşinden sürüklemeyi başarmış ve günümüze kadar üretkenliğine devam etmiştir. 1989 yılında çıkan Altars of Madness benim dinlemekten büyük keyif aldığım ve bu türün dallanıp budaklanmasına katkıda bulunduğu için de büyük saygı duyduğum bir albüm oldu. Her şeyi ile dönemin en iyi albümlerinden birisi olduğunu gösteriyor. Hatta günümüzde bile en iyi Death Metal albümleri arasında rahatlıkla gösterilebilecek bir albüm olduğunu düşünüyorum.


Morbid Angel’ı ilk albümüyle ciddi bir şekilde dinlemeye başladım. İyi ki de böyle yapmışım. Bu gruba olan saygım somut bir anlam kazanmış oldu. Grubun diğer albümlerini de dinleyerek Morbid Angel’ı çok daha iyi anlamak ve kavramak istiyorum. Bir başka yazıda görüşene dek hoşça kalın!

Albüm Puanı: 10/10



Yorumlar