Albüm Kritik 560 (At The Gates / The Nightmare of Being)

Death Metal’in melodik tarafı hiç şüphesiz çok daha rafine bir müzik sunduğu için birçok farklı tür dinleyen Metal sever tarafından tercih ediliyor. Safkan Death Metal’in o tok ve kaotik atmosferinden hazzetmeyenler işin içinde melodik rifflerin tur attığı Melodic Death Metal’i dinleyebiliyorlar. Bu durum aslında hemen hemen Metal türlerinde geçerlidir. Eğer melodik bakımdan zengin müzik üretiyorsa gruplar dinleme oranları çok daha yüksek oluyor. Dediğim gibi kulağa çok daha hoş geliyor melodik riffleri duymak, dinlemek. Melodic Death Metal gruplarını ben de severek dinlesem de gönlümdeki aslan her daim safkan Death Metal yapan gruplar olmuştur. Melodik riffleri zaten birçok Metal türünde dinleyebildiğim için Death Metal’in o hırçın halini çok daha seviyorum. Bir de Melodic Death Metal bana kalırsa handikaplı bir türdür. Zira hard rifflerin önüne veya arkasına çok iyi melodik partisyonlar yazamazsanız ortaya dinlenmesi sıkıcı albümler çıkıyor. Bunu çokça tecrübe ettiğim için bu türde çıkan albümlere biraz mesafeli yaklaşıyorum. Fakat bu türün de elbette ilah grupları yok değil. İşte onlardan biri de “At The Gates”tir. İsveçli Melodic Death Metal grubunu 2015 yılından beri dinliyorum. Bu da zaten 2014 yılında çıkardıkları “At War With Reality” albümlerinin dönemine denk geliyor. Ben de zaten grubu bu albümleriyle keşfetmiştim. Grubun tarihçesine baktığımızda sık sık ara verdikleri dönemler olmuş. Neyse ki artık aktif bir şekilde üretkenliklerini sergiliyorlar. Bugün ise sizlere geçen hafta çıkardıkları “The Nightmare of Being” adlı albümlerinden söz edeceğim.

At The Gates’in bana kalırsa en vurucu özelliği yaratma gücünün çok muazzam bir seviyede olmasıdır. Aslında At The Gates albümlerini dinlediğiniz zaman sadece birer şarkı dinlemiyorsunuz. Enstrümanların bir araya gelerek oluşturdukları ses topluluğunu dinlemiyorsunuz. İşin içinde maneviyat var. Bu maneviyatın ne olduğunu burada betimlemem zor. Eğer inançlı biriyseniz buna tanrısal bir dokunuş diyebilirsiniz. İnançsızsanız materyalizmin melodilere dönüşmüş hali de diyebilirsiniz. Doğayı esas güç olarak kabul ediyorsanız doğanın melodilere dönüşmüş hali de diyebilirsiniz. Ne derseniz deyin At The Gates’in sadece müzikal anlamda insanı doyurduğunu söylemek haksızlık olur. Özellikle bunu At War With Reality albümü ile ben hissetmiştim. Grubun daha önceki albümlerini de birer birer dinledim. Evet, hepsinde bu hazzı belki alamadım. Fakat At The Gates belli bir seviyenin çok üstünde bir grup. At War With Reality’den sonra gelen “To Drink from the Night Itself”te de bu durum devam ediyordu. O albümü de gerçekten çok beğenmiştim. Gerçi albüm kritiğini yazarken bahsetmediğim bir sorunu da vardı. O da albümün prodüksiyonunun pek de iyi olmayışı idi. Fakat dediğimi teyit etmek gibi olacak yine ama At The Gates öylesine güzel şarkılar yaratıyor ki bu tür şeyleri çok umursamayabiliyorsunuz. To Drink from the Night Itself’in ardından 3 yıl geçti ve artık yeni bir At The Gates albümünü dinliyoruz. Açıkçası bu albümün geleceğinden bile çok geç haberdar oldum. Daha sonra albümden bir tekli yayınlandığında da dinlemedim. Bekledim. Albüm çıkınca baştan sona dinlemek istiyordum. Dünden beri albümü dinliyorum. Açıkçası beni yer yer şaşırtsa da genel düzleme baktığımızda yine artık kalıplaşmış At The Gates matematik düzleminde yazılmış şarkılarla bezeli bir albüm olduğunu fark ettim. The Nightmare of Being de melodik partisyonları bir hayli fazla olan bir albüm olmuş. Fakat bu melodik riffler artık At The Gates’in patentli altına alınmış gibi bir his veriyor. Zira bu albümden herhangi bir şarkı vokalsiz olarak dinletilse bana ve kimin şarkısı olduğu söylenmese muhtemelen At The Gates’in işidir bu derim. Bu kötü mü iyi mi bilemiyorum. Fakat bildiğim tek şey yazılan rifflerin gerçekten de üst düzey olmalarıdır. Albümün bana kalırsa en önemli tarafı Progressive yapıda şarkılar da barındırmasıdır. Özellikle yaylılar ve üflemeli çalgıları da şarkıların bazılarına yedirmeleri Melodic Death Metal’i Progressive Metal ile harmanladıklarını gösteriyor. Albümü dinlemekten genel olarak keyif aldım. Sıkıldığım herhangi bir şarkı da olmadı. Fakat önceki iki albümlerinden çok da farklı şeyler değil aslında duyduklarım. Az önce de dediğim gibi aynı matematik düzleminde yazılmış şarkılar dinlediğimiz için haliyle önceki albümlerle benzerlik taşıyorlar. Bu defa prodüksiyon olarak daha kaliteli bir iş çıkardıklarını da söylemeden geçemeyeceğim.


At The Gates, Melodic Death Metal’de kendi otoritesini ilan etmiş bir grup bana sorarsanız. At The Gates gibi çalmak diye kalıpların da var olduğunu biliyoruz. The Nightmare of Being, başarılı bir albüm kesinlikle. Fakat önceki albümlere nazaran çok da farklı bir skalada da değil. Bir sonraki yazıda görüşene dek hoşça kalın!

Albüm Puanı: 8/10



Yorumlar