Herkese selamlar, birkaç günlük aranın ardından tekrar klavyenin başına oturuyorum. Eh, yaz dönemi girdiği için bu kısa süreli ara vermeler ister istemez oluyor. Bir de tek başıma altından kalkmaya çalıştığım bir site olduğu için mazur görüldüğünü düşünüyorum. Bugün ise Black Metal’in bir bakıma devrim yaşadığı ülke olan Fransa’ya gidiyoruz. Fransızların Black Metal’e olan katkılarını artık uzun uzadıya anlatmaya gerek yok diye düşünüyorum. Bu siteyi takip eden kişiler zaten önceki birçok yazıdan ne denli bir katkısı olduğunu okumuştur. Hangi yılda aktif olarak müzik hayatlarına başladığını bilmediğim bir grubun bu yıl çıkardıkları albümlerinden söz edeceğim. Geçen haftalarda keşfettiğim “Decline of the I”ın “Johannes” adlı albümlerinden sizlere söz edeceğim. Grubu keşfettiğime gerçekten çok mutlu oldum. Daha en başta bunu söylemek istedim. Post-Black Metal tarzında harikulade bir albüm dinledim sayelerinde. Sadece Post-Black Metal’den de ibaret değil aslında grubun yaptığı müzik. İçinde gerçekten etkileyici atmosferik öğeler de var. İlk albümlerini 2012 yılında çıkarmış olan grubun bu camiadaki varlığı için bu tarihi baz alabiliriz. Albüm kapağı ile oldukça etkileyici bir giriş sunan albümün içeriğine yavaştan geçelim isterseniz.
Grubun kadrosuna şöyle bir göz attığımda benim önceden tanıdığım bir ismin de burada olduğunu görüyorum. “A.K.” mahlaslı dostumuz aynı zamanda “Merrimack” gitaristidir. Diğer elemanları ise ilk defa Decline of the I ile tanıma fırsatı yakalıyorum. Grubun Johannes albümlerinden önceki albümlerinden önce neler yaptıkları ile ilgili bir fikirim yok şimdilik. Şimdilik diyorum çünkü mutlaka grubun diğer albümlerini de dinleyeceğim. Zira beni etkileyen bir grup oldu Decline of the I. Albümün genel konseptine baktığımız zaman felsefi bir temaya sahip olduğunu görüyoruz. Özellikle din felsefesi, varlık felsefesi gibi ağır konulardan etkilenildiği bariz ortadadır. Zaten grubun etkilendiği en büyük isim olarak “Kirkegaard” gösterilmiş. Bu da haliyle şarkı sözlerinin üç aşağı beş yukarı hangi konularda olacağını gösteriyor zaten. Albümde bulunan 5 şarkının hepsine de hayran kaldım. Gerçekten çok iyi bir fikir ile yola çıkılmış bir albümün pratikte de gayet başarılı olduğunu götürüyoruz. İster kabul edin ister etmeyin, Black Metal’de Fransız ekolü oluşmuş durumda. Fransa’dan çıkan hemen hemen her Black Metal grubu öylesine reformist işler yapıyorlar ki dünyanın geri kalanını etkileri altına almayı başarıyorlar. Bu yüzdendir ki dünya çevresindeki yeni Black Metal gruplarının genellikle yönelimleri Fransız modeli bir Black Metal icra etmek oluyor. Ben, her ne kadar Black Metal camiasına Norveç Black Metal’i dinleyerek girmiş olsam da bugün Avrupa aldı başını gidiyor orası çok açık. Norveç Avrupa’dan değil mi düdük diye soracak olursanız da İskandinav ülkelerini refah piramidinin en üstüne koyduğum için onları niş bir konumda tutmayı yeğliyorum.
Albüm için yazılmış şarkıların rifflerine bayıldım. Çok kompleks olmayan riffler olmasına rağmen dinleyenlerin ruhunu ele geçirmeyi başarıyorlar. Zaten her bir şarkı kendi içinde çok iyi dinamiklere sahipler. Gerek melodik açıdan olsun gerek vokalin etkileyici performansından olsun gerekse de atmosferin üst düzeyde tutulmasından olsun her şey olması gerektiği gibi olmuş. Bütün şarkılarda bunu aynı kalitede vermeleri taktire şayan bir olay. Prodüksiyon açısından da herhangi bir sorunu yok albümün. Her şeyi çok net bir şekilde duyuyorsunuz. Albümün müzikal olarak verdiği duygular gerçekten çok yoğun. Genellikle dramatik bir havada ilerliyor albüm. Yer yer de ruhani atmosferi de tatmıyor değiliz. Bütün bunları hesaba kattığımızda bu yıl çıkan en iyi albümlerden birisi olduğunu söylemem gerekiyor. Gerçekten 2021 yılı her ne kadar hastalık açısından yorucu bir yıl oluyor olsa da Metal camiasının üretkenliğine bir ket vurmadığını görüyoruz, duyuyoruz. Bu da biz Metal dinleyenleri elbette ihya ediyor. Bir başka yazıda görüşmek üzere, hoşça kalın!
Albüm Puanı: 10/10
Yorumlar
Yorum Gönder