Sitenin 500. albüm değerlendirmesini yazmak için klavyenin başına oturdum. Biraz geç bir saatte oturdum belki ama bu yazıyı bugün yazmak istedim. Şöyle dönüp bakıyorum da albüm değerlendirmelerini yazmaya başladığımdan bu yana çok fazla tecrübe kazandım. İlk baştaki albüm değerlendirmelerim ile son 4-5 yıldaki albüm değerlendirmelerim arasında büyük bir fark var. Elbette bu siteyi açtığımda böyle uzun soluklu bir şey yapacağımı veya buna istekli olacağımı pek düşünmemiştim. Hatta siteyi açtığım 2012 yılında bir bilgisayarım yoktu. Daha doğrusu vardı ama o zamanlar iPad’lerin gövde gösterisi yaptığı zamanlardı ve ben de bilgisayarımı babama vererek kendime bir tablet aldırmıştım. Üniversite yıllarımda tablet ile içerik üretebileceğimi düşünüyordum. Aslına bakarsanız fena sayıda da iş yapmadım değil. Fakat o işlerin kalitesi ne yazık ki çok kötü oldu. Ekrandaki dokunmatik klavyeye dokunup bir şeyler yazmak hiç de pratik değildi. O günlerden bu günlere Metal Music Share Plus inişli çıkışlı, yer yer kapalı, yer yer de içerik dolu yıllar geçirdi. Sadece tek başıma yürüttüğüm bu blog sitesi ile uğraşmak beni hep çok mutlu etti ve çok fazla grubun varlığından haberdar olmamı da sağladı. Bu yazıya kadar sitede toplamda 713 içerik vardı. Belki size çok görünmeyebilir ama tek bir kişinin yıllarca sürdürdüğü bir hobi için bence muazzam bir sayı. 500. albüm değerlendirmesini ise benim için yeri her daim bambaşka olan bir grubun albümü ile yapmak istedim. Siteyi takip edenler bilir geçen aylarda Podcast işine girmiş, hevesim kaçtığı ve çok zaman aldığı için birkaç albüm değerlendirmesi seslendirdikten sonra noktalamıştım. İşte o podcastler arasında “Inquisition”ın 2020 yılının kasım ayında çıkardığı albümleri “Black Mass for A Mass Grave” de vardı. Sitede yazılı formatı olmadığı için siteye yazmayı zaten düşünüyordum. Hazır 500. albüme gelmişken Inquisition ile 500 damgasını basmak çok iyi olacaktır diye düşündüm. Şimdi gelin bu kozmik duygusallığın içine dalalım ve bizleri gökyüzünün karanlıklarında, yıldızların ötesinde nelerin beklediğine bir bakalım.
Black Mass for A Mass Grave’i baştan sona kaç kere dinlediğimi inanın hatırlamıyorum. Hoş Inquisition albümlerini zaten genelde çok dinlediğim için hesaplama yapmam da zor oluyor. Bu zamana kadar hayran olduğum birçok grubu kalbime ekledim. Fakat Inquisition ne olursa olsun kalbimdeki yerinde her zaman en önemli damar görevini gördü. Bu zamana kadar bu grubun hiç kötü albümünü dinlemedim. Sadece iki kişiden oluşan ve Black Metal’i yerin dibinden kozmosun derinliklerine götürmeyi efsanevi bir şekilde yapan bir grup Inquisition. Birçok albümlerini de siteye yazdım. Her dinlediğim albümlerinde kusursuzluğun ta kendisini veya kusursuzluğa sadece bir adım kalmış halini buldum. Black Mass for A Mass Grave’den bir önceki stüdyo albümleri olan “Bloodshed Across the Empyrean Altar Beyond the Celestial Zenith” ile ortalığın tozunu attıran Inquisition bu albümlerinde de yine aynı kaliteyi ve özgünlüğü korumayı başarıyor. Kimilerine göre “Dagon ve Incubus” ikilisi hep aynı müziği icra ediyor gibi geliyor. Fakat hiç de öyle değil! Her bir albümlerinde tema olarak satanizmi ve kozmolojiyi kullanmalarından yana haklı olabilirler belki. Fakat müzikal konuda sadece kendine has yapısına ve matematik yapısına sahip olan yegâne gruplardan birisi Inquisition. Bir önceki albümlerindeki o agresif ve hat safhadaki kaotik yapı nasıl bizleri dehşete düşürdüyse, Black Mass for A Mass Grave ise bu defa daha duygusal ve daha hüzünlü bir yapı ile bizlerin gönlüne giriş yaptı. Klasik Black Metal formunun çok ötesinde bir grup oldukları aşikâr zaten. Bu albümlerinde ise kalplerindeki ve zihinlerindeki acıyı, hüznü ve yer yer de hiddeti bizlere çok dramatik bir şekilde vermiş Inquisition. Albümden ilk tekli “Luciferian Rays”i ilk dinlediğimde (harika klibi ile) tüylerim diken diken olmuştu. Evet, çok iyi bir şarkı dinleyeceğimi içten içe biliyordum. Fakat kulaklarım o acı dolu melodiyle ve iç burkan gitar riffleri ile buluşunca bu albümün çok farklı olacağını hissetmiştim. Albüm genel olarak orta tempoya sahip. Birçok şarkı daha ağır ve daha dramatik bir şekilde var oluyor albümde. Sizlerin kanını kaynatacak şarkılar daha azınlıkta olmuş. Virtüözlük olarak Black Metal’deki en yaratıcı gitaristlerden birisi hiç şüphesiz Dagon’dur. Black Metal’in yapısı gereği kendini tekrar eden riffleri elbette burada da görüyoruz. Fakat rifflerin muazzamlığı bu tekrar etmeyi hiçbir şekilde rahatsız edici bir durum olarak göstermiyor. Özellikle melodik tınıların gerçekten de göklerin gizemli bir sesiymiş gibi gizemli bir sound ile yazılmış olması da albümü tam manasıyla bir Inquisition albümü yapmış.
Albüm tema olarak değişiklik göstermiyor. Yeraltının efendisinin gökyüzündeki hakimiyetini dinliyorsunuz. Aslında bu iki tezat konuyu bir araya getirmeyi başardığı için de Inquisition yine farkını göstermiş oluyor. Şeytana tapınan şarkı sözleri bu ikilinin her daim yaptığı şeyler. Her defasında da etkili sözleri basit bir şekilde yazmayı iyi beceriyorlar. Fakat bu sözleri dile getiren Dagon’un o ucube sesi bu albümde birazcık değişmiş. Daha Black Metal vokali çiğliğine bürünmüş. Açıkçası ben Dagon’un o ucube sesini duymayı tercih edenlerdenim. Adamın imzası o çünkü. Fakat böyle de kötü olan bir durum yok ortada elbette. 2020’nin sonlarına doğru çıkmasaydı, bu yıl içinde çıkan bir albüm olsaydı hiç şüphesiz yılın en iyi albümleri listesinde üst sıralarda olurdu Black Mass for A Mass Grave. Inquisition hiç teklemeden yoluna devam ediyor. Dilerim ki hep böyle devam etsin ve bizler bu ikilinin ortalığı kasıp kavurmalarına hep şahitlik edelim. Bu özel yazıyı çok iyi bir albümün değerlendirmesi ile taçlandırdığım için mutluyum. Görüşmek üzere, hoşça kalın!
Albüm Puanı: 10/10
Yorumlar
Yorum Gönder