Dün katliam gibi “Infant Annihilator” albümüden sonra bugün biraz daha ılımlı bir tablo çizmek istiyorum sizlere. Tabi bu ılımlı tablodan kastım daha insani bir albüm olmasıdır. Uzun zamandır listeme aldığım ve epeydir dinlediğim fakat bir türlü yazmaya fırsat bulamadığım bir albümden sizlere söz edeceğim bugün. 1914’ün 2018'de çıkardığı “The Blind Leading the Blind” adlı albümlerini nihayet yazmak için klavyenin başına oturdum.
Adından da anlaşılacağı üzere Birinci Dünya Savaşı dönemini kendine konu edinmiş olan bir Black ve Death Metal karması grup 1914. Daha doğrusu Blackened Death Metal grubu kendileri. Grup 2014 yılından bu yana bu müziği icra ediyor. Yani oldukça yeni sayılırlar karanlık müzik aleminde. Açıkçası ilk başta, grup hakkında henüz bir bilgim yokken, oldukça eski bir olduğunu falan düşünmüştüm. Fakat öyle değillermiş. Savaş ve savaşın getirdiği yıkım ve felaketleri konu alarak şarkılarını üretiyor Ukraynalı grubumuz. Evet, yanlış okumadınız 1914 Ukraynalı bir Blackened Death Metal grubu. Açıkçası Blackened Death Metal türünü oldukça seven biriyim. Tabi ki bu sevgimi “Behemoth”a borçluyum çoğunlukla. 1914’ün yaptığı müziği de genel olarak beğendim. Şikayet edeceğim birkaç kısım yok değil elbette. Öncelikle grubun kendilerine edindikleri misyondan başlamak istiyorum. Evet, savaş konusu birçok Metal grubunun daima şarkı sözlerinde ve albümlerinin temalarında yer buluyor. Fakat kısır bir döngüye sebebiyet verecek bir konu olduğunu düşünüyorum bunun. Önünde sonunda ne kadar farklı şeylerden bahsederseniz bahsedin verdiğiniz his ne yazık ki hep aynı olacak. Savaş temalı albümlerin sıkıcı olma ihtimali de ne yazık ki oldukça yüksek oluyor. Özellikle bunu ekstrem bir türde dile getirmek bence büyük bir hata. Black Metal ve Death Metal gibi ekstrem türlerin yürüdüğü yollar genellikle felsefik, satanik, ruhani gibi yollar olduğu için üretim haliyle daha geniş yelpazeye dayanabiliyor. Fakat savaş temalı üç beş albümü sizlere getireyim hemen hemen hepsinden aynı tadı alırsınız. Bence 1914 ismi yanlış bir seçim ve bu ismin vermiş olduğu sorumlulukla sürekli savaş çığırtkanlığı yapmak daha da üzücü bir fenomenden ibaret bana göre.
Albümü çok kez dinledim. Her dinlediğim de sürekli bir eksiklik hissettim. Evet, savaş temalı bir albümde duymanız gereken top tüfek seslerini duyuyorsunuz. Askeri marşları duyuyorsunuz. Fakat tema yaratmada bunlar çok ufak bir unsur olarak kalmış. Bir albümün temasının güçlü ve sağlam görünmesindeki en önemli etken hiç şüphesiz yazılan şarkıların durumudur. Genel olarak şarkı yazımında ortalama bir performans sergilemiş 1914. Fakat yaratıcı rifflerin varlığı ne yazık ki oldukça az. Özellikle bu yaratıcılık eksikliği albümün davul kısmında da kendisini gösteriyor. Evet, Black Metal ve Death Metal formunda nasıl davul tınıları duymanız gerekiyorsa öyle duyuyorsunuz. Fakat ben daha kallavi partisyonlar beklerdim. Şarkıların kendi içlerindeki geçişler genellikle vokalin dürtmesi ile olmuş. Yani bir rifften başka bir riff kanalına geçtiğinizde çok fazla sizi heyecanlandıran bir şeyler olmuyor.
Prodüksiyon açısından herhangi bir kusuru bulunmuyor albümün. Kendisini gayet güzel bir şekilde dinlettiriyor albüm. Albümün introsu olan “War In”in hemen ardından gelen ve esas açılışı yapan “Arrival. The Meuse-Argonne” adlı şarkıda buram buram “Uada” melodilerini herhalde bir tek ben hissetmemişimdir diye düşünüyorum. Zaten bana göre albümün en iyi şarkısı bu şarkı olmuş. Diğerleri de belli bir kalitede devam ediyor. Fakat albüm bütünsel anlamda bana yavan geldi ne yazık ki. Çok daha iyi bir albüm beklerdim açıkçası. Birçok kere dinlememe rağmen hep aynı tadı bıraktı bende. Bir başka yazıda görüşene dek hoşça kalın!
Albüm Puanı: 7/10
Adından da anlaşılacağı üzere Birinci Dünya Savaşı dönemini kendine konu edinmiş olan bir Black ve Death Metal karması grup 1914. Daha doğrusu Blackened Death Metal grubu kendileri. Grup 2014 yılından bu yana bu müziği icra ediyor. Yani oldukça yeni sayılırlar karanlık müzik aleminde. Açıkçası ilk başta, grup hakkında henüz bir bilgim yokken, oldukça eski bir olduğunu falan düşünmüştüm. Fakat öyle değillermiş. Savaş ve savaşın getirdiği yıkım ve felaketleri konu alarak şarkılarını üretiyor Ukraynalı grubumuz. Evet, yanlış okumadınız 1914 Ukraynalı bir Blackened Death Metal grubu. Açıkçası Blackened Death Metal türünü oldukça seven biriyim. Tabi ki bu sevgimi “Behemoth”a borçluyum çoğunlukla. 1914’ün yaptığı müziği de genel olarak beğendim. Şikayet edeceğim birkaç kısım yok değil elbette. Öncelikle grubun kendilerine edindikleri misyondan başlamak istiyorum. Evet, savaş konusu birçok Metal grubunun daima şarkı sözlerinde ve albümlerinin temalarında yer buluyor. Fakat kısır bir döngüye sebebiyet verecek bir konu olduğunu düşünüyorum bunun. Önünde sonunda ne kadar farklı şeylerden bahsederseniz bahsedin verdiğiniz his ne yazık ki hep aynı olacak. Savaş temalı albümlerin sıkıcı olma ihtimali de ne yazık ki oldukça yüksek oluyor. Özellikle bunu ekstrem bir türde dile getirmek bence büyük bir hata. Black Metal ve Death Metal gibi ekstrem türlerin yürüdüğü yollar genellikle felsefik, satanik, ruhani gibi yollar olduğu için üretim haliyle daha geniş yelpazeye dayanabiliyor. Fakat savaş temalı üç beş albümü sizlere getireyim hemen hemen hepsinden aynı tadı alırsınız. Bence 1914 ismi yanlış bir seçim ve bu ismin vermiş olduğu sorumlulukla sürekli savaş çığırtkanlığı yapmak daha da üzücü bir fenomenden ibaret bana göre.
Albümü çok kez dinledim. Her dinlediğim de sürekli bir eksiklik hissettim. Evet, savaş temalı bir albümde duymanız gereken top tüfek seslerini duyuyorsunuz. Askeri marşları duyuyorsunuz. Fakat tema yaratmada bunlar çok ufak bir unsur olarak kalmış. Bir albümün temasının güçlü ve sağlam görünmesindeki en önemli etken hiç şüphesiz yazılan şarkıların durumudur. Genel olarak şarkı yazımında ortalama bir performans sergilemiş 1914. Fakat yaratıcı rifflerin varlığı ne yazık ki oldukça az. Özellikle bu yaratıcılık eksikliği albümün davul kısmında da kendisini gösteriyor. Evet, Black Metal ve Death Metal formunda nasıl davul tınıları duymanız gerekiyorsa öyle duyuyorsunuz. Fakat ben daha kallavi partisyonlar beklerdim. Şarkıların kendi içlerindeki geçişler genellikle vokalin dürtmesi ile olmuş. Yani bir rifften başka bir riff kanalına geçtiğinizde çok fazla sizi heyecanlandıran bir şeyler olmuyor.
Prodüksiyon açısından herhangi bir kusuru bulunmuyor albümün. Kendisini gayet güzel bir şekilde dinlettiriyor albüm. Albümün introsu olan “War In”in hemen ardından gelen ve esas açılışı yapan “Arrival. The Meuse-Argonne” adlı şarkıda buram buram “Uada” melodilerini herhalde bir tek ben hissetmemişimdir diye düşünüyorum. Zaten bana göre albümün en iyi şarkısı bu şarkı olmuş. Diğerleri de belli bir kalitede devam ediyor. Fakat albüm bütünsel anlamda bana yavan geldi ne yazık ki. Çok daha iyi bir albüm beklerdim açıkçası. Birçok kere dinlememe rağmen hep aynı tadı bıraktı bende. Bir başka yazıda görüşene dek hoşça kalın!
Albüm Puanı: 7/10
Yorumlar
Yorum Gönder