Kurtçuklar bütün boyutlarıyla açlar
Kalbimin derinliklerini ve hayallerimi yemek için
(Presence I)
Sitenin 600. yazısına geldik dostlarım. Düşünsenize tek başınıza yürüttüğünüz bir siteniz var ve 600. içerik girişini yapıyorsunuz. Büyük bir gurur değil mi sizce de? Sitenin bu büyük devinimini elbette benim için çok özel bir yeri olan bir grubun albümü ile yapmak istedim. Bu da hepinizin tahmin edeceği üzere Mgła’dan başkası değil. Geçen haftalarda piyasaya çıkardığı ve yine kendi kalitesini ortaya koyduğu “Age of Excuse” albümünü siteye yazmış ve yine gönlümü nasıl fethettiğinden sizlere söz etmiştim. Mgła’nın Black Metal camiasında yarattığı muazzam etkinin bu defa başlangıcına gidiyoruz. Darkside’ın olmadığı ve sadece 3 şarkı ile dikkatlerini üzerine çektiği EP’si “Presence”ten sizlere söz edeceğim bugün. Karanlık bir köşeye geçip okumanız tavsiye edilir.
Yazının en başında daha şunu söylemek istiyorum. “M.” kesinlikle çağımızın filozoflarından biri olabilir. Hem düşünceleri bağlamında ve bu düşünceleri muazzam bir şekilde şarkı sözlerine çevirmesi bağlamında gerçekten de şapka çıkarılacak üstatlardan birisi. Bir diğeri de elbette müzikal dehalık oluyor. Bu konuda da gerçekten son yılların gördüğü en kaotik ve depresif şarkıları yazan adamların başında geliyor. Mgła projesini hayata geçirirken ihtiyacı olan şey bir davulcudan başka bir şey değildir. Bunu ise Presence döneminde “Daren” adlı bir davulcu ile yapar. Fakat oldukça yakın arkadaşı olan ve aslında Mgła’da olmasını istediği Darkside M.’in bu ricasını daha fazla ret etmez ve grubun ikinci EP’si olan ve sadece iki şarkı olmasına rağmen bir anda Black Metal’in kalburüstü tayfası tarafından iyice gözlerine üzerine çeken “Mdłości”den itibaren artık davulun başına Darkside geçmiştir. Zaten Darkside’ın geçişinden sonra da Mgła artık durdurulamaz bir yükselişe geçmiştir. Kara maskelerinin ardında öylesine muazzam müzik yapıyorlar ki, günümüz Black Metal’ini bambaşka bir noktaya getirdikleri su götürmez bir gerçek. Bütün Mgła albümlerini dinlemiş biri olarak Presence en az dinlediğim albümleri olabilir grubun. Fakat bu albümün kötü olmasından veya sıkıcı olmasından kaynaklanan bir durum değil. Tam tersine her Mgła albümü öylesine muazzam ki hangisine bağlanacağınızı şaşırabiliyorsunuz. Kimileri için “With Hearts Toward None” vazgeçilmez günlük dozsa kimileri için de “Exercises In Futility” ilahi bir albüm olmuştur. Benim durumum ise hepsini birden soframa buyur ettiğim bir durum oluyor. Fakat Presence masanın en uzak köşesinde kalıyor. Onu almak için önce diğerlerini tüketiyorum sonra ona ulaşıyorum. Ne garip bir benzetmeydi be bu. Ama iyiydi bence.
Presence, 2006 yılında yayınlanan ilk Mgła Ep’sidir. Bundan önce “Clandestine Blaze / Deathspell Omega / Musta Surma / Stabat Mater / Exordium” gibi insanüstü yaratıkların bir araya gelip ortaklaşa yaptığı “Crushing the Holy Trinity” adlı bir Split albümde yer almış olsa da, Mgła’nın esas çıkış albümü Presence’tir. Presence, olgunlaşmamış Mgła meyvesidir aslında. Hatta tohum desek daha doğru benzetme olabilir. Bütün karanlık ve felsefik öğelerin içinde barındıran bu küçük tohumun çorak toprağa ekilmesi ile birlikte hiçlik de döllenmiş oldu. Bugün nihilizm öğretisini kullanan birçok grup var. Fakat Mgła gibi işin derinlerine inen ve bunu göz doldurucu duygusallıkta yazıp, besteleyen grup yok dostlarım. İşte bu yüzden Mgła farklı. İşte bu yüzden Mgła’nın kendine has bir duruşu var ve yüzleri kara maske altında sahne alan bu grubun nihilist manifestosu işte bu yüzden çok değerli. Presence, ile işin daha emekleme aşamasında olmasına rağmen, M. yine üstüne düşen yaratıcılığı ve sözlerindeki keskinliği bu ilk göz bebeklerine vermeyi başarmış. Belki 3 şarkı oldukça yetersiz görünebilir. Fakat şunu da unutmamak gerekir ki Mgła zaten EP harici LP’lerinde en fazla 7 şarkı var etmiştir. 3 şarkının olması bir bakıma dinleyen açısından olumlu da olabilir. Zira Mgła tarzı kendini tekrar eden ama oldukça etkileyici rifflerin yazılması ile oluşan şarkılardır. Fakat ben ne kadar çok şarkı olursa o kadar çok mutlu oluyorum. Çünkü bütünüyle benim düşünce yapıma ve müzik açlığa doğrudan hitap eden bir grup olma özelliği taşıyorlar.
Presence, sound olarak daha çiğ bir ses alt yapısı ile gelmiş. 2006 yılında çıkmış olmasına rağmen Presence, ses alt yapısı olarak old-school Black Metal tınısında var olsun istemiş grubumuz. Polonya’nın karanlık ve kasvetli caddelerindeki atmosfer gibi bir atmosfere sahip Presence. Yer yer öfkeli ve kaotik, yer yer duygusal ve iç gıcıklayıcı olmuş. Presence’i dinlemek beni derin düşüncelere zerk edebiliyor. Yazılan şarkı sözlerinin kallavi duruşu ve bestelerin belli bir kalitenin üstünde oluşuyla Mgła daha ilk üç şarkısının var olduğu Presence ile bizleri ihya etmeyi başarıyor. Davul konusunda Daren her ne kadar Darkside’ın yanına yaklaşamasa da, yine oldukça iyi bir iş çıkardığını söyleyebilirim. Özellikle Presence II adlı şarkının muazzam rifflerinin ardındaki performansına bayıldım. Bu arada albümde beni en çok şevke getiren şarkı Presence II olmuştur.
Yazının en başında daha şunu söylemek istiyorum. “M.” kesinlikle çağımızın filozoflarından biri olabilir. Hem düşünceleri bağlamında ve bu düşünceleri muazzam bir şekilde şarkı sözlerine çevirmesi bağlamında gerçekten de şapka çıkarılacak üstatlardan birisi. Bir diğeri de elbette müzikal dehalık oluyor. Bu konuda da gerçekten son yılların gördüğü en kaotik ve depresif şarkıları yazan adamların başında geliyor. Mgła projesini hayata geçirirken ihtiyacı olan şey bir davulcudan başka bir şey değildir. Bunu ise Presence döneminde “Daren” adlı bir davulcu ile yapar. Fakat oldukça yakın arkadaşı olan ve aslında Mgła’da olmasını istediği Darkside M.’in bu ricasını daha fazla ret etmez ve grubun ikinci EP’si olan ve sadece iki şarkı olmasına rağmen bir anda Black Metal’in kalburüstü tayfası tarafından iyice gözlerine üzerine çeken “Mdłości”den itibaren artık davulun başına Darkside geçmiştir. Zaten Darkside’ın geçişinden sonra da Mgła artık durdurulamaz bir yükselişe geçmiştir. Kara maskelerinin ardında öylesine muazzam müzik yapıyorlar ki, günümüz Black Metal’ini bambaşka bir noktaya getirdikleri su götürmez bir gerçek. Bütün Mgła albümlerini dinlemiş biri olarak Presence en az dinlediğim albümleri olabilir grubun. Fakat bu albümün kötü olmasından veya sıkıcı olmasından kaynaklanan bir durum değil. Tam tersine her Mgła albümü öylesine muazzam ki hangisine bağlanacağınızı şaşırabiliyorsunuz. Kimileri için “With Hearts Toward None” vazgeçilmez günlük dozsa kimileri için de “Exercises In Futility” ilahi bir albüm olmuştur. Benim durumum ise hepsini birden soframa buyur ettiğim bir durum oluyor. Fakat Presence masanın en uzak köşesinde kalıyor. Onu almak için önce diğerlerini tüketiyorum sonra ona ulaşıyorum. Ne garip bir benzetmeydi be bu. Ama iyiydi bence.
Presence, 2006 yılında yayınlanan ilk Mgła Ep’sidir. Bundan önce “Clandestine Blaze / Deathspell Omega / Musta Surma / Stabat Mater / Exordium” gibi insanüstü yaratıkların bir araya gelip ortaklaşa yaptığı “Crushing the Holy Trinity” adlı bir Split albümde yer almış olsa da, Mgła’nın esas çıkış albümü Presence’tir. Presence, olgunlaşmamış Mgła meyvesidir aslında. Hatta tohum desek daha doğru benzetme olabilir. Bütün karanlık ve felsefik öğelerin içinde barındıran bu küçük tohumun çorak toprağa ekilmesi ile birlikte hiçlik de döllenmiş oldu. Bugün nihilizm öğretisini kullanan birçok grup var. Fakat Mgła gibi işin derinlerine inen ve bunu göz doldurucu duygusallıkta yazıp, besteleyen grup yok dostlarım. İşte bu yüzden Mgła farklı. İşte bu yüzden Mgła’nın kendine has bir duruşu var ve yüzleri kara maske altında sahne alan bu grubun nihilist manifestosu işte bu yüzden çok değerli. Presence, ile işin daha emekleme aşamasında olmasına rağmen, M. yine üstüne düşen yaratıcılığı ve sözlerindeki keskinliği bu ilk göz bebeklerine vermeyi başarmış. Belki 3 şarkı oldukça yetersiz görünebilir. Fakat şunu da unutmamak gerekir ki Mgła zaten EP harici LP’lerinde en fazla 7 şarkı var etmiştir. 3 şarkının olması bir bakıma dinleyen açısından olumlu da olabilir. Zira Mgła tarzı kendini tekrar eden ama oldukça etkileyici rifflerin yazılması ile oluşan şarkılardır. Fakat ben ne kadar çok şarkı olursa o kadar çok mutlu oluyorum. Çünkü bütünüyle benim düşünce yapıma ve müzik açlığa doğrudan hitap eden bir grup olma özelliği taşıyorlar.
Presence, sound olarak daha çiğ bir ses alt yapısı ile gelmiş. 2006 yılında çıkmış olmasına rağmen Presence, ses alt yapısı olarak old-school Black Metal tınısında var olsun istemiş grubumuz. Polonya’nın karanlık ve kasvetli caddelerindeki atmosfer gibi bir atmosfere sahip Presence. Yer yer öfkeli ve kaotik, yer yer duygusal ve iç gıcıklayıcı olmuş. Presence’i dinlemek beni derin düşüncelere zerk edebiliyor. Yazılan şarkı sözlerinin kallavi duruşu ve bestelerin belli bir kalitenin üstünde oluşuyla Mgła daha ilk üç şarkısının var olduğu Presence ile bizleri ihya etmeyi başarıyor. Davul konusunda Daren her ne kadar Darkside’ın yanına yaklaşamasa da, yine oldukça iyi bir iş çıkardığını söyleyebilirim. Özellikle Presence II adlı şarkının muazzam rifflerinin ardındaki performansına bayıldım. Bu arada albümde beni en çok şevke getiren şarkı Presence II olmuştur.
Acının koridorları ve ihtişamın geçitleri
Gerçek dışı bir aklın sisiyle kaplı
Sahip olduğunuz aklınızın çizgilerinin üzerine bastırın
Bahsedilmemiş dünyalar ile birlikte
Yeni bir vahiy sizlere gelecektir
(Presence II)
Özetleyecek olursam eğer; Presence Mgła’nın dallanıp budaklanmasındaki ve göklere uzanan görkemli gövdesinin sağlamlığı için çok iyi bir çıkış EP’si olmuş. Fakat Mgła’nın yaptığı en iyi albüm demek çok zor. Fakat Mgła’nın şu albümü daha iyi bu albümü daha iyi demek de artık saçma bir söylence oluyor sanırım. Zira bu adamlar her bir albümlerinde farklı bir öğreti ile bizleri selamlıyor ve müzikal olarak da o öğretilerin ahengine ilişiyor. İyi ki Mgła var ve iyi ki Presence bugün Age of Excuse’a kadar olan görkemli duruşun mimarisi olmuş.
Albüm Puanı: 8/10
Albüm Puanı: 8/10
Süper bir blog sayfası sabah keşfettim ve tek tek tüm gönderilerini okudum.Benimde dinlediğim albümlerde benimle aynı hisleri paylaşan birini görmek ayrı mutlu etti .Bunca emeğine 1 tek yorum bile görmedim ben teşekkür ediyorum çoğu konuda sayende bilgilenmiş oldum.Hem Türkiyede böyle işler görmek epey zor .Devam et.
YanıtlaSilİçten yorumun için teşekkür ederim. Okurlar yorum yazma konusunda biraz cimriler ama olsun :). Ben yazmak için buralarda olacağım. Tekrar teşekkürler!
YanıtlaSil