Ghost'un yavaş yavaş yitip gitmesini izlerken neyse ki bu yitip gidişin acısını biraz azaltacak bir grupla tanışmıştım zamanında. Aslında “Meliora” döneminde tanışmış olsam da bu grupla Ghost’un giderek saçma sapan işler yapmaya başlamış olması benim bu düşüncelere kapılmamı sağlamıştı. Nitekim sonucunda da “Prequelle” gibi popülist bir albüm gelmiş oldu. “Opus Eponymous” ile başlayan Ghost’un yükselişi dur durak bilmeden devam etti. Prequelle’i de birçok basın yılın en iyi albümü hatta Ghost’un en iyi albümü olarak değerlendirmişti. Doom Metal ve Occult Rock’ı bir anda tekrar en çok dinlenen türlerden biri yaptığı aşikâr Ghost’un fakat Ghost artık eskisi gibi değil. İşte bu yitip gidişin ya da değişimin sonunda ben de farklı Doom Metal grupları tanıma ve keşfetme fırsatı yakaladım. Amerikalı “Bloody Hammers” da bu keşiflerimden birisidir. Birkaç yıldır kendilerini tanıyorum ve yaptıkları müziği gerçekten çok seviyorum. En azından belli bir çizgileri var ve bunu şimdiye kadar bozmadan devam ediyorlar. Hemen hemen Ghost ile aynı tarihlerde piyasaya giren Bloody Hammers her ne kadar Ghost’un gölgesi altında kalmış gibi görünse de yaptıkları albümlerin sertliği ve kalitesi bakımından pek geride kaldıkları söylenemez. İşte bugün sizlere Bloody Hammers’ın yeni çıkan albümü “The Summoning”den söz edeceğim dostlarım.
Bloody Hammers, oluşum bakımından Doom ve Occult öğeleri bünyesinde barındırıyor. Bunları ise en baba Doom grubun olan “Black Sabbath”ın patikasından giderek yapıyor. Bir kadın (Devallia) ve bir erkekten (Anders Manga)’ten oluşan Bloody Hammers ürkünç bir atmosfer çizme işinde oldukça ustalaşmış bu albümde. Zaten eski tarz korku film tadında atmosferler yaratarak albümlerini etkili birer korku öğesi haline getirmeyi başaran Bloody Hammers, çıtayı biraz daha yukarı taşımış. Açıkçası 2016 yılında çıkardıkları “Lovely Sort of Death” bana oldukça yetersiz bir albüm olarak görünmüştü. Hatta grubun ilk çıkış albümü olan “Bloody Hammers” adlı albümlerinin etkisi öylesine uzun sürmüştü ki, Lovely Sort of Death’i daha objektif bir şekilde değerlendirmek için birkaç ay beklemiştim. Bloody Hammers’ın zayıf halkası olarak görüyorum o albümü. Buna rağmen yine kendi çizgilerinde gitmişler. Sadece daha sığ bir albüme imza atmışlar. Hal böyle olunca bu yıl çıkan The Summoning benim için büyük bir önem arz ediyordu. Zira Black Metal dinlemekten bir türlü kendini alamayan ben için bir süre değişiklik gerekiyordu. The Summoning’i dinlediğim şu bir hafta boyunca bu es verme albümünün oldukça başarılı olduğunu düşünüyorum. Albümü dinlemek gerçekten büyük bir keyif verdi bana. Her dinlemeye başladığımda albümü baştan sona kadar dinleyip bitirdim. Bu da benim için gerçekten büyük bir kıstas dostlarım. Eğer bir albüm art arda dinlendikçe sizi sıkmıyor ve iştahınızı kapatmıyorsa o albüm gerçekten de iyidir.
Anders Manga, gruptaki şarkı yazımlarını yapan abimiz. Doom Metal’i oldukça iyi kavradığını söylersem yanılmış olmam sanırım. The Summoning için oldukça iyi riffler yazmış. Evet, her şarkı belki mükemmel rifflere sahiplik yapmıyor belki ama bütünsel olarak her bir şarkı sizlere iyi hissettiriyor. Zaten şarkıları dinledikçe albümün tamamında daha ele avuca alınır bir albüm olduğunu anlıyorsunuz. Kilise orgu tınıları ve davulun old-school pop/rock tarzdaki soundu sizlere farklı duygular hissettiriyor. Sıradan bir şeyler dinlemediğinizi fark ediyorsunuz. Klavyeyi çalan Devallia, bu albümde sanki biraz geri planda kalmış gibi geldi bana. Elbette klavye tınıları her şarkıda var fakat çeşitlemeler ve yaratıcılık olarak pek fazla bir çaba harcanmamış. Daha fazla gitara yoğunlaşmışlar. Bu da sert bir albüm olduğu anlamına geliyor. Elbette bu sertliği kendi kategorisinde değerlendiriyoruz. “The Beast is Coming Out” adlı şarkıdaki klavye partisyonu gibi daha fazla klavye işlerinin olmasını isterdi gönlüm. Bas gitarın aslında en çok ön planda olduğu bir albüm dinliyorsunuz. Daha sonra gitar, daha sonra klavye ve daha sonra vokal geliyor. Albüm prodüksiyon açısından hiçbir pürüz barındırmıyor. Her şey gayet güzel bir şekilde kulaklarınızda çınlıyor.
Bu yıl dinlediğim en güzel Doom ve Occult albümü olduğu aşikâr The Summoning’in. Bir önceki albüm incelemesinin konuğu olan “Saint Vitus”un dibe vuruşundan sonra The Summoning şöyle bir kendimize getiriyor bizleri. Albümü kesinlikle dinlemenizi öneriyorum dostlarım. Bu ikilinin daha yapacak güzel işleri var ve bizler de şanslı kişiler olarak o işleri dinleyenler olacağız. Kendinize iyi bakın ve hoşça kalın!
Albüm Puanı: 8,5/10
Bloody Hammers, oluşum bakımından Doom ve Occult öğeleri bünyesinde barındırıyor. Bunları ise en baba Doom grubun olan “Black Sabbath”ın patikasından giderek yapıyor. Bir kadın (Devallia) ve bir erkekten (Anders Manga)’ten oluşan Bloody Hammers ürkünç bir atmosfer çizme işinde oldukça ustalaşmış bu albümde. Zaten eski tarz korku film tadında atmosferler yaratarak albümlerini etkili birer korku öğesi haline getirmeyi başaran Bloody Hammers, çıtayı biraz daha yukarı taşımış. Açıkçası 2016 yılında çıkardıkları “Lovely Sort of Death” bana oldukça yetersiz bir albüm olarak görünmüştü. Hatta grubun ilk çıkış albümü olan “Bloody Hammers” adlı albümlerinin etkisi öylesine uzun sürmüştü ki, Lovely Sort of Death’i daha objektif bir şekilde değerlendirmek için birkaç ay beklemiştim. Bloody Hammers’ın zayıf halkası olarak görüyorum o albümü. Buna rağmen yine kendi çizgilerinde gitmişler. Sadece daha sığ bir albüme imza atmışlar. Hal böyle olunca bu yıl çıkan The Summoning benim için büyük bir önem arz ediyordu. Zira Black Metal dinlemekten bir türlü kendini alamayan ben için bir süre değişiklik gerekiyordu. The Summoning’i dinlediğim şu bir hafta boyunca bu es verme albümünün oldukça başarılı olduğunu düşünüyorum. Albümü dinlemek gerçekten büyük bir keyif verdi bana. Her dinlemeye başladığımda albümü baştan sona kadar dinleyip bitirdim. Bu da benim için gerçekten büyük bir kıstas dostlarım. Eğer bir albüm art arda dinlendikçe sizi sıkmıyor ve iştahınızı kapatmıyorsa o albüm gerçekten de iyidir.
Anders Manga, gruptaki şarkı yazımlarını yapan abimiz. Doom Metal’i oldukça iyi kavradığını söylersem yanılmış olmam sanırım. The Summoning için oldukça iyi riffler yazmış. Evet, her şarkı belki mükemmel rifflere sahiplik yapmıyor belki ama bütünsel olarak her bir şarkı sizlere iyi hissettiriyor. Zaten şarkıları dinledikçe albümün tamamında daha ele avuca alınır bir albüm olduğunu anlıyorsunuz. Kilise orgu tınıları ve davulun old-school pop/rock tarzdaki soundu sizlere farklı duygular hissettiriyor. Sıradan bir şeyler dinlemediğinizi fark ediyorsunuz. Klavyeyi çalan Devallia, bu albümde sanki biraz geri planda kalmış gibi geldi bana. Elbette klavye tınıları her şarkıda var fakat çeşitlemeler ve yaratıcılık olarak pek fazla bir çaba harcanmamış. Daha fazla gitara yoğunlaşmışlar. Bu da sert bir albüm olduğu anlamına geliyor. Elbette bu sertliği kendi kategorisinde değerlendiriyoruz. “The Beast is Coming Out” adlı şarkıdaki klavye partisyonu gibi daha fazla klavye işlerinin olmasını isterdi gönlüm. Bas gitarın aslında en çok ön planda olduğu bir albüm dinliyorsunuz. Daha sonra gitar, daha sonra klavye ve daha sonra vokal geliyor. Albüm prodüksiyon açısından hiçbir pürüz barındırmıyor. Her şey gayet güzel bir şekilde kulaklarınızda çınlıyor.
Bu yıl dinlediğim en güzel Doom ve Occult albümü olduğu aşikâr The Summoning’in. Bir önceki albüm incelemesinin konuğu olan “Saint Vitus”un dibe vuruşundan sonra The Summoning şöyle bir kendimize getiriyor bizleri. Albümü kesinlikle dinlemenizi öneriyorum dostlarım. Bu ikilinin daha yapacak güzel işleri var ve bizler de şanslı kişiler olarak o işleri dinleyenler olacağız. Kendinize iyi bakın ve hoşça kalın!
Albüm Puanı: 8,5/10
Yorumlar
Yorum Gönder