Albüm Kritik 351 (Pensées Nocturnes / Grand Guignol Orchestra)

Bu yıl çıkan ve çıkmakta olan Metal albümleri için genel olarak bir yakınma söz konusu bende. Gerçekten de hatırı sayılır 2 albüm anca dinledim bu zamana kadar. Bu da haliyle can sıkıcı bir hal almaya başladı. En azından benim açımdan durum böyle. Listeme aldığım her albüm öncesinde genellikle iyi düşünceler sahibi olurum. Güzel bir şeyler dinleyeceğim diye düşünürüm. Fakat bu zamana kadar incelediğim 2019 yılı etiketine sahip albümler arasından sadece Soen’in “Lotus”u ve dün siteye yazdığım Pissgrave’in “Posthumous Humiliation”ı beni oldukça memnun etti. Fakat gönlümden geçen elbette her albümde en yüksek hazzı yaşamak. İşte o gün bugünmüş dostlarım. Bu zamana kadar dinlediğim, 2019 yılında çıkan albümler arasında zirveye oturacak bir albümden sizlere söz edeceğim. Öylesine farklı, öylesine inanılmaz bir tematik albüm ki daha albüm kapağı ile beni kendisine hayran bıraktı. Her ne kadar palyaçolardan ürken biri olsam da albüm kapağının neşeli görünmesinin ardında bir pisliğin yatacağını düşündüğüm bu albüm, düşüncelerimi doğru kıldı. Sizlere yeni keşfim olan (bayadır Metal camiasında olmasına rağmen) Fransız solo-grup projesi “Pensées Nocturnes”ün muazzam albümü “Grand Guignol Orchestra”yı sunuyorum. Oldukça keyifle yazacağım bu yazıyı okumak için kendinize rahat bir yer bulun.

Dünkü albüm incelemesi olan Posthumous Humiliation’ın Deneysel Death Metal tarzı ile resmen bu türe olan hasretimi gidermiştim. Fakat uzun zamandır hasretini çektiğim bir tür daha vardı. O da Avant-garde Black Metal’di. Bu işin üstadı “Deathspell Omega”nın sessizliği bitmeyecek gibi durduğu için içim biraz buruktu ne yalan söyleyeyim. Fakat Pensées Nocturnes’ün Avant-garde Black Metal ve Neo-classical tarzındaki muhteşem sentezi ile bu hasretimi de gidermiş oldum. Evet, Deathspell Omega gibi öyle karmakarışık ve kaotik şeyler yok belki fakat şu ana kadar hiçbir grupta görmediğim neoklasizm dokunuşlarına şahit oldum. Bu, gerçekten oldukça ilgi çekici bir özellik. En azından benim ilgimi çekti. Mimari de Barok ve Rokoko süslemeciliğine tepki olarak çıkan bu akım, müzikte de aynı şekilde o aykırı tarzını koruyor. Zaten iki aykırı tarz olan Avant-garde ve neoklasizmi bir araya getiren bir gruba daha doğrusu adama “koçum be” demekten başka ne denebilir ki. “Vaerohn” adlı multi-enstrümanist ve söz yazarı, ruh hastası dostumuzun tek başına yarattığı Grand Guignol Orchestra şu ana kadar dinlediğim en ilginç ve en iyi ekstrem metal albümlerinin arasına girdi bile.


Farklı şeyler üretmek ve özgün olmak gerçekten günümüzde gittikçe zorlaşıyor. Çünkü birçok şey daha önceden yapıldı ve önünüzde pek fazla seçenek kalmıyor. Elbette sizin içinizde aykırılık varsa ve sanatı kendi elementlerinizle oluşturmak gibi muazzam bir yeteneğe sahipseniz işte Vaerohn gibi birisi oluyorsunuz. Grand Guignol Orchestra’nın isterseniz biraz isminden bahsedeyim sizlere. Zira ben oturdum araştırdım. “Grand Guignol”, Paris’te 1897 yılında açılan bir tiyatro salonu. Bu tiyatroda sergilenen oyunların aşırı gerçekçi olması ve kanlı sahnelere sahip oyunlarla izleyicilerin karşına çıkmasıyla oldukça ses getirmiştir. Edgar Allen Poe gibi ünlü edebiyatçıların oyunları dahi bu tiyatro salonunda oynanmıştır. Böylesi vahşet dolu oyunlar oynandığı için de 1960lı yıllarda kapanmıştır. Grand Guignol Orchestra’nın kapak resmine dikkatle bakarsanız arkadaki devasa panayırın içinde yer alan bir lunapark var. O lunapark bu tiyatro salonunu temsil ediyor. Hemen önünde yer alan iblis palyaçodan ayrıca bahsetmenin lüzumu yok diye düşünüyorum.

Vaerohn

Albümün teması eski korku filmlerini andırıyor. Zaten o hissi almanızı sağlayacak bütün enstrümantal öğeleri şarkılarına bezemiş Vaerohn. Aynı zamanda dehşeti daha da yoğun yaşatmak adına vokal performansı da bir hayli ürkünç olmuş. Yazılan riffler genel olarak Avant-garde tarzın ana iskeletini bizlere sunuyor. Çok uç rifflere denk gelmedim. Yine de yazılan düzensiz ve ürkünç riffler sizlere kendini hayran bıraktırıyor. Esas olay ise klavye ve trompet ile yapılan mükemmel enstantaneler oluyor. Her şarkı sizleri 60ların korku filmlerine götürüyor. Benim gibi o yılların korku filmlerine hayran biriyseniz zevkten dört köşe olmanız garanti dostlarım. Hatta albümün üçün şarkısı “Poil de Lune”ün introsu Charlie Chaplin’in “Modern Times” adlı harika filminde yer alan ve Chaplin’in kendi sesiyle söylediği şarkıdan alınmadır. Bununla da yetinmemiş Vaerohn, şarkının ana iskelet rifflerini de yine bu şarkı üzerinden oluşturmuş. Ortaya çıkan şarkı ise muazzam olmuş. Baştan aşağı korku teması ile sizlere oldukça gizemli bir hava vermeyi başarıyor albüm.


Bütün enstrümanların tek bir kişi tarafından çalınması ve tek bir kişi tarafından bestelenmesi benim için her zaman ilahi bir şey dostlarım ve öyle de kalacak. Kendim de o yolun yolcusu olmaya çalıştığım için belki de çok kudretli geliyor solo-grup projelerini yaratan adamlar. Prodüksiyon açısından kusursuz bir albüm dinliyorsunuz. Grand Guignol Orchestra, öylesine başarılı bir albüm olmuş ki, bu albümü dinlediğiniz süre hiç bitmesin istiyorsunuz. Şahsen benim içimde hep bu duygu oluştu. Albümde yer alan 10 şarkının tamamı süper ötesi dostlarım. Büyük bir keyifle dinleyeceğinizi düşünüyorum. Bir sonraki yazıda görüşene dek hoşça kalın!

Albüm Puanı: 10/10



Yorumlar