Albüm Kritik 329 (Devouring Star / The Arteries of Heresy)

Sizlerin de bazen alıp başınızı bu ülkeden gidesiniz geliyor mu? Benim hiç aklımdan çıkmıyor desem yeridir. Belki bir çoğunuz sıcak, güney ülkelerine gitmeyi düşünüyorsunuzdur. Belki de “rüyalar ülkesi” Amerika Birleşik Devletleri’nde kendinizi bulmak istiyorsunuzdur. Benim ise tek istediğim, herhangi bir İskandinav ülkesinde var olmak. Gerek refah düzeylerinin arşa değiyor olması, gerek eğitim sistemlerinin tek tip modellemeden uzak olması, gerek doğal güzelliğinin insanın başını döndürmesi, gerek yaşayan insanların güzel düşüncelere sahip olması ve gerekse de muhteşem müzik anlayışlarının olmasından dolayı İskandinav ülkeleri benim her daim gönlümde olacaktır. Bugün sizlere söz edeceğim albüm de işte bu İskandinav ülkelerinden biri olan Finlandiya'dan “Devouring Star” adlı grubun “The Arteries of Heresy” adlı albümü dostlarım. Finlandiya da ekstrem metal türlerinin en çok üretildiği ülkelerden birisi bildiğiniz üzere. 2018 yılında çıkan The Arteries of Heresy’nin kapağının aydınlığının gerisindeki karanlığa dalalım o halde.

Devouring adlı grup hakkında en ufak bir bilgiye ulaşamadım. Elimde sadece Finlandiyalı oldukları ve albümlerini de dinleyerek tecrübe ettiğim üzere Black Metal ile uğraştıkları bilgileri var. Yine bir gizemli haller, yine karanlığın içinde var olma çabaları… Şaka şaka, böylesi mistik grupları ben seviyorum. En azından merak uyandırıyorlar. Ne tuhaftır ki böylesi gizemli grupların yaptıkları müzikler de efsane oluyor. Devouring Star’ın yapmış olduğu Black Metal’e de dibim düşmedi desem yalan olur. Çok kuvvetli bir soundu var grubun ve yaratılan o dehşet atmosferi iliklerinize kadar hissediyorsunuz. Birazcık Avant-garde Black Metal tınıları da duymak açıkçası beni mutlu etti. Zira uzun süredir “Deathspell Omega” ve “Ignis Haereticum”dan ses soluk duyamıyorum. Benim için bu iki devasa Avangart grubun önemi çok fazla ve o yüzden direkt bu ruhsuzların ismini zikretmek istedim. Ne güzel ki Devouring Star da benim gönlümü çalacak ufak tefek avangart şekerlikleri şarkılarına bezemiş. Albümü dinlediğim andan itibaren bende inanılmaz bir haz uyandırdı. Her şarkı öylesine kuvvetli ki, dolu dizgin ilerleyen bir atın size hissettirebileceği bir güç bu.

Hırçın gitar riffleri ile kulaklarınız adeta dehlizlerin sesini duyuyor. Hiç acımadan yazılmış bu riffler orası belli. Şeytanı onurlandıran Devouring Star, ne yalan söyleyeyim bunu hakkı ile yapmış. Albümün prodüksiyonu aşırı güçlü bir şekilde olmuş. Kulaklığınızı takıp albümü dinlemeye başladığınız da ortada dehşet bir ses yoğunluğunun olduğunu fark ediyorsunuz. Ne güzel ki o ses yoğunluğunun arasından duymanız gereken her şeyi duyabiliyorsunuz. Bazen çok rahat olmasa da genel olarak kulaklarınız yazılan riffleri o kaosun içinden ayırt edebiliyor. Bu albümü incelemekte geç kaldığım için üzüldüm açıkçası. Zira 2018 yılında yayınlanan en etkileyici albümlerden biri olduğu su götürmez bir gerçek. Albümdeki her şarkı öylesine muazzam ki, sürekli aklınız şarkıların içindeki geçişler, riffler, davul çeşitlemeleri ve iblisin sesinden hallice olan vokalin neler yaptırdıklarını anlamakla meşgul oluyor. Tam bir Deathspell Omega tarifi olmadı mı bu?

Devouring Star’ın ikinci albümü bu (EP’yi saymadım). Bu iki albümden önce diğer gruplarla ortaklaşa yapılan albümler de var. Grubun bütün bestelerini yazan ve yazılan şarkıları söyleyen “J. Lilja” adlı bir dostumuz. Gerçekten tek başına harikulade bir şekilde bu işin altından kalkıyor. Albümde 5 şarkı yer alıyor ve bu 5 şarkıyı zevkle dinliyorsunuz dostlarım. Black Metal’in en görkemli türlerinden birini bizlere veriyor Devouring Star. Kesinlikle kulak vermeniz gereken bir albüm olmuş. Bir sonraki yazıda görüşene dek hoşça kalın!

Albüm Puanı: 9/10