Olağanüstü bir albüm için buradayım. Direkt böyle girmek istedim yazıya. Bu zamana kadar yüzlerce albüm, binlerce şarkı dinledim dostlarım. Birçok grupta tüylerim diken diken oldu. Albümleri ile dünyamı değiştirenler oldu, yarattıkları atmosferler ile beni kendilerine bağımlı yapanlar oldu. Fakat beni hem neşelendiren hem coşturan hem de Metal müzik yönünden süper tatmin eden üçlemeye sahip bir albüm ile karşılaşmamıştım. Biliyorsunuz genellikle ekstrem türleri dinleyen biriyim. O türün de içinde eğlenceli bir şeyler bulmak imkansızdır. Karanlığın görkemini yaşatıyor birçok grup. Bugün sizlere bir solo albümden bahsedeceğim. Ortada bir grup falan yok. “Snowy Shaw” adı ile her işin altından kalkan bir manyak var. Çılgın pisliğin teki olan bu adamın “White is the New Black” adlı albümünden sizlere bahsedeceğim dostlarım.
Snowy Shaw, sadece kendi solo projeleri ile değil birçok grupta da gerek vokal gerekse de davul performansı ile yer almış ve almaya devam ediyor (Bunlardan biri de KING DIAMOND). Fakat onlardan uzun uzadıya konuşmayacağım. Burada esas konuşmamız gereken konu Shaw’ın 17 şarkıdan oluşan, zamanında yaptığı şarkılarla ve bu albüm için yazdığı birkaç şarkı ile bir araya getirdiği bir tamamlama albümü olan White is the New Black şaheseri olacak. 17 şarkı var dostlarım yanlış okumadınız. 17 şarkıyı baştan sona 3 kez dinlemiş biri olarak zamanın nasıl geçtiğini anlamadım desem hiçte yalan söylemiş olmam. Öylesine akıcı, öylesine değişken, öylesine insanı mutlu eden bir albüm yapmış ki Shaw, karşısında ceketimi iliklemek istiyorum. Shaw’ın yaptığı müzik Heavy Metal dostlarım. Hem de harikulade bir Heavy Metal! Albümün her anında beni mest eden bir Heavy Metal! Bu yılın mayıs ayında çıkan bir albüm olmasına rağmen, ben 2018’in sonlarında karşılaşıyorum ne yazık ki. Fakat uzunca bir süre dinleyeceğim bu albümü de galiba. Keyiflenmek için birebir bir albüm olmuş.
Albüm aslına bakarsanız genel olarak korku teması üzerinden ilerliyor. Yani havası o yönde. Bazı şarkılarda yaratılan atmosfer ve vokal derlemeleri size bu havayı veriyor. Shaw, King Diamond'ın ektisinde kalmış ve onla birlikte güzel zaman geçirmiş. Gerek şarkı yazımları olsun gerek şarkılardaki kurgular olsun gerekse de vokal tekniği bakımından oldukça fazla anımsatıyor King’i. Zaten King Diamond da solo bir kariyer sürdürüyor. Fakat King ile Shaw’ın en büyük ayırt edici özelliği enstrüman kullanımlarında oluyor. Shaw, White is the New Black’te bütün enstrümanları besteleyen ve çalan kişidir. Vokal konusundan bahsetmiyorum bile. İsveçli Shaw’ın ülkesi de Metal yönünden bereketli olunca, haliyle ortaya muazzam bir şey çıkıyor. Albüm gerçekten muhteşem şarkılardan oluşuyor. Her bir şarkı bittikten sonra “heyt be” diyorsunuz. Çünkü King Diamond’ı inanılmaz seven biri olduğum için, onun tarzında ve oldukça iyi bir şekilde o tarzı gerçekleştiren bir adam daha buldum. Nasıl mutlu olmam ki?
Albüm prodüksiyon açısından da kusursuz. Her şey çok güzel bir şekilde kulaklarda çınlıyor. Zaten albümün soundu da yağ gibi akıp gitmesini sağlıyor. Böylesine güzel şarkıların kötü bir prodüksiyon ile kaydedilmesi tam bir katliam olurdu. Shaw, bu albümü için “tersten en iyi hit albüm” diye bir tabir kullanmış. Arkadaş, o ne demek ki? İnternette bunun üzerine araştırmalar yapsam da bu olayı çözebilmiş değilim. Anlayanınız varsa yorum kısmında belirtirseniz ben de anlamış olurum. Korku temasını çoğunlukla gotik bir havada veriyor Shaw. Benim gotik albümlerle aramda herhangi bir sıkıntı yok. Hatta bu yıl en çok dinlediğim albümlerden biri de gotik bir albüm olan Tribulation’ın “Down Below”udur.
Shaw, 30 yıllık Metal kariyerinden sonra ilk solo albümünü White is the New Black ile imza atıyor. Dinlediğim en şahane albümlerden birisi oldu. Albümdeki her şarkı harikulade fakat benim gönlümü çalan “March of The Black Dwarfs” oldu. Spotify’da albümün 12 şarkılık versiyonunu görüyorsunuz. 17 şarkılık versiyonunu diğer mecralarda bulabilirsiniz. Ayrıca Shaw tam bir hayvan sever. Hatta “Snowy&Friends” adında bir de derneği var. Bu albüme de dahil ettiği geçen seneki şarkısı olan “Be Kind to Animals – Or I’ll Kill You” da Snowy’nin hayvanlar konusunda ne kadar hassas olduğunu gösteriyor. Sizler de eğer oldukça enerjik ve eğlenceli bir albüm dinlemek istiyorsanız White is the New Black’i kulak arkası etmeyin derim. Görüşmek üzere hoşça kalın!
Albüm Puanı: 10/10
Snowy Shaw, sadece kendi solo projeleri ile değil birçok grupta da gerek vokal gerekse de davul performansı ile yer almış ve almaya devam ediyor (Bunlardan biri de KING DIAMOND). Fakat onlardan uzun uzadıya konuşmayacağım. Burada esas konuşmamız gereken konu Shaw’ın 17 şarkıdan oluşan, zamanında yaptığı şarkılarla ve bu albüm için yazdığı birkaç şarkı ile bir araya getirdiği bir tamamlama albümü olan White is the New Black şaheseri olacak. 17 şarkı var dostlarım yanlış okumadınız. 17 şarkıyı baştan sona 3 kez dinlemiş biri olarak zamanın nasıl geçtiğini anlamadım desem hiçte yalan söylemiş olmam. Öylesine akıcı, öylesine değişken, öylesine insanı mutlu eden bir albüm yapmış ki Shaw, karşısında ceketimi iliklemek istiyorum. Shaw’ın yaptığı müzik Heavy Metal dostlarım. Hem de harikulade bir Heavy Metal! Albümün her anında beni mest eden bir Heavy Metal! Bu yılın mayıs ayında çıkan bir albüm olmasına rağmen, ben 2018’in sonlarında karşılaşıyorum ne yazık ki. Fakat uzunca bir süre dinleyeceğim bu albümü de galiba. Keyiflenmek için birebir bir albüm olmuş.
Albüm aslına bakarsanız genel olarak korku teması üzerinden ilerliyor. Yani havası o yönde. Bazı şarkılarda yaratılan atmosfer ve vokal derlemeleri size bu havayı veriyor. Shaw, King Diamond'ın ektisinde kalmış ve onla birlikte güzel zaman geçirmiş. Gerek şarkı yazımları olsun gerek şarkılardaki kurgular olsun gerekse de vokal tekniği bakımından oldukça fazla anımsatıyor King’i. Zaten King Diamond da solo bir kariyer sürdürüyor. Fakat King ile Shaw’ın en büyük ayırt edici özelliği enstrüman kullanımlarında oluyor. Shaw, White is the New Black’te bütün enstrümanları besteleyen ve çalan kişidir. Vokal konusundan bahsetmiyorum bile. İsveçli Shaw’ın ülkesi de Metal yönünden bereketli olunca, haliyle ortaya muazzam bir şey çıkıyor. Albüm gerçekten muhteşem şarkılardan oluşuyor. Her bir şarkı bittikten sonra “heyt be” diyorsunuz. Çünkü King Diamond’ı inanılmaz seven biri olduğum için, onun tarzında ve oldukça iyi bir şekilde o tarzı gerçekleştiren bir adam daha buldum. Nasıl mutlu olmam ki?
Albüm prodüksiyon açısından da kusursuz. Her şey çok güzel bir şekilde kulaklarda çınlıyor. Zaten albümün soundu da yağ gibi akıp gitmesini sağlıyor. Böylesine güzel şarkıların kötü bir prodüksiyon ile kaydedilmesi tam bir katliam olurdu. Shaw, bu albümü için “tersten en iyi hit albüm” diye bir tabir kullanmış. Arkadaş, o ne demek ki? İnternette bunun üzerine araştırmalar yapsam da bu olayı çözebilmiş değilim. Anlayanınız varsa yorum kısmında belirtirseniz ben de anlamış olurum. Korku temasını çoğunlukla gotik bir havada veriyor Shaw. Benim gotik albümlerle aramda herhangi bir sıkıntı yok. Hatta bu yıl en çok dinlediğim albümlerden biri de gotik bir albüm olan Tribulation’ın “Down Below”udur.
Shaw, 30 yıllık Metal kariyerinden sonra ilk solo albümünü White is the New Black ile imza atıyor. Dinlediğim en şahane albümlerden birisi oldu. Albümdeki her şarkı harikulade fakat benim gönlümü çalan “March of The Black Dwarfs” oldu. Spotify’da albümün 12 şarkılık versiyonunu görüyorsunuz. 17 şarkılık versiyonunu diğer mecralarda bulabilirsiniz. Ayrıca Shaw tam bir hayvan sever. Hatta “Snowy&Friends” adında bir de derneği var. Bu albüme de dahil ettiği geçen seneki şarkısı olan “Be Kind to Animals – Or I’ll Kill You” da Snowy’nin hayvanlar konusunda ne kadar hassas olduğunu gösteriyor. Sizler de eğer oldukça enerjik ve eğlenceli bir albüm dinlemek istiyorsanız White is the New Black’i kulak arkası etmeyin derim. Görüşmek üzere hoşça kalın!
Albüm Puanı: 10/10
Yorumlar
Yorum Gönder