Merhaba dostlarım, 2018 yılına ait albüm değerlendirmelerinin bir süre için son albümünü yazıyorum. Araya daha önceden planladığım bir albüm değerlendirme silsilesini sıkıştıracağım. Rock ve Metal’in ilk örneklerini değerlendireceğim. Led Zeppelin’den tutun da Queen’e kadar birçok efsanevi grubun birer albümlerini siteye yazacağım. Köklere ineceğiz birazcık anlayacağınız üzere. Fakat bugün yine oldukça yüksek sesli bir albümden sizlere bahsedeceğim. Amerikalı “Wolvhammer” adlı Blackend Sludge Metal grubunun bu yıl çıkardığı “The Monuments of Ash & Bone” adlı albümlerinden sizlere bahsedeceğim. Kafa sallamaya hazırsanız albümün derinliklerine dalalım birlikte.
Wolvhammer'ı yeni tanıyan biriyim. Grubun daha önce varlığından bile haberdar değildim. Yalnız o kadar çok Metal grubu var ki, şu ana kadar yüzde birini bile siteye yazmamışımdır. Bu duruma elbette çok seviniyorum. Ne kadar çok grup o kadar çok süper albüm demek oluyor. Özellikle bu yıl çıkan albümleri araştırırken tanıştığım birçok grup oldu. Çoğunun yaptıkları müziğe bayıldım. Zaten daha önceki yazılarımda da dediğim gibi 2018 oldukça verimli bir yıl oluyor Metal camiası adına. Wolvhammer’ın yaptığı Blackened Sludge Metal türü ile ilk defa karşılaşıyorum. Daha önce bu türde hiç albüm incelememiştim. Sağ olsun Amerikalı sert çocuklar bana bu fırsatı verdiler. Blackened Sludge Metal’i tarif etmeye çalışacağım sizlere. Black Metal atmosferinin var olmasına rağmen, Black Metal’in iskeletini oluşturan belli başlı kıstasların birçoğu yok. Blast beatler, kaotik riffler, tiz gitar soundu bu albümde neredeyse yok gibi. Onun yerine Groove ve Sludge temposunun yoğunluğu ile ilerliyor şarkılar. Vokal olarak brutal ve çığlık vokal yer alıyor. Bu da Blackened kısmını karşılıyor büyük ihtimalle. Albümü ilk dinlemeye başladığımda açıkçası ben de herhangi bir izlenim bırakamadı. Bildiğiniz duygusuz bir şekilde dinledim bütün albümü. Zira neler olup bittiğini bir türlü çözemedim. Black Metal’in iblisliğine ithaf ederek başlayan şarkılar bir anda tamamen Sludge’a bürünüyor ve çığlık vokaller bir anda kendini Metalcore gruplarında duyduğumuz aynı ses aralığındaki clean vokale bırakıyor.
Wolvhammer'ın deneysel bir şeyler yapmak istediği çok açık bir şekilde ortada. Bir şarkıda “As I Lay Dying ve Dark Funeral” sentezi görürken bir başka şarkıda “Taake ve Pantera” etkileşimleri ile şaşırıyorsunuz. Başarısız bir çizgide değiller fakat kat etmeleri gereken o kadar çok fazla yol var ki, her şarkıdan sonra bunu daha da iyi anlıyorsunuz. Deneysel şeyleri seven biriyimdir. Sıradanlıktan sıkılan ve kendilerini bambaşka ritimler ve melodilerle ifade eden gruplara her daim saygım vardır. Wolvhammer da saygımı gerçekten hak ediyor. Fakat The Monuments of Ash & Bone için oturaklı bir albüm diyemiyorum. Her şarkı öylesine şahane başlıyor ki, işte şimdi delirmenin tam zamanı diyorsunuz fakat. 2 dakika sonra bambaşka bir tempoda ve bambaşka bir atmosferin içinde buluyorsunuz kendinizi. Eğer bu geçişler çok iyi olsaydı şu anda ne kadar efsane işler yaptıklarını ballandıra ballandıra anlatıyordum. Kafanızı belli bir tempoda sallayacağınız albüm dinlemeyi seviyorsanız The Monuments of Ash & Bone tam size göre olmuş. Ben şu sıralar sallayamıyorum çünkü boynum tutuk.
Albüm prodüksiyon açısından bildiğimiz modern sound ile bizlerin karşısına çıkıyor. Yani burada herhangi bir deneysellik söz konusu değil. Gitar tonların oldukça tok olduğu, davulun belli başlı şeylerle şarkılara eşlik ettiği bir albüm olmuş The Monuments of Ash & Bone. Riff yazım konusunda birazcık deneysellik var işte. Elbette bir “Portal” değiller. Deneysel Metal konusunda malum onlar öküzlüklerini ilan ettiler. Sludge Metal’i çok dinleyen biri değilim. Fakat albüm tempo konusunda en azından çekici kılabiliyor kendisini. Bazı şarkılarda, power rifflerin kendini tekrar ettiği yerlerde, gitar tonlarının çok tok olmasından dolayı ne yazık ki istenen o melodik etkiyi yaratamamış. Melodik bir etki yaratmak istediklerinden değil ama bir şekilde o riffler distorsiyonlu melodileri bizlere sunmuş oluyor.
Albümde 7 şarkı var ve 41 dakikalık bir süreye sahip. Ben albümü en fazla iki kere dinleyebildim. Çünkü oldukça basit düzeyde bir albüm olmuş. Çok fazla kafa karışıklığı yaratacak şarkılar yok. İki türü bir araya getirerek denedikleri şey tam olarak oturmamış. Grubun dördüncü stüdyo albümü olmasına rağmen beni çeken bir albüm değil The Monuments of Ash & Bone. Daha önceki albümlerde durum nedir bilmiyorum. Bir göz atacağım. Görüşmek üzere hoşça kalın!
Albüm Puanı: 6/10
Wolvhammer'ı yeni tanıyan biriyim. Grubun daha önce varlığından bile haberdar değildim. Yalnız o kadar çok Metal grubu var ki, şu ana kadar yüzde birini bile siteye yazmamışımdır. Bu duruma elbette çok seviniyorum. Ne kadar çok grup o kadar çok süper albüm demek oluyor. Özellikle bu yıl çıkan albümleri araştırırken tanıştığım birçok grup oldu. Çoğunun yaptıkları müziğe bayıldım. Zaten daha önceki yazılarımda da dediğim gibi 2018 oldukça verimli bir yıl oluyor Metal camiası adına. Wolvhammer’ın yaptığı Blackened Sludge Metal türü ile ilk defa karşılaşıyorum. Daha önce bu türde hiç albüm incelememiştim. Sağ olsun Amerikalı sert çocuklar bana bu fırsatı verdiler. Blackened Sludge Metal’i tarif etmeye çalışacağım sizlere. Black Metal atmosferinin var olmasına rağmen, Black Metal’in iskeletini oluşturan belli başlı kıstasların birçoğu yok. Blast beatler, kaotik riffler, tiz gitar soundu bu albümde neredeyse yok gibi. Onun yerine Groove ve Sludge temposunun yoğunluğu ile ilerliyor şarkılar. Vokal olarak brutal ve çığlık vokal yer alıyor. Bu da Blackened kısmını karşılıyor büyük ihtimalle. Albümü ilk dinlemeye başladığımda açıkçası ben de herhangi bir izlenim bırakamadı. Bildiğiniz duygusuz bir şekilde dinledim bütün albümü. Zira neler olup bittiğini bir türlü çözemedim. Black Metal’in iblisliğine ithaf ederek başlayan şarkılar bir anda tamamen Sludge’a bürünüyor ve çığlık vokaller bir anda kendini Metalcore gruplarında duyduğumuz aynı ses aralığındaki clean vokale bırakıyor.
Wolvhammer'ın deneysel bir şeyler yapmak istediği çok açık bir şekilde ortada. Bir şarkıda “As I Lay Dying ve Dark Funeral” sentezi görürken bir başka şarkıda “Taake ve Pantera” etkileşimleri ile şaşırıyorsunuz. Başarısız bir çizgide değiller fakat kat etmeleri gereken o kadar çok fazla yol var ki, her şarkıdan sonra bunu daha da iyi anlıyorsunuz. Deneysel şeyleri seven biriyimdir. Sıradanlıktan sıkılan ve kendilerini bambaşka ritimler ve melodilerle ifade eden gruplara her daim saygım vardır. Wolvhammer da saygımı gerçekten hak ediyor. Fakat The Monuments of Ash & Bone için oturaklı bir albüm diyemiyorum. Her şarkı öylesine şahane başlıyor ki, işte şimdi delirmenin tam zamanı diyorsunuz fakat. 2 dakika sonra bambaşka bir tempoda ve bambaşka bir atmosferin içinde buluyorsunuz kendinizi. Eğer bu geçişler çok iyi olsaydı şu anda ne kadar efsane işler yaptıklarını ballandıra ballandıra anlatıyordum. Kafanızı belli bir tempoda sallayacağınız albüm dinlemeyi seviyorsanız The Monuments of Ash & Bone tam size göre olmuş. Ben şu sıralar sallayamıyorum çünkü boynum tutuk.
Albüm prodüksiyon açısından bildiğimiz modern sound ile bizlerin karşısına çıkıyor. Yani burada herhangi bir deneysellik söz konusu değil. Gitar tonların oldukça tok olduğu, davulun belli başlı şeylerle şarkılara eşlik ettiği bir albüm olmuş The Monuments of Ash & Bone. Riff yazım konusunda birazcık deneysellik var işte. Elbette bir “Portal” değiller. Deneysel Metal konusunda malum onlar öküzlüklerini ilan ettiler. Sludge Metal’i çok dinleyen biri değilim. Fakat albüm tempo konusunda en azından çekici kılabiliyor kendisini. Bazı şarkılarda, power rifflerin kendini tekrar ettiği yerlerde, gitar tonlarının çok tok olmasından dolayı ne yazık ki istenen o melodik etkiyi yaratamamış. Melodik bir etki yaratmak istediklerinden değil ama bir şekilde o riffler distorsiyonlu melodileri bizlere sunmuş oluyor.
Albümde 7 şarkı var ve 41 dakikalık bir süreye sahip. Ben albümü en fazla iki kere dinleyebildim. Çünkü oldukça basit düzeyde bir albüm olmuş. Çok fazla kafa karışıklığı yaratacak şarkılar yok. İki türü bir araya getirerek denedikleri şey tam olarak oturmamış. Grubun dördüncü stüdyo albümü olmasına rağmen beni çeken bir albüm değil The Monuments of Ash & Bone. Daha önceki albümlerde durum nedir bilmiyorum. Bir göz atacağım. Görüşmek üzere hoşça kalın!
Albüm Puanı: 6/10
Yorumlar
Yorum Gönder