Albüm Kritik 294 (Bloodbath / The Arrow of Satan Is Drawn)

Merhaba sevgili dostlarım, birkaç gündür sizlerle buluşma şansı yakalayamadım. Geçenlerde sitenin 500. yayınını yazmıştım. O yazı elbette Metal Müzik ile alakalı bir yazı değildi. Daha çok sizlerle paylaşmak istediğim duygulardan ibaret bir yazıydı. Albüm değerlendirmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz. Ekimin 26’sında benim için Death Metal’i sevdiren grup olarak adlandırdığım “Bloodbath”in yeni albümü çıkmıştı. Albümü çıktığı tarihten beri dinliyorum. Aslında daha erken yazmak istedim kritiğini fakat o meşhur grip salgınına ben de yakalandığım için kritik yazma işi birazcık sarkmış oldu. Öyle ya da böyle ben buradayım ve Bloodbath’in 2018 model albümü “The Arrow of Satan Is Drawn”dan sizlere bahsetmek istiyorum.

Bloodbath, Death Metal konusunda benim en severek dinlediğim gruptur. Hemen hemen her Death Metal albümü incelemesinde bunu vurgularım. Zira bugün Death Metal’i merak ediyor ve bu türde çıkan albümleri araştırıp dinliyorsam kesinlikle bu Bloodbath’in sayesindedir. Bloodbath’i ilk EP’leri olan “Breeding Death” ile keşfetmiştim. Elbette çıktığı yıl değil de daha sonrasında dinleme fırsatım olmuştu. Breeding Death’te bulunan o 3 şarkı ile bir anda kendimi Death Metal’i seven ya da sevmeye meyilli biri olarak buldum. Zaten o zamanlar çok fazla türde Metal Müzik dinlemiyordum. Şöyle bir bakıyorum da, hayatımda ilk olarak “Metallica” etkisi oldu (her Türkiye’de yaşayan liseli metalci arkadaş gibi). Daha sonra işin içine “Slayer” da dahil oldu ve Thrash Metal ile günümü gün eden biri olmuştum. Benim kendimle en çok övündüğüm kısım aslında bundan sonra başlıyor. Çünkü sadece dinleyip geçmiyordum grupları. Oturup biyografilerini ve tarihçelerini okuyordum. Böyle böyle daha da öteye gitmeye başladım. Sonra “Trivium” ile Metalcore maceram oldu. Sonra köklere indim ve cayır cayır “Black Sabbath” dinledim. Bu söylediklerim benim hayatımdaki mihenk taşlarıdır. Elbette bu grupların yanında bolca diğer grupları da dinliyordum. Ekstrem türlere oldukça ön yargılı biriydim. Bu ön yargımı ise Black Metal devi “Gorgoroth” kırmıştı. Adamların “Prosperity and Beauty” adlı şarkılarının Wacken’daki performanslarını izleyince resmen tüylerim diken diken olmuştu. Meğer içimde uyuyan bir şeytan varmış ve Gorgoroth ile birlikte bu şeytanı da uyandırmış oldum. İşte Bloodbath de benim için mihenk taşı niteliğinde bir gruptur. Mikael ve arkadaşları ile birlikte öküz gibi müzik yapan Bloodbath’i dinleyip etkilenmeyen nadir insanlar vardır.

Bundan 4 yıl önce yani 2014 yılında yayınladıkları “Grand Morbid Funeral” ile benim için altın çağını yaşıyordu Bloodbath. Birçoğunuz “hadi len” oradan diyerek kükrüyor olabilirsiniz ama durum gerçekten de böyle. Evet, en büyük eksiklik olarak Mikael’in artık Bloodbath kadrosunda olmayışı olarak söylenebilir. Bu, bana göre de böyle dostlarım o konuda aynı düşüncedeyiz. Fakat yazılan bestelere baktığımızda “Blakkheim ve Sodomizer”ın nasıl sapkınlıkları ortaya koyduğu da apaçık ortadadır. Bugün bile bu albümü baştan sona dinlerim ve kafamı sallamaktan boynum ağrır. Hatta spor yaparken dinlemek için hazırladığım müzik listesinde bu albümden 4-5 şarkı kesinlikle var. Yahu “My Torturer”ı dinleyip enerji patlaması yaşamıyor musunuz siz? “Nightmares Made Flesh” de oldukça hayvansı bir Bloodbath albümüdür benim için. Tam bir yıldızlar kadrosuna sahip olması ile Bloodbath, her yaptığı veya yapacağı albüm ile birlikte sürekli olarak odak noktası olmayı başarıyor. Kendine has soundu ve epik riff yazımlarıyla Death Metal’in o tekinsiz tarafını oldukça iyi bir şekilde damarlarımıza enjekte ediyor İsveçli ruhsuzlar. The Arrow of Satan Is Drawn’ı epeydir dinliyorum. Açıkçası yeni bir Bloodbath albümü dinleme fikir bile beni oldukça heyecanlandırmıştı. Elbette albümden beklentim daha da yükselmişti.

Öncelikle The Arrow of Satan Is Drawn’ın soundu bir önceki albümleri Grand Morbid Funeral ile birebir aynı dostlarım. Yani bu albümden her hangi bir şarkının daha girişini duyduğunuzda Bloodbath albümünden bir şarkı dinlediğinizi fark edeceksiniz. Albümü baştan sona 7-8 kez dinlemiş biri olarak ne yazık ki beni hayal kırıklığına uğrattı. Öncelikle şunu söyleyeyim, Nick Holmes kesinlikle bu albümde olmamalıydı. Grand Morbid Funeral’da yine idare eder bir performans ortaya sunuyordu fakat The Arrow of Satan Is Drawn’da resmen üzmüş. Bloodbath şarkılarını Mikael gibi oldukça güçlü bir Brutal vokal seslendirmeli. Artık bunun farkında olsa grup iyi olacak. Zira şarkılardaki vokal performansı yüzünüzün ekşimesine sebebiyet verebiliyor. Şahsen bende bu durum oldu. Vokal konusunun üzmesi yetmiyormuş gibi, albümü baştan sona saran şarkıların çok fazla gönlümü çalamayışı da tuzu biberi oldu. Yazılan riffler oldukça basitleşmiş. İlk olarak bunu fark ediyorsunuz. Önceki albümde daha kallavi işler duyduk. Fakat The Arrow of Satan Is Drawn’da biraz daha kolaya kaçılmış. Bloodbath, atmosfer konusuna biraz vakit harcamış bu albümde. Yazılan rifflerden çok yaratılan o dehşet atmosferi dinleyenlere yaşatmak istemişler. İyi ama Bloodbath zaten bunu yeterli bir düzeyde yapıyordu hem de öküz gibi riffler yazarak yapıyordu. Albümü her dinlememde biraz daha fazla sıkıldığımı fark ettim. Bir Bloodbath albümünde yaşamak istemediğim duyguları bana yaşattı The Arrow of Satan Is Drawn.


İşin ilginç tarafı albümden çok fazla bahsedildiğini de görmedim. Sanki sessiz sedasız çıktı albüm ve öyle bir köşede duruyor. Behemoth’tan sonra Bloodbath de önceki albümlerinde yaptıkları muazzam işlerin arkasına yaslanmışlar ve benzer bir patikadan gitmeyi tercih etmişler. Fakat ne yazık ki tekrara düşmekten kurtulamamışlar. Ben bu tekrara düşme kalıbını kullanmayı çok seven biri değilim ama The Arrow of Satan Is Drawn için bunu söylemek zorundayım. Davul çeşitlemeleri bile beni etkileyemedi. Halbuki Bloodbath albümlerinde “Axe” davulu parçalarcasına çalar ve çeşitlemeleri ile göz doldururdu. Albümde 10 şarkı yer alıyor ve benim en severek dinlediğim şarkı “Bloodicide” oldu. Düşünün tek bir şarkı ismi yazdım buraya. Ne yazık ki The Arrow of Satan Is Drawn benim için bir başka hayal kırıklığından öteye gidemedi. Bir başka yazıda görüşene dek hoşça kalın!

Albüm Puanı: 7/10





Yorumlar