Kozmos Belgeselinin Görselidir |
Her şeyin başlangıcı çok önemlidir. Çünkü başlangıç demek birçok kriteri yerine getirip, hazır olmak demektir. Hazırlık aşamaları ne kadar elzem olursa olsun, bütün o süreci tamamlayıp sonunda başlamak insana inanılmaz derecede güçlülük duygusu hissettirir. Bilmiyorum, ben öyle hissediyorum. İster bu yapmak zorunda olduğum bir görev olsun, isterse kendimi ruhen iyi hissetmeme yarayan ve kendime bir şeyler katmamı sağlayan bir uğraş olsun. Eğer sonunda hazırsam benden mutlusu ve iyi hissedeni olmaz. Başlamak, insanın hayatında vermesi gereken belki de en önemli kararlardan biridir. Belki kötü bir sona başlayacaksınız, belki de sonunun gelmesini istemeyeceğiniz bir mutluluğa… Belki sonunun nasıl biteceğini bileceksiniz, belki de bir anda dibini görmediğiniz karanlık sulara atlarcasına başlayacaksınız. Bizler insanız. Dünya’da var olan en kudretli, en gizemli, en garip, en karmaşık canlılarız. Bizler evrimin en muhteşem eseriyiz. Fiziksel olarak imrenilecek yaratıklarız. Tek bir tür altında var olan milyarlarca farklı karakteriz. Bizler var olan, var eden aynı zamanda yok edeniz. Bizler tanrı olarak adlandırılan yüce kavramın aslında ta kendileriyiz. Bizler hayata başlarken gözlerimiz kapalı oluruz. Gözlerimizin ilk açılışı ile ışıkları görürüz. Sadece ışık görürüz. Tanımsız varlıkları görürüz. İnsanın hayatında gözlerinin açılması sadece bir kere olmuyor. Keşke bir kere olsa da bizler de her defasında şaşırmasak. Fakat bizler insanız. Doğamızda bu var. Şaşıracağız. Hayata başlamak sadece küçücük bir adımdır. Fakat her var olan veya var olabilen insan sonuçta BAŞLAMAK eylemini seçmiştir.
İnsan için yapılan en klasik tanım şudur; düşünebilen tek varlıktır. İnsana bahşedilen en büyük şey düşünmektir. Bu tanımları hepimiz duymuşuzdur. Acaba gerçekten de düşünmek midir insanı diğer canlılardan ayıran şey? Acaba bizler bununla övünmek konusunda gerçekten de haklı mıyız? Diğer canlıların düşünmediğini nasıl anladık peki? Ya da yetersiz olduklarına nasıl kanaat getirdik? Bir gergedanın otomobil düşünememesi ve bunu projelendirip çizememesi midir onun düşünmediğini gösteren şey. Veya bir zürafanın o kadar uzun boylu olmasına rağmen ormanın içine diğer hayvanlara satabileceği çok katlı gökdelenler tasarlayıp, onu hayata geçirememesi midir o canlının düşünmediğini gösteren şey? Abartılı geldi değil mi örnekler. Neler saçmalıyorsun be adam diyorsunuz. Fakat hepimiz düşünme deyince en uç şeyleri tasarlamıyor muyuz aklımızda? Bir kiraz ağacının düşünmediğini herkes dile getirecektir. Çünkü sanılır ki kiraz ağacının asli görevi insana meyvesini sunmaktır. Halbuki kiraz ağacı gövdesinden köküne, kökünden yapraklarına ve yapraklarından meyvelerine kadar var olan tüm uzvuyla yer yüzü için vardır. Ağaç elbette düşünüyor. Ne mi düşünüyor? En az bir kuş, bir aslan, bir fil, bir çekirge ve bir insan gibi yeryüzünde var olmayı düşünüyor. Nasıl daha güçlü var olabileceğini, nasıl sağlam bir şekilde mevsimleri atlatacağını ve nasıl aşk yaşayacağını düşünüyor. Düşünmüyor mu dersiniz?
İnsan elbette diğer tüm canlılardan farklıdır. İnsanın zihninin sınırı yok, düşüncelerinin sınırı yok ve bununla gurur duymakta da sonuna kadar haklıdır. Lakin diğer canlıların düşünmediğini veya düşünemediğini söylemek ise tamamen egoistliktir. İnsanının günümüzdeki hali de bu değil mi zaten. Herkes egoist ve bununla övünebilecek kadar da dalkavuktur. Evet, düşünmemizin sınırları yok. Diğer canlılar belli başlı sınırlar içinde kalırken düşünce konusunda, bizlerin ne sınırları ve ne de mezurası var. İyi düşünceler yok olurken, kötü düşüncelerimiz sadece kendi türümüzü değil bütün türleri etkiliyor artık. İnsanların birbirine düşman olması artık sıradan bir hal alırken, insanın tek bir yaşam yeri olan Dünya’ya ve bu kırılgan yerde yaşayan bütün canlılara düşman olması da artık nasıl iğrenç bir tür olduğumuzun sorgu göstermez bir gerçeğidir. İnsan, sosyal varlık olmasıyla bilinen güzide tür! Günümüzde yozlaşan bir türden başka bir şey değiliz artık. Ne ahlak kavramı kaldı, ne de yetinme kavramı kaldı. Bizler her daim aç, her daim fazlasını isteyen ahmak sürüsünden başka bir şey değiliz. Bizler çok mu değerliyiz? Kendi dünyamızda görmediğimiz yerler var hala, ayak basmadığımız yerler var (iyi ki de var). Dünya güneş sistemi içindeki en büyük gezegen falan da değil. Güneş sistemimiz Samanyolu galaksisindeki en büyük sistem de değil. Samanyolu ise Kozmosta yer alan toplu iğne ucundan bile küçük bir ışık sadece. İnsan, ne kadar da değersizleşti birden. Ne oldu peki bizim süper egomuza?
John French'in "Leggo My Ego" adlı resmi. |
Dostlarım, insan olmak demek sadece çalışan ve hayattaki varlığını ekonomi denilen ahlaksızlığa bağlayan canlı demek değildir. İnsan demek; okuyan, yazan, dinleyen, seyreden, yaratan, hisseden demektir. İnsan, sanatın sevgi dolu kucağı ile ancak ne kadar erdemli biri olduğunu anlar. Ancak sanatın sevgi dolu kucağı ile dalkavukluktan vazgeçer ve o anlamsız süper egosunu bir kenarı bırakır. Ben hep bunu savunuyorum. Bugün, bu kısa iç dökme yazım ile birlikte siteye 500. yayın girişini yapmış oluyorum. Bu zamana kadar gözleriniz ile benle iletişime geçtiğiniz için teşekkür ederim. Nereye kadar devam eder bilmiyorum ama ben buraya yazmaya bir süre daha devam edeceğim. Daha çok dinlenecek albüm var, daha çok paylaşılacak duygu ve düşüncelerim var. Başladım ve devam ediyorum. Umarım hep böyle içten bir şekilde yola devam ederiz karşılıklı olarak. Lütfen unutmayın bizler düşünebilen canlılar olarak ayrışmıyoruz. Bizler, karakterlerimiz ve sosyal birey olma çabamız ile ayrışıyoruz. Yukarıda da dedim ya, “Bir kiraz ağacının düşünmediğini herkes dile getirecektir. Çünkü sanılır ki kiraz ağacının asli görevi insana meyvesini sunmaktır. Halbuki kiraz ağacının gövdesinden köküne, kökünden yapraklarına ve yapraklarından meyvelerine kadar var olan tüm uzvuyla yer yüzü için vardır. Ağaç elbette düşünüyor. Ne mi düşünüyor? En az bir kuş, bir aslan, bir fil, bir çekirge ve bir insan gibi yeryüzünde var olmayı düşünüyor. Nasıl daha güçlü var olabileceğini, nasıl sağlam bir şekilde mevsimleri atlatacağını ve nasıl aşk yaşayacağını düşünüyor. Düşünmüyor mu dersiniz? “
Not: Bu yazıyı yazarken birçok klasik eser dinledim fakat beni en fazla etkileyen muhteşem yapıtı hemen aşağıda paylaştım.
Yorumlar
Yorum Gönder