Tekinsiz topraklarda gezmedim hiç. Öyle bir yere denk gelmedim. Gelsem de cesaret edip yürümezdim sanırım. Fakat tekinsiz birçok albüm dinliyorum. O albümleri dinlemek bile benim içindeki karanlığın yüzüme vurmasına, aydınlık yollarımı karartmasına neden olabiliyor. Özellikle dinlediğim ekstrem albümler bu konuda süreci daha da hızlandırıyor. Biz Metal severler normal bir müzik dinlemiyoruz. Sıradan bir müzik dinlemiyoruz. Sadece bizleri mutlu eden ve tek o duyguyu yaşatan bir müzik dinlemiyoruz. Bizler, her türlü yeraltına ait duyguları dinliyoruz. Karanlık dolu, kasvet dolu, endişe, gerginlik, korku ve şizofrenik duyguları yaşıyoruz. Yani bizim yelpazemiz geniş. Bugün sizlere işte bu geniş yelpazede yer alan birçok duyguyu tek bir albümde sunabilen bir gruptan ve o tekinsiz albümlerinden bahsedeceğim. İngiltere’den çok fazla ekstrem Metal grubu görmeye alışık değildim. Fakat 2011 yılından bu yana “Lychgate” adlı grup oldukça dehşet bir şekilde bu görevi yerine getiriyor. Bugün sizlere grubun 2018’in Mart ayında çıkmış olan “The Contagion in Nine Steps” adlı albümünü değerlendireceğim.
Lychgate'i araştırırken grubun yaptığı türe Avant-garde Black Metal yazdıklarını gördüm. Bu zamana kadar dinlediğim Avant-garde Black Metal gruplarına çok fazla benzemedikleri aşikar. Ne bir “Deathspell Omega” ne de bir “Ignis Haereticum” havası var Lychgate’te. Hardcore riffler var olmasına rağmen bunun yanında atmosferi oluşturan esas melodik riffler burada devreye giriyor. Fakat işin en önemli kısmını bu defa bas gitarda görüyoruz. Sanki bir Progressive Metal grubunda bas gitar çalıyormuşçasına egzotik çeşitlemelerle şarkıları süslüyor “A.K. Webb” adlı dostumuz. Beni bu durum fazlasıyla memnun etti. Öyle laf olsun diye bas gitar gösterisi yapılmıyor. Oldukça kallavi bestelerle şarkıları bambaşka boyutlara taşıyor bas gitar partisyonları. Grubu bu muhteşem müzikal anlayışından dolayı tebrik ediyorum. Zaten albümde yer alan şarkıların yazımı öylesine üst düzey ki, ben albüm boyunca şaşırmaktan bir hal oldum. Ben, bu albüm için Black Metal yakıştırmasını pek yapamayacağım. Yani benim dinlediğim birçok türde Black Metal albümü var. The Contagion in Nine Steps ise bunların arasında yer almıyor. Yapısal olarak hiçbir Black Metal albümünde böylesine karmaşık şeyler görmedim. Evet, Deathspell Omega ve Ignis Haereticum da oldukça ağır ve karmaşık işler yapıyorlar. Fakat Lychgate kesinlikle başka bir boyutta ve başka bir kategoride bayrak taşıyor. Teknik olarak Avant-garde yapıya kesinlikle sahip albüm fakat ekstrem açıdan Black Metal gürültüsüne aynı derecede sahip değil. Hatta bu albümü dinlerken zamanında dinlediğim ve hatta kritiğini yazdığım Funeral Doom Metal grubu “Ahab”in “The Boats of the “Glen Carrig” albümüne oldukça fazla benzettim. İki albümde ağır aksak ilerlemesine rağmen, yaratılan atmosfer oldukça etkileyici bir şekilde dinleyenlere sunuluyor.
Albümü dinlemeye başladığımdan beri öylesine çok şeyden etkilendim ki, bir ara “n’oluyor lan” diye triplere girdim. Fakat yaratılan atmosfer öylesine güçlü ve etkileyici ki, sizi o kasvetli yolun içine bir dahil etti mi çıkışınız çok zor oluyor. Albümü benim için gerilim kitabı tadında bir tat veriyor. Sanki müziği okuyordum dinlerken. Evet, evet tam olarak böyle hissettim. Hipnotize edici bir tarafı var The Contagion in Nine Steps. Bir de benim en çok sevdiğim enstrümanlardan kilise orgu da şarkıların içinde yer aldığı için, The Contagion in Nine Steps’i dinlemek bana bambaşka bir haz veriyor. Öylesine fazla riff geçişleri, solo partisyonları, piyano besteleri ve vokal çeşitliliği var ki albümde hiçbir şey kendini kolay kolay tekrar etmiyor. Bas gitar bile arkada sürekli başka şeylerle meşgul oluyor. Bir durun arkadaş! Anlatılan şeylerin de içi boş değil. Felsefi anlatışlar söz konusu albümün başından sonuna kadar. Metalcilerin en sevdiğim özelliğidir; okuyan ve araştıran süper insanlardır kendileri! Saçmalayan gruplar da elbette var fakat onların hitap ettiği kitle zaten boşlukta geziyor. Albüm genel olarak düşük tempoda ilerliyor. “Hither Comes the Swarm”ın dördüncü dakikasından sonra tempo biraz artıyor olsa da, genel olarak oldukça ağır bir şekilde ilerleyen ve düşüncelerini yavaş yavaş söyleyen bir albüm The Contagion in Nine Steps.
Lychgate'i araştırırken grubun yaptığı türe Avant-garde Black Metal yazdıklarını gördüm. Bu zamana kadar dinlediğim Avant-garde Black Metal gruplarına çok fazla benzemedikleri aşikar. Ne bir “Deathspell Omega” ne de bir “Ignis Haereticum” havası var Lychgate’te. Hardcore riffler var olmasına rağmen bunun yanında atmosferi oluşturan esas melodik riffler burada devreye giriyor. Fakat işin en önemli kısmını bu defa bas gitarda görüyoruz. Sanki bir Progressive Metal grubunda bas gitar çalıyormuşçasına egzotik çeşitlemelerle şarkıları süslüyor “A.K. Webb” adlı dostumuz. Beni bu durum fazlasıyla memnun etti. Öyle laf olsun diye bas gitar gösterisi yapılmıyor. Oldukça kallavi bestelerle şarkıları bambaşka boyutlara taşıyor bas gitar partisyonları. Grubu bu muhteşem müzikal anlayışından dolayı tebrik ediyorum. Zaten albümde yer alan şarkıların yazımı öylesine üst düzey ki, ben albüm boyunca şaşırmaktan bir hal oldum. Ben, bu albüm için Black Metal yakıştırmasını pek yapamayacağım. Yani benim dinlediğim birçok türde Black Metal albümü var. The Contagion in Nine Steps ise bunların arasında yer almıyor. Yapısal olarak hiçbir Black Metal albümünde böylesine karmaşık şeyler görmedim. Evet, Deathspell Omega ve Ignis Haereticum da oldukça ağır ve karmaşık işler yapıyorlar. Fakat Lychgate kesinlikle başka bir boyutta ve başka bir kategoride bayrak taşıyor. Teknik olarak Avant-garde yapıya kesinlikle sahip albüm fakat ekstrem açıdan Black Metal gürültüsüne aynı derecede sahip değil. Hatta bu albümü dinlerken zamanında dinlediğim ve hatta kritiğini yazdığım Funeral Doom Metal grubu “Ahab”in “The Boats of the “Glen Carrig” albümüne oldukça fazla benzettim. İki albümde ağır aksak ilerlemesine rağmen, yaratılan atmosfer oldukça etkileyici bir şekilde dinleyenlere sunuluyor.
Albümü dinlemeye başladığımdan beri öylesine çok şeyden etkilendim ki, bir ara “n’oluyor lan” diye triplere girdim. Fakat yaratılan atmosfer öylesine güçlü ve etkileyici ki, sizi o kasvetli yolun içine bir dahil etti mi çıkışınız çok zor oluyor. Albümü benim için gerilim kitabı tadında bir tat veriyor. Sanki müziği okuyordum dinlerken. Evet, evet tam olarak böyle hissettim. Hipnotize edici bir tarafı var The Contagion in Nine Steps. Bir de benim en çok sevdiğim enstrümanlardan kilise orgu da şarkıların içinde yer aldığı için, The Contagion in Nine Steps’i dinlemek bana bambaşka bir haz veriyor. Öylesine fazla riff geçişleri, solo partisyonları, piyano besteleri ve vokal çeşitliliği var ki albümde hiçbir şey kendini kolay kolay tekrar etmiyor. Bas gitar bile arkada sürekli başka şeylerle meşgul oluyor. Bir durun arkadaş! Anlatılan şeylerin de içi boş değil. Felsefi anlatışlar söz konusu albümün başından sonuna kadar. Metalcilerin en sevdiğim özelliğidir; okuyan ve araştıran süper insanlardır kendileri! Saçmalayan gruplar da elbette var fakat onların hitap ettiği kitle zaten boşlukta geziyor. Albüm genel olarak düşük tempoda ilerliyor. “Hither Comes the Swarm”ın dördüncü dakikasından sonra tempo biraz artıyor olsa da, genel olarak oldukça ağır bir şekilde ilerleyen ve düşüncelerini yavaş yavaş söyleyen bir albüm The Contagion in Nine Steps.
“Çok fazla özgürlük değişiyor gibi görünüyor
Hiçbir şeyden çok köleliğe
Körleşmiş vatandaşlar gerçek filozoflara karşı duruyorlar
Hepsi havaya süzülen düşüncelerle bozuluyor” (Republic)
Yukarıdaki dizede gördüğünüz gibi dostlarımız oldukça kallavi sözler yazarak, muhteşem şarkılarına daha da bir güzellik katıyorlar. Gerçekten ihtişamlı bir albüm olmuş The Contagion in Nine Steps. Yazılan bütün enstrüman partisyonları etkileyici olmuş. Atmosfer zaten olağanüstü dostlarım. Albümü dinlemeden sadece bunları okuyarak aynı tadı alamazsınız. Daha önce dinleyenleriniz varsa ne demek istediğimi tam anlamıyla anlıyorlardır zaten. Albümde 6 şarkı yer alıyor ve süresi 42 dakika kadar. Her saniyesi ile mest eden bir albüm dinlemek istiyorsanız The Contagion in Nine Steps bu ihtiyacınızı tam anlamıyla karşılayacaktır. Lychgate’e bu muazzam albümü için teşekkür ediyorum. Bir sonraki yazıda görüşene dek hoşça kalın!
Albüm Puanı: 10/10
Albüm Puanı: 10/10
Yorumlar
Yorum Gönder