Düne kadar 2018 yılına ait birçok albüm incelemeleri yaptım. Fakat benim esas beklediğim albüm “Behemoth”un 5 Ekim 2018’de çıkaracağı “I loved You at Your Darkest” albümü idi. Yalan söylemeye gerek yok. Bu albüm için öylesine çok sabırsızlanıyordum ki, ön siparişe verdiğim tarihten itibaren her gün iTunes’a girip bakıyordum. Sanki tarihi öne alacaklarmış gibi. Heyecan işte ne yaparsınız. Aslında böylesine bir heyecan yaşamama sebep olan tabi ki grubun gelmiş geçmiş en iyi albümü olan “The Satanist”tir. Neyse aylar haftaları, haftalar günleri kovaladı ve sonunda I loved You at Your Darkest elime geçti. Dünden beri dinlediğim albüm hakkında söyleyecek çok şeyim var.
Behemoth'u aslında yeni yeni sevenlerdenim. 2014 yılında The Satanist çıktığında öylesine fazla konuşuluyordu ki, ben de bu konuşmalara daha fazla dayanamayıp bir de ben dinleyeyim dedim. Daha önce “Grom” ve “Evangelion” albümlerin dinlemiş biri olarak, Behemoth aslında beni çokta tatmin etmiyordu. Özellikle prodüksiyon kalitesi olarak öylesine kulak parçalayan bir soundları vardı ki, “bu ne lan” deyip öfkeleniyordum. Evangelion belki biraz daha iyiydi sound konusunda ama diğer Behemoth albümleri benim için vasat bir sounda sahipti. Adamların neler yaptıklarını ayırt edemiyordum. Delicesine tok bir gürültü eşliğinde Nergal bir şeyler haykırıp duruyordu. Fakat The Satanist öyle değildi. Zaten The Satanist’ten “Blow Your Trumpets Gabriel”i ilk dinlediğimde, Behemoth’un sonunda iyi bir sound yakaladığı dikkatimi çekmişti. Ne rifflerin çeşitliliği ne de atmosfer çok umurumda olmamıştı. Artık gitar ile yaratılan riffleri rahat bir şekilde duyuyordum ya, o benim için birinci kıstastı. Daha sonra albümdeki şarkıları birer birer dinlediğimde tüylerim diken diken olmuştu resmen. Nergal, yaşadığı büyük hastalık sonrasında öyle bir geri dönüş yapmıştı ki her şarkı ayrı bir olağanüstülük sunuyordu. The Satanist, nasıl muhteşem bir ekstrem albüm yazılırın en güçlü örneklerinden biri olmuştu bir anda. Her şarkıyı 20 defa dinlesem de bir türlü sıkılmıyordum. Her şarkının bitişinde “vay be” diyerek reaksiyon veriyordum. Yıl 2018 ve ben The Satanist’i hala baştan sona oturup dinleyebiliyorum bir dirhem sıkılmadan. Aynı heyecanla ve aynı hayranlıkla… Bu durum biraz beni endişelendirmeye başlamıştı. Zira Behemoth’un yeni albümü gelecekti ve The Satanist’ten çok daha üstün bir albüm olması gerekiyordu. Çünkü Behemoth belki de elindeki en büyük kozu The Satanist ile oynamıştı.
The Satanist her şeyi ile Behemoth için yeni bir dönemin işareti olmuştu. Hatta durum öylesine garip bir hal almıştı ki, Behemoth konserlerinde eski albümlerinin yüzüne bakmayı unutmuştu neredeyse. Sadece bir iki eski şarkıyı (o da en popülerlerini) setlistlerine alıyorlar ve diğer şarkıların hepsi The Satanist’ten oluyordu. The Satanist’teki bütün şarkıları canlı olarak çaldı Behemoth. Çünkü ne dinleyenlerin bir itirazı vardı bu muhteşem albümü dinlemeye ne de Behemoth’taki Negal, Inferno ve Orion çalmaktan sıkılıyorlardı. İster kabul edin ister etmeyin The Satanist en uzun soluklu Black/Death Metal albümlerinin lideri olmuştu. Böylesine ihtişamlı geçen 4 yılın ardından I loved You at Your Darkest’tan ilk olarak “God=Dog” adlı şarkı ile bizleri selamladı Behemoth. Şarkıyı ilk dinlediğimde oldukça fazla beğenmiştim. Gerçi bunda Behemoth’un muazzam kısa film tadındaki klibinin de etkisi var elbette. Fakat God=Dog için The Satanist’te alınmayan bir şarkı deselerdi inanırdım. Çünkü yapısal olarak öylesine benzerdi ki The Satanist şarkılarıyla, enteresan bir hissiyat uyandırıyordu. Gerçi ben Behemoth’un The Satanist benzeri bir albüm ile geleceğini biliyordum. Çünkü yukarıda da dediğim gibi elindeki en büyük kozu The Satanist ile oynamıştı Polonyalı satanistler. God=Dog’u 50 kere falan dinledikten sonra “yahu bu The Satanist şarkısına benzemiyor mu” diye düşüncelere girdim. Fakat benziyordu. Bir de şarkının ismi çok komik ve ilkokul şakasını andıracak bir cinsten olması da ayrı bir konuydu. Daha sonra “Wolves ov Siberia” geldi. Bu şarkı God=Dog’a kıyasla daha sağlam bir şarkıydı. Her iki şarkıda oldukça basit riffler yazılmış ve bu riffler sürekli birbirini tekrar ediyordu. Fakat Wolves ov Siberia daha sert bir şarkı olduğu için mi artık bilmiyorum benim daha fazla beğenimi kazanmıştı. Özellikle şarkının ikinci kısmı yaşanılan gerginliği çok iyi hissettiriyordu. Albümün çıkmasına yakın bir zamanda da “Bartzabel”i de yine klibi ile birlikte bizlere sundu grubumuz. Bartzabel benim için sırdan bir şarkıdan öteye geçemedi. İş bundan sonra ilginçleşmeye başlıyor zaten. Zira Behemoth albümdeki kozlarının en önemlilerini çoktan sunmuştu dinleyenlere.
Evet, Nergal The Satanist’in başarısından sonra nasıl bir yol izleyeceğini çoktan kestirmişti gözüne. Çok fazla o yoldan sapmadan birkaç yenilikle ikinci bir The Satanist havası yaratma niyetindeydi. Bu I Loved You at Your Darkest’ın genel atmosferinden çok fazla belli oluyor. The Satanist öncesi olan Behemoth zaten artık ölmüştü. O dönemlerine ait en ufak bir kırıntı göremiyorsunuz. Behemoth yeni kimliğini çok sevdi çünkü. Bizler de sevdik. Fakat bu demek olmuyor ki Behemoth’tan bir tane daha The Satanist dinlemek istiyoruz. O albümü biz zaten dinlemiştik ve dinlemek istediğimiz daha farklı ve daha yaratıcı bestelerdi. Nergal ve ekibi ne yazık ki o konuda öyle çok fazla uğraşmamışlar. Belli bir yapının üzerine birkaç melodik ve atmosferik tınılar ekleyerek devam etme kararı almışlar. Albüm kötü değil elbette fakat benim gibi daha farklı şeyleri umut edenler için biraz üzücü olmuş.
Yine şeytanı ve akranlarını övmek ile meşgul olmuş bu albümde de Nergal. Şeytanı överken, tanrı, peygamber ve yandaşlarını da yermeyi unutmamış. The Satanist’teki tanrı düşmanlığını I Loved You at Your Darkest’ta da görüyoruz. I loved You at Your Darkest, İncil’in Romans 5:8 pasajında geçiyor. Oturup burada o pasajı yazacak değilim. Sizler mor renkli "Romans 5:8"e tıklarsanız direkt olarak siteye bağlanırsınız. Hatta albümde yine Rom 5:8 adlı bir şarkı da var. Ve o şarkı albümün en sağlam şarkılarından biri olmuş. I Loved You at Your Darkest, The Satanist gibi beni baştan sona etkileyen bir albüm olmadı. Bu albümde “Wolves ov Siberia, If Crucifixion Was Not Enough…, God=Dog ve Rom 5:8”i çok sevdim. Bu şarkıları dinlerken Nergal’in o katıksız öfkesini gayet iyi hissediyorsunuz. Hatta tek başına Rom 5:8 albümün kısa bir özeti gibi de düşünülebilir.
Evet, haftalardır beklediğim albüme nihayet kavuştum. Aslında her şey beklediğim gibi oldu sayılır. İçten içe The Satanist’ten farklı bir şeyler geleceğini umsam da, Behemoth aynı patikadan yürümeye devam ediyor I Loved You at Your Darkest’ta. Fakat The Satanist kadar başarılı bir yol alış değil elbette bu. Dinlemesi güzel bir albüm olan I Loved You at Your Darkest’ın bence en vurucu adamı davuldaki “Inferno” olmuş. Harikulade bir performans sergiliyor yine. Görüşmek üzere hoşça kalın!
Albüm Puanı: 7/10
Yorumlar
Yorum Gönder