Uzun bir aradan sonra herkese merhabalar! Merhaba yazmayı bile özlemişim buraya. Artık yaz mevsimi hepimizi etkisi altına aldı malumunuz. Güzel güneşli günlerde dışarıda olmak daha cazip geliyor birçoğumuz için. Fakat benim siteden uzak kalmamın nedeni tam olarak bu değil. Daha önce de bahsetmiştim, kendi solo-grup projem olan “Ghoul Father”ın üçüncü albümünün yazımlarına yoğunlaşmaya başladım iyiden iyiye. Aksilik olmazsa ağustosun son haftasında albüm yayınlanmış olacak. Amatör bir çalışma olduğu için belli başlı mecralarda olacak albüm. Tamamen kendimi şımartmak için yaptığım bir girişim olduğu için para kazanma ve geniş kitlelere ulaşma gibi bir düşüncem de yok. Belli bir sayıda insana ulaşırsam ne ala. Albüm yazımı bittikten sonra Metal Music Share Plus’ta da paylaşacağım. Ghoul Father projemden kısaca bahsettikten sonra yaklaşık 10 günden bu yana siteye yazı girişi yapmadığım için oldukça kallavi bir albüm ile geri dönüş yapmalıyım diye düşünüyordum. Aslına bakarsanız aylardır ertelediğim bir albüm vardı ve onu dinleyip sizlere söz etmenin zamanının geldiğini düşündüm. Bugün Avant-garde Black Metal’in kollarında bulacağız kendimizi. Norveçli karanlık grubumuz “Dødheimsgard”ın 2015 yılında çıkardığı “A Umbra Omega” adlı albümünden sizlere söz edeceğim.
Uzun zamandır Avant-garde Black Metal albümlerine denk gelmiyordum. Aslına bakarsanız yukarıda da dediğim gibi bu albüme de daha önce denk gelmiştim. Yani Avant-garde Black Metal albümlerine denk gelmeme istatistiğim devam ediyor. Avant-garde Black Metal deyince elbette heyecanlanıyorum. Zira Fransız kafirlerden oluşan “Deathspell Omega” bana bu türü öylesine çok sevdirdi ki, neredeyse ibadet edeceğim kendilerine. Şeytanın dünya üzerinde kazandığı zaferin en büyük sanatsal göstergesi oluyor kendileri. Birkaç grup daha dinlesem de bu türde, Deathspell Omega kadar etkileyeni olmadı beni. Dødheimsgard, Avant-garde Black Metal türünde albümler yapan bir grup olarak adlandırılmış. Kesinlikle öyleler. Fakat daha önce dinlediğim türdeşleri gibi çok agresif ve haşin bir tutum sergilediklerini söyleyemem. Biraz daha mistik bir hava tercih ediyor Dødheimsgard. Bu mistik havayı da, son sese sahip distorsiyonlu gitarlar yerine, daha soft bir şekilde bizlere yansıtıyorlar. Karanlık ve gizemli bir tema ile karşımıza çıkıyor A Umbra Omega ve dinlemesi oldukça dikkat isteyen albümlerden biri olduğunu da söylemem gerekiyor. Zira albümü dinlemeden önce şarkıların süresi beni oldukça tedirgin etmişti. Evet, 15 dakikalık Avant-garde Black Metal şarkıları dinlemeye alışık biriyim fakat ilk defa dinleyeceğim bir grup beni biraz da olsa endişelendiriyor. Zira nasıl bir albüm dinleyeceğim konusunda hiçbir fikirim yok.
Albümü dinlediğim süre zarfında deneysel çok fazla öğenin barındığını keşfettim. Yani tam olarak bir Avant-garde Black Metal albümü demek zor, içinde çok fazla müzikal geçişler var. Klavyeden tutunda saksafona kadar birkaç farklı enstrümanın sesini duyuyorsunuz. Zaten öylesine fazla geçişler var ki şarkılarda, bir süre sonra beyniniz hata kodu veriyor. O yüzden ilk başta dedim oldukça kallavi bir albüm ile geri dönüş yapmak istedim diye. Albümü baştan sona 2 defa dinledim ve bu 2 defa dinlemeden sonra baya bir müzikal yoğunluğa tutulduğumu söylemem gerekiyor. Öylesine yoğun ve öylesine fazla enstrümantal işler var ki albümde, odak noktanız çok çabuk değişiyor. Tam bir melodiye alışıyorsunuz bir anda o melodi bitiyor ve bambaşka bir riff devreye giriyor. Dødheimsgard’ın çok zeki herifler tarafından yürütülen bir proje olduğu açık ve net bir şekilde ortada. Albüm için belirlenen müzikal atmosferi genel olarak sevdim fakat daha agresif riffler duymak da istemedim değil. En azından bir şarkıda bunu dinlemek istedim. Her şarkı da parça parça var olabiliyor hardcore riffler. Zaten bu rifflerin süresi de oldukça kısa olmuş. Daha çok “bakın biz nasıl yetenekliyiz” havasında geçiyor şarkılar. A Umbra Omega’yı baştan sona bir konserde çalmaya kalkışırlarsa bitap düşmüş olacaklardır. Parmaklarının azap çekeceğine eminim. Özellikle davulcu dostumuz “Sekaran” şapka çıkartılacak bir performans sergilemiş albüm için. Davul çeşitlemelerini dinlemek beni memnun etti.
A Umbra Omega, prodüksiyon yönünden gayet güçlü bir albüm olmuş. Her şey çok net ve olması gerektiği gibi kulaklarınızda yankılanıyor. Beni rahatsız eden en büyük şey ise kesinlikle vokal performansı oldu. Sinematik bir tutum sergilemeye çalışmış “Aldrahn” fakat hiç olmamış. Oldukça uzun olan şarkı sözlerini yerli yersiz çıkışlarla söylemeye çalışması albümdeki en sinir bozucu şey bana göre. Anladık albümün sihirli bir atmosferi var ve sen de Yüzüklerin Efendisi’ndeki Lady Galadriel gibi haykırmayı tercih etmişsin fakat olmamış! A Umbra Omega, tam bir sanat eseri olmuş. Çok yönlü tutumu ile sadece ekstrem müzik severlerin değil, sinematik müzikleri sevenlerin de ilgisini çekecek bir albüm olmuş. Ben totalde başarılı buldum albümü. Fakat A Umbra Omega’yı baştan sona dinlemek oldukça yıpratıcı olabiliyor. 67 dakikalık bir albüm ve 6 şarkıdan oluşan bir albümden bahsediyorum dostlarım. Hoşça kalın!
Albüm Puanı: 8/10
Uzun zamandır Avant-garde Black Metal albümlerine denk gelmiyordum. Aslına bakarsanız yukarıda da dediğim gibi bu albüme de daha önce denk gelmiştim. Yani Avant-garde Black Metal albümlerine denk gelmeme istatistiğim devam ediyor. Avant-garde Black Metal deyince elbette heyecanlanıyorum. Zira Fransız kafirlerden oluşan “Deathspell Omega” bana bu türü öylesine çok sevdirdi ki, neredeyse ibadet edeceğim kendilerine. Şeytanın dünya üzerinde kazandığı zaferin en büyük sanatsal göstergesi oluyor kendileri. Birkaç grup daha dinlesem de bu türde, Deathspell Omega kadar etkileyeni olmadı beni. Dødheimsgard, Avant-garde Black Metal türünde albümler yapan bir grup olarak adlandırılmış. Kesinlikle öyleler. Fakat daha önce dinlediğim türdeşleri gibi çok agresif ve haşin bir tutum sergilediklerini söyleyemem. Biraz daha mistik bir hava tercih ediyor Dødheimsgard. Bu mistik havayı da, son sese sahip distorsiyonlu gitarlar yerine, daha soft bir şekilde bizlere yansıtıyorlar. Karanlık ve gizemli bir tema ile karşımıza çıkıyor A Umbra Omega ve dinlemesi oldukça dikkat isteyen albümlerden biri olduğunu da söylemem gerekiyor. Zira albümü dinlemeden önce şarkıların süresi beni oldukça tedirgin etmişti. Evet, 15 dakikalık Avant-garde Black Metal şarkıları dinlemeye alışık biriyim fakat ilk defa dinleyeceğim bir grup beni biraz da olsa endişelendiriyor. Zira nasıl bir albüm dinleyeceğim konusunda hiçbir fikirim yok.
Albümü dinlediğim süre zarfında deneysel çok fazla öğenin barındığını keşfettim. Yani tam olarak bir Avant-garde Black Metal albümü demek zor, içinde çok fazla müzikal geçişler var. Klavyeden tutunda saksafona kadar birkaç farklı enstrümanın sesini duyuyorsunuz. Zaten öylesine fazla geçişler var ki şarkılarda, bir süre sonra beyniniz hata kodu veriyor. O yüzden ilk başta dedim oldukça kallavi bir albüm ile geri dönüş yapmak istedim diye. Albümü baştan sona 2 defa dinledim ve bu 2 defa dinlemeden sonra baya bir müzikal yoğunluğa tutulduğumu söylemem gerekiyor. Öylesine yoğun ve öylesine fazla enstrümantal işler var ki albümde, odak noktanız çok çabuk değişiyor. Tam bir melodiye alışıyorsunuz bir anda o melodi bitiyor ve bambaşka bir riff devreye giriyor. Dødheimsgard’ın çok zeki herifler tarafından yürütülen bir proje olduğu açık ve net bir şekilde ortada. Albüm için belirlenen müzikal atmosferi genel olarak sevdim fakat daha agresif riffler duymak da istemedim değil. En azından bir şarkıda bunu dinlemek istedim. Her şarkı da parça parça var olabiliyor hardcore riffler. Zaten bu rifflerin süresi de oldukça kısa olmuş. Daha çok “bakın biz nasıl yetenekliyiz” havasında geçiyor şarkılar. A Umbra Omega’yı baştan sona bir konserde çalmaya kalkışırlarsa bitap düşmüş olacaklardır. Parmaklarının azap çekeceğine eminim. Özellikle davulcu dostumuz “Sekaran” şapka çıkartılacak bir performans sergilemiş albüm için. Davul çeşitlemelerini dinlemek beni memnun etti.
A Umbra Omega, prodüksiyon yönünden gayet güçlü bir albüm olmuş. Her şey çok net ve olması gerektiği gibi kulaklarınızda yankılanıyor. Beni rahatsız eden en büyük şey ise kesinlikle vokal performansı oldu. Sinematik bir tutum sergilemeye çalışmış “Aldrahn” fakat hiç olmamış. Oldukça uzun olan şarkı sözlerini yerli yersiz çıkışlarla söylemeye çalışması albümdeki en sinir bozucu şey bana göre. Anladık albümün sihirli bir atmosferi var ve sen de Yüzüklerin Efendisi’ndeki Lady Galadriel gibi haykırmayı tercih etmişsin fakat olmamış! A Umbra Omega, tam bir sanat eseri olmuş. Çok yönlü tutumu ile sadece ekstrem müzik severlerin değil, sinematik müzikleri sevenlerin de ilgisini çekecek bir albüm olmuş. Ben totalde başarılı buldum albümü. Fakat A Umbra Omega’yı baştan sona dinlemek oldukça yıpratıcı olabiliyor. 67 dakikalık bir albüm ve 6 şarkıdan oluşan bir albümden bahsediyorum dostlarım. Hoşça kalın!
Albüm Puanı: 8/10
Yorumlar
Yorum Gönder