Albüm Kritik 246 (At The Gates / To Drink From The Night Itself)

Bu yılın en çok beklediğim albümlerinden biri nihayet çıktı. Aslına bakarsanız bu yıl çıkan birçok albüm beni şu ana kadar mutlu etti. Birkaçı da ne yazık ki kocaman bir hayal kırıklığından öteye gidemedi. Burada o albümlerin ismini verip, grupları rencide etmek istemiyorum. Bu derece de düşünceliyim. Gırgır, şamata bir yana muhteşem Melodic Death Metal grubu “At The Gates” sonunda bizlere yeni albümünü sundu. Dün incelemesini yapamadım malumunuz “Gorgoroth”un “Under The Sign of Hell” albümünün girişini yapmıştım siteye. Fakat bu durum aslında gayet iyi oldu. Çünkü İsveçli süper grubumuzun “To Drink from the Night Itself” albümlerini daha fazla dinleme fırsatı yakaladım. At The Gates’in To Drink from the Night Itself’ten önceki albümü olan “At War With Reality”i oldukça beğenmiştim. Hatta benim için kült bir albüm olduğunu söylemiştim zamanında. Bugün hala ilk günkü heyecanla dinliyorum o albümü ve bu adamların nasıl manyak olduklarına her dinlediğimde şahit oluyorum. At War With Reality böylesine güçlü bir albümken, grubun bu albümün üzerine daha neler koyabileceğini merak ediyordum. Nihayet bu merakımı giderme vakti geldi.

Death Metal'i ortalama düzeyde dinleyen biri olsam da, Melodic Death Metal’i daha sık dinlediğimi söyleyebilirim. Çünkü bu türü icra eden gruplar genellikle virtüözlüklerini konuşturuyorlar. Kulaklarınızda eşsiz melodilerin ve harikulade rifflerin gezinmesini sağlıyorlar. Böylesine güzel işler yapan grupların sayısı giderek çoğalıyor. Çünkü Metal Müzik giderek daha fazla insanın beğeni ile dinlediği türler arasında oluyor. Hatta YouTube sayfasında R&B ve Hip-Hop dinleyen adamların, Metal şarkılarına verdiği reaksiyon videoları falan geziyor. Onları izlerseniz ne kadar etkilendiklerini ve Metal Müzik’e olan saygılarının nasıl oluştuğunu görürsünüz. Çünkü ortada muazzam enstrüman işleri var. Haliyle böylesine etkileyici besteler olunca bu mükemmelliğe kayıtsız kalmak da zor oluyor. At The Gates, bana öylesine enerji veriyor ki, ne zaman bu adamların bir şarkısını dinlesem kendimi yenilenmiş hissediyorum. Sadece enerji de değil bana verdikleri, aynı zamanda ilham kaynağı da oluyorlar. Malum bu aralar üçüncü albümüm üzerinde çalışıyorum. At The Gates’in yarattıkları işler de beni oldukça fazla etkiliyor. Tabi bu etkileme birebir kopyasını yapmak yönünde değil. Zaten bu adamlar kadar seksi işler yapamam. Benim ki daha amatörce denemeler oluyor.


To Drink from the Night Itself’in ilk olarak albüm kapağından bahsetmek istiyorum. Oldukça beğendim. Kırmızının ve siyahın Metal Müzik albümlerini süslemelerini her daim sevmişimdir zaten. Albüm kapağını beğendiğim bir albümün benim için bir adım önde olduğunu her defasında söylememe gerek yok sanırım. Genelde albüm kapakları güzel olan albümlerin içleri de güzel oluyor. To Drink from the Night Itself’in ilk şarkısı aslında albüme giriş şarkısı olmuş. Oldukça etkileyici gitar, klavye ve koro sentezi ile “Der Widerstand” iyi bir intro olmuş. Sonrasında ise işler öylesine çirkinleşiyor ki, sanırım yılın en iyi albümlerinden birini daha dinliyorum hissine kapıldım. Bu his albümü ikinci ve üçüncü dinleyişimde de değişmedi. At The Gates muhteşem bir albüm ile dönmüş dostlarım. Her şey öylesine kusursuz yapılmış ki, At War With Reality’inin üzerine resmen gökdelen dikmişler desem yeridir. Benim düşüncelerimin çok daha ötesinde bir albüm ile karşı karşıya kaldım. Zaten albümün dördüncü şarkısından sonra ağzım açık kaldı ve bir süre de kapanmadı. Hocam siz n’aptınız diye kendi kendime söylenip durdum. Yazılan melodik ve hardcore riffler öylesine harikulade olmuş ki, bu zamana kadar dinlediğim en iyi Melodic Death Metal albümünü dinliyorum resmen. To Drink from the Night Itself, baştan sona kaya gibi bir albüm nasıl olur onun göstergesi olmuş. Bu kaya gibi albümün etrafında elbette dağ menekşeleri de açmış. Ne de olsa Melodic Death Metal’den bahsediyoruz. Melodik kısmını da en etkileyici bir şekilde yapmış grubumuz.

At The Gates, bu albüm için öylesine muhteşem şeyler planlamış ki, dinlediğiniz her şarkı da bu fütursuz planları hissediyorsunuz. Yazılan bestelerin aroması tam kıvamında olmuş. Üst düzey virtüözlük dinlemek istiyorsanız eğer To Drink from the Night Itself sizin için biçilmiş kaftan olacaktır. Melodilerin, keskin rifflerle olan uyumu tek kelimeyle muhteşem olmuş. Kulağınızı tırmalayan hiçbir şey yok. Zaten albümde bulunan 12 şarkıyı soluksuz dinledim. Albümü her dinleyişimde “tam bir psikopatsınız” diye mırıldanıp durdum. Dostlarım, bilmiyorum içinizde şu ana kadar dinleyen var mı, eğer varsa beni çok iyi anlayacaklardır. Daha önce de dediğim gibi dinlediğim en iyi Melodic Death Metal albümü oldu To Drink from the Night Itself. Davul ve basgitarın da üst düzey işler yaptığını söylememe gerek yok herhalde. Yine de söylemiş oldum. Bu yazıyı yazarken de dinliyorum albümü ve yazıyı yazma heyecanımı ikiye katlıyor. Saçmalamak için kendimi zorluyorum. Vokal konusunda ise “Tompa” abimiz yine muhteşem bir performans ortaya koymuş. Adamın çatallı sesi öylesine iyi gidiyor ki şarkılara, At The Gates’in en ayırt edici özelliklerinden biri oluyor bu durum.


Tribulation'ın “Down Below” albümü için yılın en iyi albümlerinden birini erkenden dinleme fırsatımız oldu demiştim. Bir başka efsane albüm de yine İsveçli bir gruptan geldi. İskandinavlar gerçekten Metal camiasının baş iblisleri olma yolunda hala doludizgin ilerliyorlar. At The Gates’in To Drink from the Night Itself’i bu yılın en muhteşem yapıtlarından biri olmuş. Mutlaka dinleyin dostlarım. Bir sonraki yazıda görüşene dek hoşça kalın!

Albüm Puanı: 10/10


Yorumlar